Ceylin sabah erkenden kalkmış, kollarını sıvamış ve mutfağına girmişti. Gece özenle yoğrup mayaladığı hamuruna baktı. İstediği gibi kabarmıştı. Dolaptan peynir çıkarıp rendeledi. Hamur kabını ve fırın tepsisini di alıp masaya oturdu. Minik minik poğaçalarını hazırladı. Bugün bayramdı ve hep beraber Metin amirin evinde kahvaltı yapılacaktı. Ailenin en büyüğü olarak Merdan böyle istemişti.
Poğaçaların yumurtasını sürdükten sonra fırına koydu Ceylin. Kapları yıkayıp kuruması için bıraktı. Gülce'nin uyanma saati gelmişti. 7. ayını doldururken uyku saatleri anca düzene girmişti. Uyku terapisinin epey faydası olmuştu.
Ceylin üst kata çıktı. Ilgaz hâlâ uyuyordu. Yan odaya kızının odasına girdi. Kalın perdeleri açıp tül perdeleri kapattı. Gülce yine hiç şaşmamış gözlerini açar açmaz başlamıştı ağlamaya. Beşiğin üzerinden eğilen annesini görünce minik ellerini ona uzatıp yumruk yapıyordu.
"Ooğv, bebeğim, bebeğim. Gel annecim."
Ceylin örtüsünü açıp kızını kucağına aldı. Yeni uzamaya başlayan saçlarını öpüp kokladı.
"Ohhh, bal arım benim. Mis gibi de kokarmış."
Odanın köşesindeki koltuğa oturdu. Pijamasının düğmelerini açtı, sağ göğsünü sütyeninden çıkarıp kızının ağzına verdi.
"Acıkmış bu kız acıkmış."
Gülce çok iştahlı bir bebekti. Ceylin iki üç saate bir emziriyordu, artık ek gıdalara başlamışlardı yavaş yavaş. Anneannesi ona tarhana çorbası içiriyordu. Geçen gün ilk defa kavun yedirmişlerdi. Babasına çekmiş olacak ki çok beğenmişti.
"Bugün bayramı mıymış benim kızımın hı? Annesi ona güzel ciciler mi giydirecekmiş."
Gülce iştahla annesini emiyordu. Ceylin'in lohusalık sendromları geçemeye başlarken eski rutinlerine geri dönmeye çalışıyordu. Pilatese yeniden başlamıştı. Ilgaz her ne kadar 'çok seksi' göründüğünü söylese de Ceylin başlamıştı.
Şuan evden çalışıyordu. Duruşma için adliyeye gidiyor Gülce'yi de ya Aylin'e ya da annesine bırakıyordu. Bütün vaktini kızına ayırıyordu. Sabah kahvaltıdan sonra balkondaki ve bahçedeki çiçekleri suluyor, mahallede ufak bir yürüyüşe çıkıyorlardı. Beraber koyun koyuna öğle uykusuna yatıyor, akşam da babayı karşılamaya sokağa çıkıyorlardı.
"Bitti mi annecim, bekle."
Ceylin öbür göğsünü açıp kızının ağzına verdi. İki parmağıyla tutarak yardım ediyordu emmesine.
"Senin bu minik elleri ne yapsak acaba? Böyle ham ham yesek mi?"
Ceylin kızının minik parmaklarına sayısız öpücükler bıraktı.
"Yarın tatile çıkacak benim kızım. Babayla denize girecek, kumdan kale yapacak."
9 günlük bayram tatilini fırsat bilip İzmir'e tatile gidiyorlardı. Beş günlük sakin bir tatil planlamışlardı. Kimsenin pek bilmediği bir tatil köyünde uğrak olmayan hoş bir otel ayarlamışlardı. Bu tatili en çok Ceylin istiyordu. Önce doğum, üstüne bir de lohusalık epey yıpratmıştı onu. Bu tatil iyi gelecekti ikisine de. Hem de bebekleriyle çıkacakları ilk tatildi, ayrı bir heyecanları vardı o yüzden.
Ceylin kafasını kaldırıp kapıya bakınca gülümseyerek onları izleyen Ilgaz'ı gördü. Hiç fark etmemişti.
"Canım, ne zamandır oradasın sen?"
Ilgaz yaslandığı kapıdan ayrılıp Ceylin'in yanına geldi. Koltuğun önündeki pufa oturdu.
"Sohbetinizin hepsini dinleyecek ve her saniyesinde sana tekrar tekrar vurulacak kadar bir süredir buradayım."
Ceylin göğsünden çektiği elini Ilgaz'ın yanağına koydu.
"Günaydın."
Ilgaz yanağındaki eli alıp dudaklarına götürdü ve naif bir öpücük bıraktı.
"Günaydın sevgilim."
Gülce babasını görünce emmeyi bıraktı, ayaklarını çırpmaya başladı. Bu 'baba beni kucağına al' demek oluyordu.
"Bal küpüm, gel babaya."
Ilgaz kızını kucağına aldı, boynundan derin bir öpücük verdi.
"Günaydın güzelim."
Gülce yine babasının tişörtünü emmeye başlamıştı. Ilgaz'ın kucağına gidince babasının omzuna başını koyuyor ve tişörtünü emiyordu.
"Bayram şekeri bu annesi, bayram şekeri."
Ceylin açıkta olan göğsünü düzeltti. Pijamasının düğmelerini geçirip ayağa kalktı. Parmak ucunda yükselip Ilgaz'ın dudağından öptü.
"O zaman bu pamuk şekerinin gazı sana ait babası, fırında poğaça var, mutfaktayım ben."
"Biz takılırız kızımla."
Ceylin aşağı indi, fırındaki poğaçaları çıkarıp tezgahın üzerine koydu. El çabukluğuyla beş dakikada havuçlu kek çırptı ve onu da fırına verdi.
Yukarı çıktığında Ilgaz ve Gülce yatakta yatmış gülüşüyorlardı. Ilgaz Gülce'nin minik ayaklarını yakalamış elinde okşuyordu.
"Canım, ben duşa giriyorum. Çıkınca hazırlanır gideriz."
"Tamam, bekliyoruz seni."
Ceylin on dakika duşa alıp çıktı, dün ütüleyip hazırladığı mavi elbisesini giydi. Askılı, önden düğmeli uçuş uçuş bir elbiseydi, tüm gün dışarda olacağı için ve emziren bir anne olduğu için rahatlığı daha önemliydi.
Giyindikten sonra saçlarını kurutup serbest bıraktı, yüzüne hâlâ makyaj yapmıyordu, Gülce'nin ağzı ve elleri sürekli annesinin yüzüne gidiyordu. Bir süre daha makyaj yapmayacaktı.
"Eveet, ben hazırım. Şimdi sıra bu bayram şekerinde. Ben onu hazırlarken sen de hazırlan hadi, kıyafetlerini askıya bıraktım."
"O zaman, bu güzelliği size bırakıyor ve giyinmeye gidiyorum."
Ceylin kızını yatağa yatırdı. Odasından kıyafetlerini getirdi. Pijamalarını çıkardı, bezini değiştirdi. Özel olarak yaptırdığı bebek yağıyla vücudunu yağladı. Kıyafetlerini giydirdi. Kafasına hiçbir şey taktırmadığı için aksesuar alamıyordu Ceylin.
"Hııh, çok şeker oldu benim kızım yaa."
Gülce'ye avuç kadar bir mini kot etek tulum almıştı, içine beyaz bir tişört, altına çiçekli bir çorap giydirmişti. Tombik bacakları ve kolları açıktaydı.
"Babası baak, bayram şekerimiz hazır."
Ilgaz yatağa oturdu, kızının kollarını ve bacaklarını mıncırmaya başladı.
"Şekerden daha tatlı benim kızım."
Ilgaz kızını alıp aşağı indi. Onu araba koltuğuna yatırırken Ceylin de mutfaktan kapları alıp arabaya bindi. Beş dakika mesafedeki eve vardılar. Herkes toplanmıştı, kadınlar sofra hazırlama telaşındaydı, erkeklerse koyu bir muhabbete dalmıştı. Kapıdan girer girmez herkesin bakışları üzerlerinde toplandı, tabi en çok Ilgaz'ın kucağındaki Gülce'ye.
Metin heyecanla ayağa kalkıp torununu kucağına aldı.
"Hoşgeldiniz çocuklar, valla gözümüz kapıdaydı."
"Biz bebekli bir çiftiz Metin babacım, hazırlanması uzun sürüyor."
Ceylin elindeki poşetleri masaya koydu.
"Haklısınız kızım da işte biz de çok özlüyoruz torunumu."
Çınar da geldi yeğeninin yanına.
"Bayram şekeri olmuş Ceylin abla bu yaa, nerden buluyorsun böyle cicili bicili şeyleri?"
Gül, Makbule ve Aylin de ellerindeki işi bırakıp Gülce'nin etrafına toplandı.
"Anneannem, kuzum sen bayramlık mı giydin, sen bayram mı görcen bizimle."
"Oyyy, Makbule babaannesi kurban olsun ona."
"Teyzesinin ballı lokması, o kolları ısıralım diye mi açık bıraktı annen? O ayaklar ne o ayaklar?"
Herkes hayran hayran Gülce'ye odaklanmışken Ceylin ve Ilgaz tebessümle onları izliyordu.
Ayağı burkulan ve ayağa zor kalkan Zafer seslendi arkadan.
"E azıcık bana da kalsın bu bayram şekerinden, ayağa kalkamıyoruz diye sevemeyecek miyim ben torunumu?"
"Yav geldim dünürüm geldim."
Metin kucağında torunuyla Zafer'in yanına oturdu. İki dede doyasıya hasret giderdiler Gülceyle.
Ceylin de sofra hazırlıklarına yardım etti, Ilgaz Çınarla uğraşmaya çoktan başlamıştı.
"Sofra hazır, hadi herkes buyursun."
Hep beraber sofraya oturdular, Merdan'ın bayram konuşmasından sonra kahkahalarla yemeye başladılar. Gül sürekli Ceylin'e bir şeyler yedirmeye çalışıyordu. Ceylin de hem kucağındaki huysuzlanan kızıyla ilgileniyor hem de kahvaltısını etmeye çalışıyordu. Makbule Hanımın yaptığı meşhur acı sostan yemek için uzanmıştı ki annesi itiraz etti.
"Ceylin, kızım çok acı yeme. Bak sütün ekşiyecek. Bal kaymak ye bol bol, süt yapar onlar."
Bunu duyan Ilgaz bir dakika beklememiş, ekmeğe kaymak sürüp bal döküp Ceylin'in tabağına koymuştu.
"Bitecek o tabak."
Ceylin gözlerini devirmekle kalabilmişti sadece. Kucağındaki Gülce çok hareketliydi ve sürekli Ceylin'in salınık olan saçlarını çekiştiriyordu.
"Annecim, sen niye huysuzlandın yine ya?"
"Acıktı mı acaba kızım?"
"Yok anne, çıkmadan emzirdim daha. Acıkmaz o."
Ceylin zar zor kahvaltısını etti. Çayını içerken Çınar ayaklandı.
"Abla ver sen bana onu, biz biraz yürüyelim."
"Doydun mu sen?"
"Doydum doydum, hem halamın siparişleri var markete gidip geleceğim, Gülce de gezmiş olur."
"E tamam al o zaman, gidin gelin."
Çınar yeğenini kucağına aldı. Gülce hemen kıvrılıveriyordu amcasının kucağına.
"Çınar ben de geleyim dur."
Parla da ayağa kalktı.
"E hadi."
Bahçeden çıkarken Ilgaz seslendi.
"Şşşş, çabuk gelin ha, çok yormayın kızımı."
"Aman, özlerim demiyor da."
Çınar ve Parla evden uzaklaştılar.
...
"Ilgaz, Gülce'nin uyku saati geldi. Ben yukarı çıkıp yatırayım."
"Tamam, çıkın. Büyük halamlar gelecek birazdan seninle tanışmak istiyorlar."
"Senin büyük halan mı var ya?"
"Evet, dedemin kardeşi. Antepten geliyorlar."
Ceylin şaşırmıştı. Zaten sabahtan beri tanımadığı bir sürü insan geliyordu eve. Resmen yeni gelin gibi oraya buraya koşturuyordu. Biri videosunu çekip izletse inanmazdı herhalde.
"Emzireyim, uyutayım geliyorum hemen."
Ilgaz önce karısının sonra da kızının başına bir öpücük bırakıp gönderdi onları.
Ceylin ikinci kata çıktı. Çatı katını boşaltıp kiraya vermişlerdi. Ilgaz gittikten sonra üniversite öğrencileri oturuyordu o evde.
Ceylin kapıyı ayağıyla itip içeri girdi. Defne'nin odası bahçeye yakın olduğundan çok ses alıyordu. Ceylin Çınar'ın odasına girdi. Çınar aşağıdan çaktırmadan kaçmış ve odasında telefonuna gömülmüştü. Ceylin'i görünce ayaklandı.
"Çınar kuzum, girebilir miyiz?"
"Gel abla gel tabi."
Ceylin içeri girdi.
"Gülce'yi uyutacağım, en müsait senin odan var."
"Uyusun tabi amcasının çiçeği. Ben de aşağı ineceğim zaten halalar geliyormuş."
"Şş baksana ne sorcam? Kim bu hala?"
"Ya bunun kocası zengin baya, aşiret falan işte. İki kızı dört tane de oğlu var. Torunlarından biri abime aşıktı, Neva'dan sonra evlendirmek istediler ama abim çoktan senin olmuştu bile."
Ceylin'in kafasının içinde şimşekler çaktı. Ne demekti şimdi bu.
"Eee, o kız da mı gelecek şimdi?"
"Yani evlendirmedilerse hâlâ, gelir."
Ceylin Gülce'yi yatağa bıraktı.
"Bak şimdi, ben Gülce'yi uyutup inene kadar abinin yanında ol. O kız da eğer abine yaklaşırsa bana söyle, saçını başını yolacağım."
Çınar güldü.
"Abla taktığın şeye bak yaa, abimin gözü senden başkasını görmüyor bile. Senin dışında bütün kadınlara alerjisi var adamın."
Ceylin omuzlarından tutup dışarı çıkardı Çınar'ı.
"Hadi hadi, gelirler şimdi."
Çınar'ın arkasından kapıyı kapattı. Yatağa oturup kızını kucağına aldı.
"Bebeğim, acıktın mı annem sen? Uykucuğun mu geldi?"
Göğsünü açıp kızının ağzına verdi. Gülce parmakları okşanınca hemen uykuya dalıverirdi. Gündüz uykularında anca öyle uyuyordu.
Ceylin kızını emzirdikten sonra kucağında sallayarak uyuttu. Yatağa yatırıp etrafına yastıkları koydu. Sessizce odadan çıkıp banyoya gitti. Aynada saçını düzeltti. Defne odasında oyuncaklarıyla oynuyordu. Ona Gülce uyandığında haber vermesini istedi. Evden çıktı ve aşağı indi. Epey bir kalabalık vardı aşağıda, malum hala gelmişti.
"Bak Cemile, bu da benim avukat gelinim Ceylin."
Merdan'ın işaret ettiği Ceylin'e çevrildi bütün bakışlar. Acımasızca süzüyorlardı onu. Ilgaz karısının yüzündeki ifadeden rahatsız olduğunu anladı ve yanına gitti. Kolunu beline sardı ve sıktı.
"Hoşgeldiniz, isminizi sabahtan beri çok duydum, sizi çok seviyorlar."
"Hoşbulduk kızım, sağolsunlar severler beni. Ben de onları pel severim."
Metin yanındaki boş iki sandalyeyi işaret etti.
"Çocuklar otursanıza ayakta kaldınız."
Ilgaz ve Ceylin boş iki sandalyeye oturdular.
"Eee, bebeniz varmış heralde bi de."
"Evet, yeni uyuttum."
İşte şimdi bütün kadınlar acımasızca sorular soracaktı.
"Emiyor mu?"
"Evet."
"Sütün var yani?"
"Ee-evet, var."
Ceylin gerilirken Ilgaz elinden tutmuştu. Masanın altından elini okşuyordu.
"İkincinin arasını da açmayın, yapıverin bi tane daha."
Ceylin'in gözleri büyüdü, bunlar nasıl sorulardı böyle.
"Yok, biz düşünmüyoruz, çalışacağım ben."
Hala pek memnun olmamıştı bu cevaptan. Anlamıştı ki Ceylin pek kendisine göre bir gelin değildi.
Ceylin Çınar'ın çaktırmadan gösterdiği kıza bakıyordu. Utangaç bir tipe benziyordu, arada sırada çaktırmadan Ilgaz'a bakmaya çalışıyordu ama Ceylin'e denk geliyordu her defasında. Hazır herkes sohbete dalmışken Ceylin Ilgaz'ın kolunun altına girdi. Ilgaz tabi durumdan bihaber iyice sokulmuştu Ceylin'e. Bu hareketten sonra kız bir daha kafasını kaldırıp bakmamıştı, kalabalık misafirler yarım saat daha oturup kalktılar.
"Sizin de ne çok seveniniz varmış sayın savcım. Bakan bakana maşallah."
"Öyle mi? Hiç fark etmedim. Belki de yanımdaki güzel kadına bakıyorlardır."
Ceylin avucunun içiyle Ilgaz'ın göğsünü okşadı.
"Öyle diyorsun yani?"
"Hıhı."
Başını Ilgaz'ın göğsüne koydu. Sabahtan beri çok yorulmuştu. İlk kez böyle bir bayram telaşı yaşıyordu, tabi küçük bebeği de vardı şimdi.
"Ceylin ablaa, Gülce ağlıyor."
Ceylin fırladı yerinden.
"Çok bile dayandı yavrum bu gürültüde."
Ceylin'in arkasından Ilgaz da çıktı yukarı. Bebek sesi bütün evi dolduruyordu.
"Geldim annem geldim."
Ceylin kızını kucağına aldı, Gülce çığlık çığlığa ağlıyordu bu sefer. Anlaşılan ortam yabancı gelince korkmuştu. Annesinin kucağında onun kokusunu duyunca sakinlemişti biraz.
"Ooo, bebeğim bebeğim. Korktun mu annem sen?"
Ceylin kızının anca memeyle susacağını biliyordu. Yatağa oturup emzirmeye başladı hemen. Gülce kanarcasına emerken bir eliyle annesinin elbisesinin yakasını çekiştiriyordu.
"Gidelim mi artık evimize? Daha bavulları hazırlamadım."
Ilgaz kendini yatağa bıraktı. Kollarını yana açıp Ceylin'in yanına uzandı.
"Gidelim, akşam yemeğinde de annenlerdeyiz zaten. Anca hazırlanırız."
Ceylin başını salladı. Gülce'yi emzirdikten sonra çantasını topladı ve aşağı indiler. Yolculuk öncesi herkesle vedalaşıp evlerine döndüler. Ağız tadıyla harika bir bayram geçirmişlerdi. Gülce'nin bütün neşesi yansımıştı bayrama. Ne de olsa ailenin bayram şekeriydi o.
