Ceylin evin salonunda kucağında kızıyla volta atıyordu. Gece boyunca çok huysuzlanmıştı ve gündoğumundan beri hiç uyumuyordu. Ceylin yürümeyi kestiği an başlıyordu ağlamaya.
"Annecim neden böyle yapıyorsun ya. Neyin var senin?"
Gülce'nin uykusu olduğu belliydi ama direniyordu. Ilgaz bütün gece nöbetteydi ve hâlâ dönmemişti. Ceylin salondan çıkıp koridoru turladı. Geceden kar yağmıştı ve dışarda kar soğuğu vardı, balkona çıkamazdı.
"Karnın aç, uykun var. Ama emmiyosun da uyumuyorsun da. Napıcaz kuşum böyle? Baba da gelmedi daha."
Bahçe kapısının sesini duydu Ceylin. Adım seslerinden sonra yuvasına giren anahtarın sesini duydu. Kapı yavaşça açıldı ve bitkin haldeki Ilgaz içeri girdi. Karşısında Ceylin'i ve Gülce'yi görünce önce şaşırdı.
"Bu saatte uyuyor olmanız gerekmiyor mu sizin?"
Paltosunu askıya asıp yanlarına gitti ve önce kızını alnından sonra Ceylin'i dudağından öptü.
"Noldu kızım? Heyheyler mi bastı yine?"
"Aynen öyle. Güneş doğmadan uyanış o uyanış. Ne meme emiyor ne gözünü kırpıyor. Cin gibi."
Ilgaz Gülce'in minik elini kavrayıp öptü.
"Şimdi ben üstümü değiştireyim o sırada siz de yatağı ısıtın beraber uyuyalım."
Ceylin başını arkaya attı.
"Ahhh, lütfen."
Ceylin önden Ilgaz arkadan yukarı çıktılar. Ceylin yatağa oturur oturmaz Gülce yine başladı ağlamaya.
"Tamam kızım tamam, bir daha deneyeceğim."
Gülce'yi emzirmeyi denedi bir daha ve bu sefer başardı. Gözlerini tavana dikip şükredercesine başını salladı.
Ilgaz duşunu alıp üzerini giydikten sonra yatağa girdi.
"Ohh, sıcacık yapmışsınız."
Ceylin hâlâ Gülce'yi emziriyordu. İki avucunun içiyle bebek saçlarını okşadı.
"Gece çok mızmızlandı. Senin evde olmadığını hissediyor artık."
Ilgaz kızının minik elini işaret parmağıyla okşamaya başladı. Böyle yapınca uyuyordu hemen.
"Babasının kuzusu o."
Gülce'nin gözleri yavaş yavaş kapanmaya başlarken Ceylin geri çekildi ama Gülce izin vermedi. Gözlerini açıp ağlamaya başladı.
"Tamam tamam, al bakalım."
Memeyi ağzına verdi tekrar.
"Huysuz kızım benim."
Ilgaz kızının parmaklarını okşarken baba kız uykuya daldı. Ceylin de göğsünü çeker çekmez emziğini verdi. Ilgaz kızının baş hizasına başını koymuştu. Ceylin üzerlerine battaniyeyi çekip yatak başlığına sırtını dayadı. Komodinin üzerinden dava dosyasını alıp çalışmaya devam etti. Ilgaz iki saat uyuyup adliyeye gidecekti, Ceylin de bir saat sonra evden çıkacaktı. Bugün yoğun bir gün onu bekliyordu.
...
"Heh çıkıyor musun kuzum?"
"Evet anne. Ilgazla Gülce yukarda uyuyorlar. Ilgaz birazdan kalkar, adliyeye gidecek. Kahvaltı yapmaz bugün. Ben de sütümü sağıp dolaba koydum. Öğleden sonra gelip emziririm."
"Ay tamam kızım ilk defa mı bakıyorum torunuma?"
"Yine telaş yaptım di mi?"
"Hiiç endişelenme, biz torunumla eğleniriz, hem altın günüm var benim."
"Aaa kimde?"
"Aysel teyzende, gelmeden önce haber et, ordaysak emziriverirsin."
"Tamam annecim, hadi geç kalıyorum bay bay."
"Hadi kızım hayırlı işler."
Ceylin kalın topuklu botlarını giyip çıktı evden. Geceden yağan kar bahçede ince bir tabaka oluşturmuştu, üstüne basa basa ilerledi, merdivenleri çıkıp yola çıktı. Arabasına biner binmez klimasını çalıştırdı.
"Hohh, ne soğuk be!"
...
Ceylin kendini daha fazla kaptırmadan geri çekildi. Ilgaz anlamaz gözlere ona bakıyordu.
"Müvekkilim yarım saat erken gelecek. Onu karşılamam lazım."
Ilgaz nefesini geri verip koltuğunda geri yaslandı. Masada oturan Ceylin de sütyenini düzeltip bluzunun düğmesini ilikledi.
"Böyle olmadı ama avukat hanım. Sizin hiç mi insafınız yok."
Ceylin masadan kalkıp beline kadar sıyrılan eteğini indirdi. Koltuğun üzerinden eğilip Ilgaza yaklaştı. Elini pantolonun üzerine koydu.
"Siz hiç üzülmeyin savcım, ben telafi edeceğim mutlaka."
"Mutlaka."
Ceylin dudaktan bir öpücük alıp odadan çıktı. Alt kata inip müvekkilini karşıladı ve duruşma salonunun kapısına geldiler. Ceylin gördüğü tanıdık yüze şaşkınlıkla baktı.
"Aaa Sinan."
Adam kafasını kaldırıp Ceylin'e baktı.
"Ceylin?"
Ceylin elini uzattı ve tokalaştılar.
"Naber ya? Ne kadar değişmişsin. Gözlükler çıkmış."
Adam dişlerini göstermek için sırıttı.
"Teller de çıktı. E tabi kaç yıl oldu."
"Doğru. Bir on yıl oldu galiba."
"Davacı Hasan Küçük. Davalı Kadir Demir."
Herkes başını çevirip görevliye baktı. Ceylin hızlıca cübbesini giyip müvekkiline baş işareti yaptı ve içeri girdiler.
Dava üç saat sürmüştü. İki mola vermişlerdi ve karar alınamamıştı. Taraflar avukatlarıyla beraber yüz yüze görüşme talep ediyorlardı.
"Eee akşam nasıl yapacağız?"
"Benim müvekkilimin eşi felçli, evde uzun süre yalnız kalamaz."
"Eee? Şile'de mi görüşeceğiz yani?"
"Mecburen."
"Bunu bir düşünmemiz lazım."
Ceylin müvekkilini kenara çekip beş dakikalık bir konuşma yaptı ve Sinan'ın yanına döndü.
"Kabul ediyoruz."
"Tamam, müvekkilim evinde toplanabileceğimizi söylüyor."
"Kaç gibi diyoruz o zaman?"
Ceylin saatine baktı. Aklında tek bir işi vardı: sabahtan beri burnunda tüten bebeğinin yanına gidip onu emzirmek. Kafasından ufak çaplı bir planlama yaptı.
"Saat 6 diyelim mi?"
"Olur. Evin konumunu atarım sana diyeceğim ama öncesinde bir şeyler içelim ya, laflarız biraz."
"Başka zaman içsek, çünkü kızıma yetişmem lazım."
"Kızın?"
Ceylin adamın evli olduğunu anlamadığını fark etti. Yüzük parmağını kaldırıp alyansını gösterdi.
"Ben evlendim ve 10 aylık bir bebeğim var."
Sinan epey şaşırmıştı.
"Valla ne yalan söyleyeyim, hiç düşünmezdim evlenip çocuk yapacağını."
"Doğru adamı bulunca ve üstüne de körkütük aşık olunca işler değişiyormuş."
"Kim peki bu şanslı adam?"
Ceylin alacağı muhtemel tepkiyi tahmin edebiliyordu.
"Biliyorsun aslında. Savcı Ilgaz Kaya."
Sinan ikinci bir şok daha yaşıyordu.
"O buzdağının nesine aşık oldun Ceylin? Adamın yüzünde mimik oynamıyor. Ayrıca tam bir avukat düşmanı."
Ceylin sohbet uzamasın diye yürürken konuşmaya devam etti.
"Sen onu sadece mahkeme salonlarında görüyorsun."
Sinan dudaklarını bastırdı.
"Hmmm bana farklı diyosun yani. Peki kaç yıl oldu?"
"Üçü dolduruyoruz."
Yürüyerek Ceylin'in arabasına kadar gelmişlerdi.
"Seni tekrar gördüğüme sevindim Sinan."
"Ben de öyle. Umarım tekrar görüşürüz."
Ceylin cevap vermedi, sadece gülümsedi ve arabasına bindi ve adliyeden çıktı. Arabanın dokunmatik ekranında annesini aradı.
"Kızım?"
"Anne çıktım ben geliyorum şimdi. Nerdesiniz? Benim minik kuşum napıyor?"
"Aysel'deyiz yavrum. Seninki de yanımda, kendi halinde kıpırdanıyor."
"Çok huysuzlandı mı?"
"Biraz acıktı, onun huysuzluğu var sadece, annesini özlüyor."
"10 dakikaya oradayım. Uyumasın."
"Tamam kuzum bekliyoruz."
Ceylin dediği gibi on dakikaya varmıştı. Arabadan çantasını alıp indi. Kapıyı çaldı ve Aysel çıktı içerden.
"Ceylin kuzum, hoşgeldin yavrum."
Aysel bebekliğinden beri tanırdı Ceylin'i. Kırkını o çıkarmıştı. Gül'ün de ahiretliğiydi.
"Hoşbuldum Aysel teyze."
Kadın bir çift terlik koydu Ceylin'in önüne. Botlarını çıkarıp terlikleri giydi. Kabanını da askıya astı. Aysel'in ardından salona girdi. Hepsi teker teker hoşgeldin demişti Ceylin'e. Ceylin bazılarını tanıyor bazılarını tanımıyordu. Gülümsemekle yetindi sadece. Annesinin yanına oturdu ve kızını kucağına aldı.
"Annem. Geldim bebeğim."
Gülce yaygarayı koparınca ayağa kalktı hemen. Aysel de ayaklandı.
"Kızım sen yukarıya Selma'nın odasına çık, oda boş zaten, emzir uyut yatağa yatır. Ben de sana bir tabak hazırlayayım."
"Valla iyi olur Aysel teyze. Kurt gibi açım."
Ceylin ahşap merdivenlerden yukarı çıkıp sağdaki odaya girdi. Burası Selma'nın odasıydı. Üniversitede olduğu için genelde boş kalıyordu oda. Yatağa oturup bağdaş kurdu.
"Acıkmış mı benim kuşum. Geldim annem geldim."
Göğsünü açtı ve kızını emzirmeye başladı. Gülce'nin üst dişleri geç çıkmaya başlamıştı ve anca 10. ayı bulmuştu. Şimdi kaşındığı için göğüs ucunu ısırarak emiyordu ve Ceylin'in epey canı yanıyordu. Eline geçen bütün parmakları ağzına götürüyordu, başta babasının serçe parmağı olmak üzere.
Her iki göğsünü de emdikten sonra gözleri kapanmaya başlamıştı Gülce'nin. Ceylin üzerini düzeltip ayağa kalktı. Kucağında yavaşça sallanarak gazını çıkarttı, yatağa oturup kucağına yatırdı ve ninni söyleyerek uyuttu kızını. Yatağa yavaşça bırakıp etrafına yastık koydu. Bebek çantasından battaniyesini alıp üzerini örttü.
"İyi uykular annecim."
Odanın kapısını hafif aralık bıraktı ve aşağı indi. Annesinin arkadaşlarıyla yarım saat oturup kalktı hemen. Gül kızını geçirmeye kapıya çıkmıştı.
"Anne, sütümü sağıp Aysel teyzenin buzdolabına koydum. Ilgaz iş çıkışı Gülce'yi alır senden, sütü de verirsin. Ben akşam geç gideceğim eve."
"Tamam annem, oğlumla hallederiz biz."
"Bir kulağın bebeğimde olsun."
"Tamam kızııım."
Ceylin karla kaplanmış merdivenden inip arabasına bindi. Çalıştırıp klimayı açtı, araba ısınırken Ilgaz'ı aradı.
"Sevgilim?"
"Efendim canım."
"Napıyorsun?"
"Dosyaları bitirmeye çalışıyorum, biran önce çıkmak istiyorum. Sen?"
"Ben de Gülce'in karnını doyurup uyuttum şimdi."
"Ohhh, benim kızımdan mutlusu yoktur şimdi."
"Öyle valla, yüzünde derin bir huzur vardı kuşumun."
"Ben kızımı çok özlüyorum Ceylin, şu işlerimizi bir yoluna sokalım da kış tatili yapalım ailecek."
"Yapalım sevgilim."
"Kendi karnını doyurdun mu bakalım sen?"
"Evet, Aysel teyzede gün varmış, yedim tıka basa."
"Güzel."
"Ilgaz akşam geç geleceğim ben, bugünkü davanın karşı tarafı yüz yüze görüşmeyi Şile'deki evinde yapmak istedi, 6'da buluşacağız."
"Tamam, ben Gülce'yi alır eve geçerim. Sana yemek hazırlarım. Gelince beraber yeriz."
"Hayır demem, gitmişken Şile'deki şarapevinden bir şişe alırım. Uzun zaman oldu."
"Kulağa çok hoş geliyor."
"Seni seviyorum Ilgaz."
"Ben de seni sevgilim."
Ceylin telefonu kapatıp yan koltuğa attı ve uzun sürecek olan yolculuğuna yola çıktı.
...
Ilgaz arabayı evin önüne bırakıp indi. Merdivenleri çıkıp kapıyı çaldı. İçerden Parla çıktı.
"Hoşgeldin Ilgaz abi."
"Merhaba Parla, naber?"
"İyidir sen?"
"Yorgun."
Ilgaz içeri girdi, Gülce yerde kendi kendine kıpır kıpır çırpınırken Gül de örgüsünü örüyordu.
"Hoşgeldin oğlum."
"Hoşbuldum anne."
Uzun bir aradan sonra birine anne diye seslenmek hoşuna gidiyordu Ilgaz'ın, Gül de bundan oldukça memnundu tabi.
Ilgaz kızını yerden kucakladı. Kokusunu içine çekerek öptü.
"Kızım, ben geldim babacım."
Boynunun altından bir öpücük daha aldı.
"Ohh nasıl özledim seni."
Kanepeye oturup arkasına yaslandı. Gülce babasının göğsünde hiç kıpırdamadan duruyordu.
Gül şişlerini bırakıp ayağa kalktı.
"Ben çantasını hazırlayayım onun."
Ilgaz başını salladı.
Gül on dakikada çantayı hazırlayıp getirmişti.
"Ceylin sütünü sağıp bırakmıştı, onu ısıtıp içirirsin oğlum. Bi de yemek yaptım iki tencere, onları da götürüver."
"Zahmet etmişsin anne."
"Ne zahmeti yavrum. Ceylin geç gelecekmiş, sen de çocukla uğraşırken yemek yapman zor olur. Hazırca yiyiverin işte."
"Eline sağlık."
"Afiyet bal olsun."
Gül torununu giydirip kapıda Ilgaz'a verdi.
"Görüşürüz yavrum hadi."
Ilgaz kızına baktı.
"Bay bay yap kızım ananeye."
"Görüşürüz anannemmm."
Ilgaz kızını bebek koltuğuna yatırıp kemerini taktı. Gül'ün elindeki yemek kaplarını da koltuğun önündeki boşluğa koydu. Sürücü koltuğuna geçip kemerini bağladı. Aynadan kızına baktı.
"Hazır mıyız bakalım küçük hanım?"
Gülce çıkmaya başlayan ön dişleriyle babasının gülüşüne karşılık verdi.
...
Ilgaz kızını odasına çıkarıp komodinin üzerindeki alt değiştirme yatağına koydu. Çekmeceden tulumunu çıkarıp üzerini değiştirdi.
"Acıktık galiba?"
Ilgaz kızıyla beraber yatak odasına gidip kendi üzerini değiştirdi ve aşağı indi. Koltuğa oturup kızını göğsüne yatırdı.
"Ohhh, mis kokulu kızım benim."
Gülce hiç hareket etmeden yatıyordu babasının göğsünde. Ilgaz çalan telefonuna uzanıp açtı.
"Efendim Pars?"
"Ilgaz evde misin?"
"Evdeyiz kızımla."
"Ceylin?"
"Geç gelecek bugün. Söyle."
"Evdeysen yanına uğrayacaktım. Gülce'yi de özledim."
"E gel, konuşuruz."
"On dakikaya oradayım."
Ilgaz telefonu kapattı.
"Pars amca geliyor kızım."
Pars dediği gibi on dakikaya gelmişti. Ellerini birbirine sürterek salona girdi.
"Hoh, bu be soğuk ya!"
"Öyle valla"
Pars koltuğa oturup Gülce'nin elini tuttu.
"Prenses, ne kadar özledim ben seni ya!"
Dikkatlice kucağına aldı.
"Gel bakalım amcaya."
Gülce sırıtarak ve keyifli sesler çıkararak Pars amcasına neşe saçıyordu.
"Pars sen Gülce'yleyken ben de sütünü ısıtıp bize çay koyayım."
"Tamam, bak işine sen."
Ilgaz mutfağa gittikten on dakika sonra elinde tepsiyle geri döndü. Pars'ın önüne çay kupasını bırakıp oturdu.
"Süt mü içecek?"
"Evet, geç bile kaldı."
"Ver ben deneyeyim bakalım."
Ilgaz biberonu uzattı. Pars Gülce'ye içirmeyi denedi ama başarılı olamadı. Gülce sadece annesi babası ve anneannesinin elinden bir şeyler yerdi. Bu da onun tuhaf huylarından biriydi.
"Yine olmadı. Al babası."
Ilgaz kızını kucağına yatırıp biberonu ağzına götürdü. Şimdi lıkır lıkır içiyordu sütünü.
"Aferin benim kızıma."
Ilgaz şimdi dikkatini Pars'a verdi. Arkadaşının kıvranışından anlamıştı bir derdinin olduğunu.
"Eee anlat bakalım."
Pars kafasını kaldırıp Ilgaz'a baktı.
"Derdim Derya."
Ilgaz güldü.
"Ne gülüyorsun ya?"
"Senin böyle dertlerini dinlemeye hâlâ alışamadım."
"Bak ya, kaç zaman beklememiz gerek acaba Ilgaz alışman için?"
"Tamam tamam anlat hadi."
Pars çayından bir yudum daha aldı ve koyu bir sohbete daldılar.
...
Ilgaz kızının sırtını okşarken bir yandan da onunla konuşuyordu.
"Annen seni çok bekledi kızım."
Başını okşadı hafifçe.
"Önce kardeşini kaybetti, sonra babasını kaybetti."
Başından öptü kızının.
"Seni çok istedi, onu hayata bağlayan tek şey sana kavuşma umuduydu. Çok denedik ama bir türlü olmadı. Tam umudunu yitirmişken bize sürpriz yaptın. İyi ki de yaptın."
Minik elini kavradı Gülce'nin. Gülce ayaklarını sallayarak tepiniyordu babasının kucağında.
"Şimdi annen yeniden çok mutlu. Eskisi gibi çok güzel gülüyor. Anneni beraber iyileştireceğiz bitanem."
Kapı sesi duyuldu, Ceylin gelmişti.
"Ben geldiiim."
Ceylin çantasını koltuğa koyup Ilgaz'ın yanına oturdu. Dudaklarını birleştirip saniyelik bir öpücük verdiler.
"Hoşgeldin sevgilim."
Ceylin kızını kucağına aldı.
"Annem, geldim kuşum."
Gülce elini annesinin bluzuna koymuş çekiştiriyordu.
"Acıktın di mi?"
"İki saat önce içti sütünü, az önce de elma püresi yedi. Hâlâ nasıl bu kadar minicik anlamıyorum."
Ceylin bluzunun tek düğmesini açıp omzundan sıyırdı. Göğsünü sütyeninden çıkarıp Gülce'yi yaklaştırdı. İlk bir kaç yudum için iki parmağıyla göğsünü sıktı.
"Ben de çok küçükmüşüm bebekken. Annem çok korkarmış ama sonra yavaş yavaş gelişmişim."
Ilgaz Ceylin'in omzuna attığı elini aşağı sarkıtıp kızının havadaki ayağını yakaladı.
"En keyifli olduğu zamanda onu izlemek çok güzel."
"Di mi, şu minicik ele bak."
Gülce emerken eli hep annesinin göğsünde olurdu.
"Annen yemek yapmış bize. Onları ısıtıp masayı hazırlayacağım."
"Ben de bu kuşu doyurup geliyorum."
Ilgaz mutfaktaki masayı hazırlayana kadar Ceylin gelmişti. Kucağındaki kızını mama sandalyesine koyup oyalanması için oyuncağını koydu önüne.
"Kurt gibi açım."
"Ben de acıktım, Pars geldi bi ara, çay içtik başka da bir şey yemedim."
Ceylin eline kaşığını alıp çorbadan içti.
"Mmhhh, çok güzel."
Yemeklerini yerken günün kritiğini yaptılar. Gülce de çıkardığı garip seslerle onlara eşlik etti.
"Ilgaz, sen Gülce'yi alıp uyutur musun? Ben de masayı toplayayım."
"Üzerini değiştireyim mi?"
"Tulumunu giydir, bugün gazı var biraz karnı sıcak olsun."
"Tamam."
Ilgaz mama sandalyesindeki kızını kucağına aldı.
"Gel bakalım babaya."
Ilgaz kızını uyutup aşağı inene kadar Ceylin de mutfağı toparlayıp geceliğini giymişti. Kızını kontrol ettikten sonra aşağı indi. Mutfaktan iki kadeh şarap doldurdu ve salona geçti. Ilgaz camın arkasında ayakta dikelmiş dışarıyı seyrediyordu.
"Ohh, sessizliğimize kavuştuk."
Kadehin birini Ilgaz'a uzatıp kolunun altına girdi.
"Em sevdiğim anlardan biri. Seninle böyle kucak kucağa manzarayı izlemek."
Ceylin Ilgaz'ın boynuna bir öpücük bıraktı.
"Ben de."
Ceylin şarabından bir yudum alıp sehpaya bıraktı.
"Ama benim sevdiğim başka bir şey daha var."
"Neymiş o?"
Ceylin Ilgaz'ın kadehini de alıp sehpaya bıraktı. Kollarını Ilgaz'ın boynuna dolayıp ensesinde birleştirdi. Dudaklarına yetişmek işin parmak uçlarında yükseldi.
"Böyle güzel gecelerin devamını daha çok seviyorum."
"Mmmhh!"
Ilgaz sertçe öptü dudaklarından. Ceylin'i belinden kavrayıp iki adım yürüdü ve masaya oturttu.
"Çok özledim seni."
"Ben de. Çok."
Dudakları tekrar buluşurken kıyafetlerinden kurtuldular. Ilgaz Ceylin'in boynundan öperek göğüslerine geldi. Onlara narin öpücükler bırakıp tekrar dudaklarına çıktı. Bir eli sırtını kavrarken diğer eli Ceylin'in bacak arasındaydı. Parmakları gezindikçe Ceylin'den boğuk inlemeler çıkıyordu.
Ceylin Ilgaz'ın boynundaki elini yavaşça kasıklarına indirdi ve dikleşmeye başlayan erkekliğini kavradı. İkisi de birbirini okşuyor, öpüyor ve kokluyordu.
"Eğer biraz daha devam edersek ikimiz de boşalacağız." dedi Ilgaz fısıltıyla.
Ceylin bıraktı ve bacaklarını iyice açarak Ilgaz'ı davet etti. Ilgaz Ceylin'i bacaklarından kavrayıp masanın en ucuna kadar kendine çekti, yavaş hareketlerle içine girdi.
"Mmmhhh!"
Ceylin'in boynu geriye kıvrılmıştı. Ilgaz hareket ettikçe inlemeleri artıyordu. O gece masadan kanepeye oradan da yatağa geçtiler. Doymak bilmediler ama en sonunda bitirdiler.
"Neyse ki yarın tatil."
İkisi de nefes nefese konuşuyordu.
"Evet, yarın evdeyiz. Ve Gülce'yi birkaç saatliğine almak istiyor annem. Arkadaşları gelecekmiş."
"Başbaşayız yani."
"Aynen öyle kocacım, başbaşa ve..."
"Ve?"
"Devamını yarın getiririz. Şuan göğüslerim sıkışıyor, Gülce'nin uyanması gerekiyordu ama uyanmadı. Uyandırıp emzireyim."
Ilgaz başını salladı. Ceylin yataktan çıkıp sabahlığını geçirdi üzerine. Yan odadaki kızının yanına gitti. Annesini hissetmiş olacak ki hemen uyanmıştı.
"Şşşş, geldim bebeğim."
Kızını kucağına alıp tekli koltuğa oturdu. Kızını emzirip tekrar uyuttu ve yatak odasına döndü. Yatağa girip Ilgaz'ın sıcaklığında uykuya daldı.