Ceylin yavaşça gözlerini araladı. Avuç içlerini gözlerine bastırarak gözlerini ovuşturdu. Başını sağa çevirince Ilgaz'ın çıplak sırtını gördü. Adam sırtüstü yatmış kollarını da iki yana açmıştı. Ceylin üzerindeki yorganı atınca çıplak vücuduna değen havayla ürperdi. Yavaşça yatakta doğrulup ayaklarını yere sarkıttı.
Odanın kalın fon perdeleri kapalıydı ama doğmakta olan güneşin loş ışığında yere saçılmış kıyafetleri görebiliyordu. Ilgaz'ın beyaz gömleği ve siyah pantolonu bir yerde; Ceylin'in yeşil dar elbisesi de hemen yanındaydı.
Kadın ayağa kalktı sessizce odadan çıkıp kıyafet odasına girdi. Ortadaki çekmeceden iç çamaşırlarını çıkarıp giydi. Altına paçaları lastikli bir eşofman giyip üzerine de yakası açık olan kazağını geçirdi. Tekrar yatak odasına dönüp yere saçılmış olan kıyafetleri topladı, en son da yatağın üzerindeki kırmızı iç çamaşırını alıp banyoya geçti. Elindekileri kirli sepetine bırakıp elini yüzünü yıkadı. Banyodan çıkıp ışığı kapattı.
Salona geçtiğinde bütün perdeleri açıp güneş ışığının içeriyi aydınlatmasına izin verdi. Kapının girişinde yerde duran Ilgaz'ın takım ceketini alıp güzelce koltuğun üzerine bıraktı. Dün gecenin kalıntılarıydı bunlar. Kapıdan girer girmez başlamıştı. Geride bıraktıkları bir senede biraz olsun eksilmemişti tutkuları. Her defasında yeni bir şey keşfediyorlardı. Sınır tanımıyorlardı kesinlikle. Ceylin'in ofis koltuğu, Ilgaz'ın arabası, Adliye'nin arşivi, hatta çok ileri gitmemek kaydıyla Ilgaz'ın adliyedeki odası.
Son zamanlarda çok ziyaretçisi oluyordu Ilgaz'ın. Hepsi de tebrik etmek için geliyorlardı. Baktığı bir davada devletin başına epeyce bir bela açabilecek olan bir çeteyi çökertmişti Ilgaz. Üstelik aldığı onca ölüm tehdidine rağmen. Davadan sonra ona üstün hizmet ödülü verilmişti. O bu meseleyi görevim deyip geçiştirse de adliyedeki çoğu savcının imrenmesine sebep olacak bir başarı elde etmişti.
En güzel tebrik ise Ceylin'den gelmişti Ilgaz'a. Dün gece yemeğe çıkmışlar ve ardından adama harika bir gece vermişti.
Ceylin'in şimdiyse işine koyulması gerekiyordu. Bir gün sonra önemli bir karar duruşması vardı. Dün gece çalışması gerekiyordu ama bütün gece kocasıyla sevişmişti. Yine olsa yine yapardı tabi. Ceylin hep Ilgaz'ı seçerdi.
Çalışma masasına oturdu ve laptopunu açtı. Çekmeceden defterini çıkarıp önüne koydu. Sisteme giriş yaptı ve son kaydedilen dosyalara baktı. İşine yarayacak pek bir şey bulamadı. Defterine bir kaç not daha alıp bilgisayarı kapattı. Masadan kalkıp tezgaha geçti, çaydanlığa su koyup ocağın altını yaktı. Sandalyede asılı duran Ilgaz'ın hırkasını giyip balkona çıktı. Baharın bütün temiz havasını içine çekti. Açılan bahçe kapısının sesiyle aşağıya baktı. Elinde iki poşetle içeri giren Çınar'ı gördü.
"Pişşt!"
Çınar kafasını kaldırıp yukarıya baktı.
"Ooooo, günaydınlar, dünya güzeli yengem."
"Sana da günaydın."
Çınar elindeki poşeti kaldırdı.
"Simitler el yakıyor. Size de aldım."
"İyi gel hadi. Zile basma sakın abin uyuyor."
Çınar hızlı adımlarla apartmana girip en üst kata çıktı. Ceylin kapıyı açmış onu bekliyordu. Çınar'ın uzattığı poşeti aldı.
"Bitanesin Çınar."
"Defne simit bekliyor ben kaçtım."
"Hadi git. Öp Defne'yi benim için."
"Sen de abimi öp benim için."
"Eşşek."
Ceylin gülerek kapıyı kapattı. Mutfağa döndü, elindeki poşeti masaya bırakıp çayı demledi. Dolaptan reçel kavanozlarını çıkarıp küçük kaselere koydu, peynirleri büyük bir tabağa servis edip masaya bıraktı. Yeşillikleri de güzelce yıkayıp tabağa koydu ve peynirlerin yanına bıraktı.
Ceylin özenle hazırladığı kahvaltı masasına geriden baktı ve çıkan sonuç onu memnun etti. Böyle kahvaltı hazırlamayı Ilgaz'dan öğrenmişti. Her gün olmasa da arada böyle güzel kahvaltı yapıyorlardı.
Çaydanlıktan gelen ıslık sesiyle ocağın altını kapattı. Mutfaktan çıkıp yatak odasına girdi. Ilgaz hâlâ aynı pozisyonda uyuyordu. Ceylin yavaşça yatağa oturdu. İşaret parmağının tersiyle adamın burnunu okşadı.
"Ilgaz."
Ilgaz'dan hafif bir mırıltı çıktı. Sonra yavaş yavaş gözleri açıldı ve dudakları kıvrılarak gülümsedi.
"Günaydın."
"Günaydın uykucu. Valla kaldırmasam daha uyuyacaktın herhalde."
Ilgaz çapkın gülüşünü yerleştirdi suratına.
"Yorucu bir gece geçirdim."
"Mmhh. Kim yordu bakalım seni?"
"Sen."
Ceylin adamın çıplak sırtına bir öpücük bıraktı ve yataktan kalktı.
"Kahvaltı hazır. Çayları koyuyorum." deyip odadan çıktı.
...
"Ceylin çıkıyorum ben."
Ceylin saçlarını toplayarak kapının yanına geldi.
"Tamam. Ben de masayı toplayıp ofise geçeceğim. Öğleden sonra duruşmam var."
"Adliyede görüşürüz o zaman."
"Görüşürüz."
Ilgaz çıkmadan önce kadının dudaklarından uzun bir öpücük aldı.
Ceylin adamın arkasından kapıyı kapatıp mutfağa geçti. Kim inanırdı ki bir gün Ceylin'in evlenip kocasını işe uğurlayacağı. Zaman her şeyi değiştiriyordu işte.
...
"Günaydın Ilgaz Savcım."
"Günaydın Özge."
Ilgaz paltosunu çıkarıp astı ve koltuğuna oturdu.
"Sabah bir kadın geldi ve sizinle görüşmek istediğini söyledi."
"Maruzatı neymiş?"
"Kocası 8 aydır kayıpmış. Kaybolduğu günden beri her ay düzenli olarak mektup gönderiyormuş ama hep farklı adreslerden. Ve kadın gidip baktığında da öyle adreslerin aslında olmadığını öğreniyor."
"Polise neden gitmemiş?"
"Gitmiş. Ama sonuç alamamış."
Ilgaz başını salladı.
"Tamam. Çağır gelsin."
"Hemen çağırıyorum. Çayınızı da söylemiştim şimdi gelir."
"Sağol Özge."
Ilgaz telefonunu masaya bıraktı. Ceketinin iç cebinden kalem çıkarıp masaya koydu. Masanın üzerindeki dosyalardan birini alıp açtı değerlendirme yapmak için okumaya başladı. İmzasını atarken kapı çalmıştı.
"Girin."
Özge yanındaki kadını buyur ettikten sonra içeri girip kapıyı kapattı. Elindeki çayı adamın masasına koyup bilgisayarın başına geçti.
"Buyrun, sizi dinliyorum."
...
Ceylin cübbesini çıkarıp koluna astı ve salondan çıktı. Kapıda müvekkili onu bekliyordu.
"Her şey için çok teşekkür ederim Ceylin Hanım."
"Teşekküre gerek yok. İşim bu benim."
"Bundan sonra ne olacak peki?"
"Haftada bir gün eşinizle beraber çocuğunuzla vakit geçirmek zorundasınız. Eğer onu babasına göstermezseniz karşı taraf davayı tekrar açacaktır ve bu sefer kazanamayız."
"Hiç merak etmeyin. Saati saatine uyacağım."
"Ha bir de, lütfen işinize dört elle sarılın. Eşiniz nafakayı ödeyecek ama mahkemeye ve sizi arada bir gözlemlemeye gelen sosyal hizmet görevlilerine kendi ayakları üzerinde durabilen bir anne olduğunuzu kanıtlamanız gerek."
"Tamam. Hepsini yapacağım. Kızım için her şeyi yaparım ben."
Ceylin kadının kolunu okşadı ve gülümseyip duruşma salonundan uzaklaştı. Ilgazın odasına girmeden önce Özge'ye müsait olup olmadığını sordu.
"Müsait Ceylin Hanım. Girebilirsiniz."
Ceylin kapıyı çalıp içeri girdi. Ilgaz pencere kenarında ayakta dikilmiş dışarı bakıyordu.
"Girebilir miyim sayın savcım?"
Ilgaz arkasını döndü, kadını gördüğünde yüzüne kocaman bir gülüş yayıldı.
"Bu oda size her zaman açık avukat hanım."
Ceylin çantasını koltuğa koydu ve adamın açılan kollarına atıldı.
"Ben seni neden bu kadar çok özlüyorum acaba?"
Ceylin adamdan ayrıldı.
"Belki beni çok seviyorsundur."
Ilgaz kadının çenesini tuttu.
"Belki değil, çok seviyorum."
Başını biraz eğip kadının rujlu dudaklarına minik bir öpücük bıraktı.
"Kahve?"
"İçerim."
Ilgaz kollarını gevşetip kadını serbest bıraktı. Ceylin masanın karşısındaki koltuğa otururken Ilgaz da keni koltuğuna oturmuştu. Telefonla iki sade kahve söyledi.
"Nasıl geçti duruşman?"
"Kazandım tabi ki. Velayet annede kaldı."
"Ben demiştim. Karşı taraf muhtemelen itiraz edecek ama bir şey çıkmaz."
"Etsinler bakalım."
Kapı çaldı ve Özge kahveleri bıraktı.
"Afiyet olsun."
"Sağol Özge."
Ceylin kahveden bir yudum alıp fincanı geri bıraktı. Oturduğu koltuktan kalktı ve Ilgaz'ın yanına gidip tam önüne masaya oturdu.
"Diyorum ki, haftasonu bir yerlere mi kaçsak?"
"Nereye mesela?"
"Şile olabilir."
Ilgaz elini kadının bacağına koydu.
"Hmmm, ne yapacağız orada?"
Ceylin cüretkar bir şekilde öne eğildi ve yakası açık bluzundan göğüsleri ortaya çıktı.
"Var aklımda bir şeyler. Sen de olur dersen harika olur."
"Biraz açar mısınız o kısmı?"
"Hayhay."
Ceylin masadan kalktı ve adamın koltuğunun arkasına geçti. Ellerini Ilgaz'ın omzuna koyup masaj yapmaya başladı.
"Sen uzanırsın, ben sana güzel bir masaj yaparım."
Ilgaz keyifle gülümsedi.
"Mmhh."
Ceylin ellerini adamın yakasından göğsüne indirdi.
"Sonra küveti doldururuz ve ılık bir banyo yaparız. Birlikte."
Son kısmı adamın kulağına fısıldamıştı. Ilgaz arkasına kolunu atıp kadını belinden kavradı ve kucağına oturttu. Ani hareketle afallayan Ceylin adamın boynuna sıkıca tutunmuştu.
"Makam odasındayız Ilgaz, hatırlatırım."
"Ben gir demeden kimse giremez."
Ceylin adamın dudaklarına yumuldu ve nefesi kesilene kadar ayrılmadı.
"Keşke şuan seni alıp eve götürebilsem. Ama mesainin bitmesine daha 3 saat var."
Ilgaz başını geri attı.
"İnan bunu ben de çok isterdim."
Ceylin adamın kucağından kalktı ve eteğini düzeltti. Bluzunun da yakasını yukarı çekip koltuğuna geri oturdu.
"Kahve güzelmiş."
"Afiyet olsun."