Cordelia Valdis, James Potter'dan tüm kalbiyle nefret ediyordu ve onun için her şeyi yapardı.
•
"Benden o kadar mı nefret ediyorsun?" Soruyu sorarken bocaladı, yüzüne bakarken elleri gerginlikten buz gibi olmuştu.
"Senin için bir önemi var mı ki?" J...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
•
1981, Ağustos
JAMES POTTER, cisimlendiği sokağa şöyle bir göz gezdirdi, birkaç hafta önce de bu sokaklarda yürümüş, aynı eve girmiş ve Yoldaşlığa elinde uzunca bir süre geçmeyeceğini bildiği yara izleriyle ve kayda değer hiçbir şey olmadan dönmüştü. Ama bu sefer de aynı hataları yapmayacak, hiçbirinin yaşanmasına izin vermeyecekti.
Görünmezlik pelerinini üzerine geçirirken derin bir nefes aldı, sıcak havalarda bunaltıcı olabiliyordu ancak çilemeye başlayan yaz yağmuru dönüşte aynı sıkıntıları çekmeyeceğinin işaretiyken bunu eskisi kadar da dert etmemişti. Ölüm Yiyenlerden birini avlayabildiği sürece hiçbir şeyi sorun etmezdi.
Asasını aşağıda tutarak ilk köşeden sağa döndü ve rengi solup duvarları dökülmüş eve ilerlerken gök gürüldedi, başını hafifçe kaldırıp göğe baktıktan sonra dikkatli adımlar atmaya özen gösteriyordu. Geçen sefer görünmezlik pelerininin altında onu görebilen pek fazla kişi olmamasını güvence olarak görmüş ve rahat hareket ederek hata yapmıştı, bu sefer aynı hatayı tekrarlamayacaktı. İddiayı kaybettiğinde Pati'nin suratında göreceği ifadeye değeceğini biliyordu, acısını çıkaracak olduğundan birkaç sıyrıkla bile dönebilirdi eve, en azından arkadaşına kolayca yenilmediğini söyleyip teselli edecek kocasına ufacık bir koz vermiş olurdu.
Evin önüne geldiğinde sırıtarak kapıyı itti, bugünlerde fazla dikkat çekmemek için kilitlememeye özen gösteriyorlardı. James'e kalırsa bu aptalca ve gereksizdi, kapıları açık bırakmak içeri girmek için büyü yapmak zorunda kalmamalarını sağlıyordu. Adımlarını yavaş ve sakin tutarak merdivenlere yöneldi, anlaşılmayan homurtular kulağına çalınmaya başladığındaysa doğru vakitte burada olduğunu biliyordu, geçen seferki gibi saatlerce ufacık bir dolabın içinde birilerinin gelmesini beklemek zorunda kalmayacaktı.
Yavaşça nefes alıp vermeye başladığında ilk basamağa dikti gözlerini, gıcırdayan basamakları atlamak durumu daha da kötüleştirdiğinden sabırlı ve sakin olmaya ihtiyacı vardı. Merdivenlerin yarısına kadar geldiğinde sesler yükselmeye başlamıştı ve bazı kelimeler kulağına öncekinden daha net ve açık bir şekilde ulaşıyordu.
Asasını kaldırdığında dışarıdaki yağmur şiddetlenmeye başlamıştı, su damlaları kırık camlardan içeriye sıçrayarak tozlu zemine düşerken James pür dikkat duyduklarına odaklanmaya çalışıyordu. Bir basamak daha çıktığında kadının sesi kesildi ama erkeğin hala bir şeyler hakkında söylenmeye devam ettiğini duyabiliyordu. Bir anlık sessizlik onu tedirgin ettiyse de bu sefer pes etmeyecekti.
Tartışma devam ederken basamaklar sona erdi ve salondaki iki ölüm yiyen görüş açısına girdi, yüzlerini görebilmeyi ummuştu ama bu çatlakların tartışmanın ortasında bile maskelerini takabilecekleri ihtimalini değerlendirmesi gerektiğini biliyordu. Dışarıdan onları izlerken gözlerini hafifçe kıstı, kadının taktığı maskeyi tanıyordu, onun yüzünden bir kez başarısız olmuş ve kaçmasını izlemek zorunda kalmıştı.