"Ilgaz, sen de git uyu artık biraz. Bak valla bayılıp kalacaksın diye korkuyorum."
"Ne uyuması Eren ne uyuması. Ceylin o adamların elindeyken ben uyuyacak mıyım?"
"Abi öyle de...Ama sen de dinlenmeden durmadan dört gündür ne uyuduğunu gördüm ne yediğini içtiğini."
"Ceylin'imi bulmadan durmayacağım Eren. Onu bulup evimize götüreceğim ve onunla berber yiyeceğim onunla beraber uyuyacağım."
"Anladım kardeşim."
"İyi. Hadi devam edelim. Telefon sinyallerinden var mı bir haber?"
"Ekip gönderdim, bir şey çıkmadı. Bir iz de yok."
"Sürekli yer değiştiriyorlar. Ya da dikkat dağıtma."
Pars içeri girdi. Eren'in masasının önündeki sandalyeye oturdu.
"Var mı bi gelişme?"
"Yok, yok anasını satayım. Aradıkları bütün yerler saçma sapan adresler."
Pars Ilgaz'a baktı. Perişan görünüyordu. Omuzları çökmüştü. Düşünceli bir şekilde ayağa kalktı.
"Ben bi Ceylinlerin evine uğrayacağım. Bi ihtiyaçları var mı yok mu? Onlar da ister şimdi."
"E tamam ben de geliyorum."
"Ben giderim Pars sağol."
Pars ayağa kalktı.
"Ben arkadaşımı bu halde bırakamam Ilgaz. Beraber gider geliriz."
Ilgaz itiraz etmedi. Paltosunu eline alıp odadan çıktı.
"Eren, bir şey olursa önce bize söyle."
"Tamam savcım, ararım ben."
Pars da Ilgaz'ın arkasından yetişti.
...
Ilgaz silahını indirmeden kapının kolunu açtı. Silahını doğrulttuğunda korku dolu gözlerle ona bakan Ceylin'i gördü. Silahını indirip yanına koştu.
Ceylin elleri ve ayakları bağlanmış buz gibi beton zeminde yatıyordu. Üzerindeki elbisesi yırtılmıştı. Bacakları apaçık ortadaydı. Vücudunun her yerinde, bacaklarında, kollarında, omuzlarında mor ve kırmızı lekeler, yer yer çizikler vardı. Sağ gözünün üstünde, saçlarının çıkmaya başladığı yerde kanı kurumuş bir yara vardı.
Ilgaz yavaşça Ceylin'in ağzındaki bandı açtı. Dudağındaki patlağı gördü. Gözlerinin dokunduğu her yer canını bin parçaya ayırıyordu Ilgaz'ın.
"Buldum seni, buldum güzelim."
Ilgaz Ceylin'in ellerini ve ayaklarını da çözdü. Ceylin elleri çözülür çözülmez kollarını uzatıp sarılmıştı Ilgaz'a hıçkırarak ağlıyordu. Ilgaz sadece Ceylin'in kokusunu çekiyor ve sımsıkı sarmalıyordu onu, incitmekten korkarak.
"Ilgaz götür beni burdan."
Ceylin son cümlesini söyler söylemez kendini bırakmıştı. Beş gündür uyanık kalmak için direnmişti. Kendini güçlü tutmaya çalışmıştı. Ama şimdi kurtarıcısı gelmişti. Artık sevdiği adamın kollarındaydı. Biraz olsun uyuyabilirdi.
"Ceylin. Ceylin aç gözlerini."
Ilgaz'a tepki vermiyordu Ceylin. Başı arkaya düşmüştü. Kolları da yana sarkmıştı.
"Tamam gidiyoruz. Çıkaracağım seni buradan."
Ilgaz kucağında Ceylinle ayağa kalktı. Yırtılan elbisesinden bacakları apaçık ortadaydı, teni buz gibiydi.
Ilgaz rutubet kokulu odadan çıktı. Eren adamların hepsini dizmiş başında bekliyordu. Kucağında Ceylinle çıkagelen Ilgaz'ı gördü. Korku ve soru dolu gözlerle baktı arkadaşına.
"Kucağıma bayıldı. Hastaneye gidiyoruz biz."
Ilgaz depodan çıktı, yavaşça arabaya bindirdi Ceylin'i. Pars da arkasından gelmişti.
"Sen Ceylin'in yanına geç, anahtarı da ver bana."
"Üstünde."
Ilgaz arka koltuğa geçip Ceylin'in başını dizlerinin üzerine aldı. Kurumuş kanla katılaşmış saçlarını okşadı.
"Pars hızlı ol lütfen."
"Merak etme Ilgaz, yetişeceğiz. İyi olacak Ceylin."
Ilgaz kucağındaki Ceylin'e baktı. Yüzünü korka korka avucunun içine aldı. Her yeri yara bere içindeydi. Saçının teline zarar gelse dünyayı yıkacak olan Ilgaz onu böyle gördükçe kahroluyordu. En çok da öfke doluyordu içi. Ama önceliği karısıydı şimdi. Onu iyileştirecekti sonra da bunun bedelini çok ağır ödetecekti o adamlara. Hepsi Ceylin'in akan kanının her bir damlasının hesabını verecekti. Savcı Ilgaz'ın adaleti işlemeyecekti bu sefer. Ilgaz Kaya'nın adalet terazisi belki de ilk kez çalışmaya başlayacaktı.
...
"Durumu nasıl doktor hanım?"
"Siz nesi oluyorsunuz?"
"Kocasıyım ben."
Doktor ellerini cebine koydu.
"Ceylin Hanım epey hırpalanmış. Vücudunda ezikler ve yaralar var. Başından darbe almış, tomografisinde olumsuz bir şey görmedim. İç kanaması yok. Muayenede cinsel istismara dayalı herhangi bir bulguya rastlamadık."
Ilgaz başını salladı.
"Peki şimdi ne yapmamız gerekiyor? Bu gece kalacak mı?"
"Hayır, gerekli görmüyorum. Ağrılarını hafifletmek için bir iğne yapacağım. Yazacağım ilaçları bir an önce temin ederseniz kullanmaya başlasın."
"Girebilir miyim şimdi yanına?"
"Tabi, hemşire iğneyi yaptıktan sonra gidebilirsiniz."
Ilgaz Pars'a baktı. Pars 'ben buradayım' der gibi başını salladı. Ilgaz yavaşça içeri girdi. Sedyede oturan Ceylin'in önüne oturdu.
"Canım. Doktorla konuştum. Sana ağrı kesici iğne yapacaklar sonra evimize gideceğiz."
Ceylin başını salladı. Bu dakikadan sonra yapacağı tek şey kendini Ilgaz'ın kollarına bırakacaktı. Biliyordu, Ilgaz iyileştirecekti onu. Sevgisiyle sarıp sarmalayacaktı.
Kapı açıldı ve hemşire girdi. Ceylin'in iğnesini yaptı.
"Geçmiş olsun."
"Sağolun."
Ilgaz belinden kavrayı ayağa kaldırdı Ceylin'i. Ama ayakları tutmuyordu artık.
"Tamam, dur zorlama."
Ilgaz kucağına aldı karısını. Açık kapıyı ayağıyla itti. Koridora çıktılar. Ceylin başını iyice gömmüştü Ilgaz'ın omzuna. Yaralarımı kimse görmesin diyordu sanki.
Hastaneden çıktıklarında buz gibi kış soğuğu karşıladı onları. Ceylin'in üzerinde sadece hastane önlüğü vardı. Ilgaz bir an önce arabaya bindirdi Ceylin'i, kendisi de sürücü koltuğuna geçti. Arabayı çalıştırıp klimayı açtı.
"Şimdi ısınacaksın."
Arka koltukta bıraktığı kabanına uzandı, Ceylin'in üzerine örttü.
"Yol uzun biraz, başını yasla gözlerini kapat."
Ilgaz buz gibi ellerini öptü Ceylin'in.
Ceylin Ilgaz'ın kabanına sinmiş o huzur verici kokusuyla uyudu. Bir saatlik bir yolculuktan sonra eve gelmişlerdi. Ilgaz arabayı Ceylin'inkinin arkasına park etti. Arabadan inip Ceylin'i kucağına aldı. Bahçe kapısını açıp merdivenleri indi. Ceylin'in uzun uğraşlarla ekip yetiştirdiği güllerin arasından geçip eve girdi. Koridorun ışığını yaktı. Kucağında Ceylinle üst kata çıktı, onu yatağa bıraktı.
"Ceylin. Şimdi üzerindekileri çıkartacağım. Banyoya gireceğiz."
Ceylin başını salladı. Ilgaz önce kabanını alıp kenara koydu. Kendi ceketini çıkarıp yatağa bıraktı. Ceylin'in üzerindeki hastane önlüğünün çıtçıtlarını açtı, yavaşça çıkardı üzerinden. Ceylin'in üzerinden eğilip sütyenini çıkardı.
"Hadi girelim şimdi banyoya."
Ceylin kocasından destek alarak ayağa kalktı. Zonklayan ayak bilekleri epey zorluyordu yürümesini. Ilgaz'ın açtığı duşakabinin içine girdi. Ilgaz içeri girmeden suyu ayarladı. Yere çömelip Ceylin'in iç çamaşırını çıkardı. Doğruldu ve duş başlığını eline aldı. Önce eline tuttu suyu.
"Su iyi mi?"
Ceylin kafasını salladı sadece. Ilgaz baştan aşağı yıkadı Ceylin'in her yerini. Vücudunu yıkadı, saçlarını şampuanladı. Yaralarını acıtmayarak temizledi Ceylin'i. Suyu kapatıp duş başlığını yerine astı. Havlu almak için iki adım yana kaymıştı ki Ceylin elinden yakaladı. Ilgaz'ı kendine çekip sımsıkı sarıldı. Ceylin'in ıslak vücuduyla temas eden Ilgaz'ın beyaz gömleği ıslanmıştı. Beklemeden sarıldı ona.
"Şşşşş, geçti."
Ceylin nefesi kesilircesine ağlıyordu. Ağladıkça daha sıkı sarılıyordu Ilgaz'a.
"Çok kötüydü Ilgaz. Çok kötüydü."
"Tamaam, tamam. Bitti hepsi."
Ceylin'in yüzünü avuçlarının içine aldı.
"Yanındayım, yanımdasın. Bitti hepsi."
Ceylin burnunu çekti. Ilgaz ufak bir parmak hareketiyle gözyaşlarını sildi Ceylin'in. Havluyu vücuduna sarıp banyodan çıkardı. Ceylin'i yatağa oturttu. Çekmeceden iç çamaşırlarını çıkardı, dolaptan da kalın kışlık pijamalarından çıkardı. Kıyafetleri yatağa bıraktı. Koridordaki ecza dolabından pansuman çantasını aldı. Gelirken aldığı ilaçlar yatak odasındaydı.
"Şimdi ilaçlarını süreceğim. Sonra bileklerini saracağım."
Ilgaz kutusundan çıkardığı kremi parmak ucuna sıkıp yavaşça sürdü Ceylin'in yaralarına. Bileklerini sargı beziyle sarıp bantla yapıştırdı. Ayak bileklerini de sardıktan sonra ilaç kutusunu kaldırdı.
"Sargılarını yarın değiştireceğiz. Şimdi üzerini giydireceğim sonra da sana yemek yapacağım."
"Yemicem bi şey."
"İlaçlarını içmen gerek Ceylin. Doktor bu gece içsin dedi."
Ceylin itiraz etmedi.
Ilgaz havluyu alıp bir kenara attı. Ceylin'in iç çamaşırını giydirdi önce. Sütyenini eline almıştı ki Ceylin elini itti.
"Onu giymeyeceğim."
Ilgaz elindekini kenara koydu. Ceylin'e atletini ve pijamalarını giydirdi. Ayağına da kalın yün çoraplarını geçirdi.
"Şimdi biraz uzan, uyuma ama. Ben yiyecek bir şeyler hazırlayıp geliyorum."
Ceylin kolundan yakaladı Ilgaz'ı.
"Yalnız bırakma beni."
Ilgaz adımını geri aldı.
"O zaman beraber inelim. Sen salona uzanırsın ben de yemek yaparım."
Ceylin başını salladı. Ayağa kalkmadan Ilgaz kucakladı onu. Aşağı indiler ve Ilgaz'ın hazırladığı yemeği yediler. Ceylin ilaçlarını içtikten sonra uyudu. Ilgaz sabaha kadar uyumamış, Ceylin'in her kabusunda onu uyandırmış ve sıkıca sarmalamıştı.
...
"Ceylin yukarda uyuyor Gül Hanım. İşe gideceğimi biliyor. Lütfen yalnız bırakmayın onu."
"Bırakmam, bırakır mıyım hiç. Çok mu kötü?"
Ilgaz kabanını giydi.
"Yaraları var. Ben az önce kremlerini sürdüm. Uyanınca bir şeyler yesin ilaçlarını içsin hemen."
Gül başını salladı.
"Ağrısı, acısı olursa da beni arayın lütfen."
"Tamam oğlum, merak etme sen. Yanıbaşından ayrılmam ben kızımın. Sana da hayırlı işler hadi."
Gül damadını kapıdan geçirdi. Üzerindeki kabanını çıkarıp vestiyere astı. Koridordaki merdivenlerden üst kata çıktı. Hemen karşısındaki yatak odasının kapısı açıktı. Sessizce içeri girdi. Ceylin huzurlu bir yüz ifadesiyle uyuyordu.
Gül kızının yanına yatağa oturdu. Elini yaklaştırdı ve saçlarına dokundu. Yüzü yara bere içindeydi. Sağ gözünün üstünde beyaz bant vardı. Ilgaz başından yara aldığını söylemişti.
"Nasıl kıydılar annem sana?"
Parmaklarının tersiyle yanağındaki çizikleri okşadı.
"Ben daha bir fiske vuramazken sana nasıl kıydılar?"
Ceylin gözlerini açtı yavaşça. Annesini görünce gözünden yaşlar boşalmıştı. Kollarını açarak annesine uzandı.
"Anne."
"Ah, bebeğim."
Gül sımsıkı sarılıp göğsüne soktu iyice kızını.
"Tamam kuzum, tamam annem geçti."
Ceylin ağlayarak sakinleşmişti. Başını annesinin dizinden kaldırmıyordu.
"Geceden börek açmıştım. Şimdi pişireyim onu sıcacık yersin e mi kuzum?"
Ceylin başını salladı.
"Reçelli ekmek de yapar mısın bana?"
Gül sıcacık gülümsedi kızına.
"Yaparım kuzum yapmam mı?"
...
Ceylin kahvaltısını ederken Ilgaz aradı.
"Nasılsın sevgilim?"
"İyiyim. Annemle kahvaltı yapıyoruz."
"Ağrın, sızın var mı?"
"Sırtımda bir zonklama var, şimdi ilaçlarımı içeceğim."
"Tamam, bir şey olursa ya da bir ihtiyaç, ara beni."
"Tamam, merak etme sen beni."
"Öyle bir şeyin mümkünü var mı Ceylin Hanım? Evden çıkar çıkmaz başlıyorum ben özlemeye."
Ceylin ufak da olsa gülümsedi.
"Seni seviyorum Ilgaz. Çok seviyorum hem de."
"Ben de seni güzelim, ben de seni çok seviyorum."
Ceylin telefonu kapattı.
"Ne diyor benim güzel oğlum?"
Gül böyle hitap ediyordu Ilgaz'a. Onu da bir evladı gibi seviyordu.
"Nasıl olduğumu soruyor."
"İyisin iyisin. Şimdi ilaçlarını içince daha iyi olacaksın."
Ceylin kahvaltıdan sonra haplarını aldı. İçindeki sakinleştiricilerden dolayı yarım saate kalmamış uyumuştu yine. Öğle arasında Ilgaz gelip gitmiş haberi olmamıştı.
Öğleden sonra uyanan Ceylin annesinin ısrarlarıyla zorla yemek yemişti. Şimdi de elinde papatya çayıyla balkonda oturuyordu. Uzun uzun denize baktı. O denizde hem kaybettiği babasının özlemi vardı hem de Ceylin'in içine dolan yeni umutları.
"Seni çok özledim baba."
Gözünden akan yaşı sildi.
"Başıma neler geldi bi bilsen. Ama bilme boşver. Merak etme beni. Yanımda Ilgaz var, annem var. Hem sen hep demez miydin Ilgaz'a 'dağ gibi damadımsın sen varken kızım ağlamaz' diye. O da öyle yapıyor baba. Onun sebep olduğu bir damla yaş akmadı gözümden."
Ceylin çayından bir yudum aldı.
"Seni çok seviyorum baba. İyi ki benim babamsın."
Ceylin omuzlarına değen battaniyeyle irkilip arkasına döndü.
"Sevgilim, üşüyeceksin burada."
"Ilgaz, geldin mi?"
Ilgaz Ceylin'in yanına oturup kolunu omzuna sardı.
"Geldim."
Ceylin başını Ilgaz'ın göğsüne koydu.
"Nasılsın?"
"Daha iyiyim. Annem habire yemek yediriyor patlayacağım sonunda."
Ceylin günlerce aç ve susuz kaldığından kendini toparlaması için doktor sık sık beslenmesi ve su içmesi gerektiğini söylemişti. Gül ve Ilgaz da bunu aynen uygulamaya kararlıydılar.
"Şimdi ben de yemek hazırlayacağım sana. Beraber masa kuracağız ve yine yemek yiyeceğiz. Gelirken markete uğradım sana sevdiğin çikolatalardan da aldım. Bir dee..."
"Bir de ne?"
"En sevdiğin tatlıdan yapacağım sana."
"Ben baya sevmeye başladım bu ilgiyi. Hoşuma gidiyor."
"O zaman alışsan iyi edersin."
Ilgaz yarasına dikkat ederek dudağına öpücük bıraktı Ceylin'in.
"Annem nerde ya?"
"Ben geldim o da çıktı sonra."
"Bana seslenmeden mi gitti?"
"Konuşmalarını duymuş babanla. Bölmek istememiş."
Ceylin gülümsedi.
"Onu hissettim biliyor musun Ilgaz. Sanki burdaymış da bana sarılmış gibiydi."
Ilgaz başına öpücük kondurdu Ceylin'in.
"Öyle oluyor. Gerçekten yanındaymış gibi. Çok özlediğim zamanlarda ben de annemi hissediyorum."
Ceylin başını kaldırdı. Parmak uçlarıyla Ilgaz'ın çıkmaya başlayan sakallarını okşadı.
"Bana annenden bahsetmiyorsun hiç. Yani anlattın nasıl olduğunu ama anılarınızdan hiç bahsetmedin."
"Anlatırım bir gün. Ama şimdi acıktık değil mi? Yemek yiyelim artık."
"Ben de yardım edeceğim sana."
Ilgaz kalktı ve Ceylin'i kollarından tutup kaldırdı. Bilekleri hâlâ çok güçsüzdü ve yürümekte zorlanıyordu.
"Ama oturacaksın ve sadece verdiğim işi yapacaksın."
Ceylin memnunsuz başını salladı.
"Mutfağımda yabancı olacağım yani."
"Merak etmeyin Ceylin Hanım, mutfağınız emin ellerde. Kocanız da iyi bir aşçı, hatırlatmak isterim."
"Biliyorum, en iyisini kaptım zaten. Ful paket."
Ilgaz güldü. Ceylin normale dönüyordu yavaş yavaş. Tahmin ettiğinden de hızlı iyileşecekti.
Mutfağa girdiler, Ceylin masaya oturup ayaklarını sandalyeye uzattı.
"Ne pişireceğiz şef kocam?"
Ilgaz kaşlarını çatarak arkasını döndü.
"Şef kocam? O ne ya?"
"Beğenmedin mi?"
"Yani beğenmemek değil de. Senden farklı şeyler duymak garip geliyor."
"Alış buna alış. Bende daha neler var."
Ilgaz yıkadığı patlıcanları bıçakla beraber Ceylin'in önüne koydu.
"Bunlar karnıyarıklık olacak şefim. Soyabilirsiniz."
Ceylin aldığı görevi layığıyla yerine getirdi. Yemeği fırına koyduktan sonra pilavı yaptı Ilgaz. Ceylin de olmaz olmaz cacığı yapmıştı.
"Ayyy, Ilgaz çok güzel koktu yemek. Şimdi acıktım valla."
"Hemen sofrayı kuruyorum."
Ceylin'in yeni aldığı takımdan iki kişilik servis açtı Ilgaz. Önce Gül'ün öğlen yapıp bıraktığı mercimek çırbalarını koydu.
"Limon ister misin?"
Ceylin başını 'hayır' anlamında salladı. Sohbet ederek yemeklerini yediler. Ilgaz masayı topladı ve salona geçip kanepeye oturdular.
"Sargılarını yenilemem gerek Ceylin. Yukardan ilaçlarını alıp geliyorum."
Ilgaz iki dakika içinde kutuyu alıp inmişti. Ceylin'in ayaklarını kucağına koyup sargılarını değiştirdi.
"Yarın çıkaracağız bunları ve ayağına bandaj saracağım. Bir süre topuklu ayakkabı yasak. Doktor öyle söyledi."
"Evden çıkabilecek miyim yani? Ayakkabıdan bahsettiğine göre."
"İşinizi ne ara unuttunuz avukat hanım? Ayrıca siz en son milyon dolarlık(!) bir dava almamış mıydınız?"
"Dalga geçmesene ya."
Ilgaz Ceylin'in ellerini tuttu.
"Ama bir şeyi kabul etmeni istiyorum Ceylin. Bu önemli bir şey."
"Neymiş o?"
"Polis korumasını kabul edeceksin. Güvenliğin için."
Ceylin gerilmişti.
"Adamlar yakalanmadı mı?"
"Yakalandı, ama yine de tehlike var. Sana bir zarar daha gelirse o adamların hiçbirini yaşatmam, kimse de bana engel olamaz."
Ceylin başını salladı.
"Kabul. Yeter bu kadar risk ve heyecan."
"Bunu duyduğuma sevindim. Biraz durul artık. Sakinleş."
Ceylin ayaklarını yere indirdi. Koltukta yana kayıp Ilgaz'a yanaştı iyice.
"Beni yatağa götürür müsün? İlaçlar uykumu getirdi yine."
"Götürürüm. Biraz çalışmam gerek ama benim."
"Yanımda çalış, ayrılma sakın."
"Tamam, yanıbaşında olacağım."
Ilgaz Ceylin'i yatak odasına götürdü. Tüm gün pijamalarıyla olduğu üzerini değiştirmeden yatağa yatırdı.
"Laptopu alıp geliyorum hemen."
Ceylin başını salladı.
Ilgaz yan taraftaki çalışma odasından laptopunu ve evrak çantasını alıp yatak odasına döndü. Yatağa oturup sırtını yatak başlığına dayadı. Ceylin'in vücudunu yan çevirmişti. Elini Ilgaz'ın bacağının üzerine koydu, gözleri yavaşça kapandı. Şimdi huzurlu bir uyku uyuyabilirdi.