"Günaydın anneciiim."
Ceylin ışıl ışıl gözlerle kendisine bakan kızına gülümsedi. Beşiğin etrafından dolaşıp perdeyi ve camı açtı. Gece klima açık oluyordu ve sabah kapatıp içeriyi havalandıracaktı.
"Güneş görsün benim kızım biraz. Di mi meleğim."
Saçlarını geriye attı. Beşiğin üzerinden eğilip kızını kucağına aldı.
"Acıktık di mi? Kahvaltı yapalım mı he? Anne kız kahvaltı yapalım mı?"
Aşağıya indi Ceylin. Mutfağa girdi hemen. Kucağında Denizle beraber iş yapmak zor oluyordu ama başka çaresi yoktu. Buzdolabını açtı, Ilgaz'ın sabah yaptığı yulaf lapası vardı. Emzirme döneminde bol bol yulaf yemesi gerekiyordu Ceylin'in, ve ne yazık ki nefret ediyordu yulaftan. Ama onun süper kahramanı Ilgaz denediği sekiz tariften sonra sevdirebilmişti Ceylin'e. Bol çikolata ve fıstık ezmesiyle yaptığı bir tarifti bu.
"Baba hazırlamış kahvaltıyı. Şimdi senin mamayı da hazırlayalım."
Doktor tavsiyesi üzerine Deniz'in alması gereken ek gıdalar vardı. Sabahları mama yiyordu o yüzden.
"Sütümüzü ısıtalım önce."
Mama makinesinin aparatına sütü koydu. İki dakikada doğru ayarda ısınan süte iki ölçek mama koyup tekrar makineye koydu. Deniz ilgiyle izliyordu makineyi. Ceylin kızının bu haline bakıp güldü, havada yakaladığı minik eli tutup öptü.
"Mamamız hazıır."
İçine meyve doğradığı yulaf kasesini ve mama kasesini tepsiye koyup balkona çıktı. Evde şort ve atletle dolaşmasına rağmen çok sıcaklıyordu, Allahtan denize bakan büyük balkon esiyordu sabah saatlerinde.
"Eveet, gel bakalım."
Deniz'i anakucağına yatırdı. Kaseyi eline alıp bir kaşık uzattı ağzına. Deniz ilk lokmayı sorunsuz yemişti.
"Aferin kızımaaa."
İkinci lokmasını da verdi arkasından.
"Güzel mi annecim?"
Balkonu çok seviyordu Deniz, çok kıpır kıpır olurdu balkona çıkınca. Ayakları ve elleri hiç durmuyordu. Şimdi de öyleydi, annesi mamasını yedirirken ayakları havaya tekmeler savuruyordu.
"Bunu da al bakalııım. Ham yaptııık."
Ceylin çalan telefonunun ekranına baktı.
"Baba günaydın demek için arıyor bizi."
Telefonu açtı ve kulağına götürüp omzuyla sıkıştırdı.
"Günaydın sevgilim."
"Günaydın canım."
"Uyandınız mı?"
"Evet, az önce uyandık. Şimdi kahvaltı ediyoruz. Yulaf için ellerine sağlık sevgilim."
"Afiyet olsun, bugünden sonra ara vermen gerekiyor, normal kahvaltı yap demişti doktor."
"Evet, o yüzden mutluyum."
"Tuttuğumuz evin sahibi aradı az önce, geliyor musunuz diye. Yarın çıkacağımızı söyledim."
"Ben de kahvaltıdan sonra ofise geçeceğim. Bir saatlik görüşmem var. Akşama doğru hazırlarım bavulları."
Kızının arkadan gelen bıcır bıcır sesleri güldürdü Ilgaz'ı.
"Anladığım kadarıyla balkondasının şuan."
"Aynen öyle, kıpır kıpır seninki."
Ilgaz güldü.
"Duruşmaya giriyorum şimdi, kapatmam gerek."
"Tamam canım, sana kolay gelsin o zaman."
"Sağolun avukat hanım. Desteğiniz önemli benim için."
Ceylin telefonu kapatıp sehpanın üzerine koydu. Mama kasesinden bir kaşık alıp kızının ağzına götürdü.
"Aç bakalım ağzını."
Deniz lokmasını yuttu.
"Aferin benim bıcırığıma. Aferin annecim sana."
Ceylin son derece motive edici sözleriyle mamasını yedirdi kızına. Kaseyi tepsiye bırakıp yulaf kasesini aldı eline.
"Sıra annede, şimdi anne yapacak kahvaltısını."
Deniz kendi halinde takılırken Ceylin de yulafını bitirdi. Kaseleri mutfağa götürüp makineye koydu. Balkondaki kızını kucağına aldı ve doğruca bebek odasına çıktılar. Deniz'i alt değiştirme ünitesinin üzerine koydu.
"Hava çook sıcak annecim. Sana şort giydirelim mi bugün?"
Çekmeceyi açtı, içinden beyaz pamuklu zıbınlardan bir tanesini aldı. Bir üst çekmeceyi açtı, üzerinde bezelye sırıkları ve bezelye taneleri olan pamuklu şort tulumu çıkardı.
"Ayyy, çok yakışıyor benim kızıma bu ya."
Deniz'in üzerindeki pijamalarını çıkardı. Altını değiştirip vücudunu yağladı. Doktor atopik ciltli olabileceğinden şüphelenmişti ve önerdiği yağı sürmesini istemişti.
"Hııh, güzelce yağlandık."
Yağı eminceye kadar çıkardığı kıyafetleri toplayıp odadaki küçük kirli sepetine attı. Bebek bezini de koku geçirmeyen çöp kutusuna attı.
Deniz kollarını ve bacaklarını havaya savurarak çırpınıyordu. Eğer bir süre daha böyle kalırsa sinirlenecekti ve yaygarayı koparacaktı. Ceylin oyalanmadan üzerini giydirdi. Tulumun çıtçıtlarını geçirirken Deniz pür dikkat onu dinliyordu. Çok hoşuna gidiyordu bu çıtçıt sesi.
"Olduuu, gezmeye hazırız artık. Şimdi sıra annede."
Denizi kucağına alıp yatak odasına girdi, bebeği yatağa bıraktı. Dolaptan seçtiği elbiseyi çabucak geçirdi üzerine. Doğum kilolarından kurtulduğunu göstermek ister gibi daracık pembe bir elbise giymişti üzerine. Boynuna babasının doğumda hediye ettiği kolyeyi taktı. Boş kalan kulaklarına da küçük halka küpelerini taktı. Saçlarını toplarken aynadan Deniz'i kontrol ediyordu. Ayaklarını yukarı kaldırmış elleriyle uzanmaya çalışıyordu. Bu komik görüntü kahkaha attırmıştı ona.
"Hazırım pamuğum. Artık çıkabiliriz."
Evden çıkmadan önce bez fötr şapkasını taktı Deniz'e. Beyaz tenli bir bebek olduğu için kızarıveriyordu güneşte. Arabasının anahtarını da alıp çıktı evden. Deniz'i bebek koltuğuna yatırıp kemerini bağladı. Araba sürerken ağlamasın diye de emziğini taktı ağzına. Ön koltuğa geçip kemerini taktı. Yan koltuktaki çantasından telefonunu çıkardı.
"Parla kuşum."
"Ay teyzoş nerde kaldın ya? Ağaç oldum beklemekten."
"Sus, atar yapma bana. Bebekli bir kadınım ben artık. Her işim iki saat rötarlı."
"Allah Ilgaz abiye sabır versin. Adam kim bilir kaç saat bekliyor seni."
"Benim kocam halinden çok memnun canım. Senin cadılığından bu halin. Neyse kapat hadi. Beş dakikaya oradayız."
"Çav."
Ceylin telefonu kapatıp yan koltuğa bıraktı.
"Parla ablanın hey heyleri yine üzerinde pamuğum. Neyseki seni görünce çözülüveriyor."
Güneş gözlüğünü taktı ve dikiz aynasını düzeltti. Aynadan rahatça görebildiği kızına öpücük atıp yola çıktı.
...
"Oyyy ne kadar tatlı bi bebeğiniz var."
Ceylin kucağında sakinleştirmeye çalıştığı bebeğiyle müvekkilini uğurluyordu.
"Teşekkür ederiz. Bugün pek bi huysuz."
"Sıcaktan işte, bebekler pek sevmiyor sıcak."
Orta yaşlarındaki kadın işaret parmağının tersiyle yanağını okşadı Deniz'in.
"Adı ne?"
"Deniz."
"Ne güzel isim. Çok da yakışmış maşallah."
"Babası koydu, çok sever denizi."
Deniz rahatsızlığını belli etmek istercesine daha da şiddetli ağlıyordu şimdi. Ve öğrendiği için artık eli sürekli annesinin göğsüne gidiyordu.
"O zaman yine haberleşiriz Ceylin hanım. Mesajınızı bekliyorum."
"Döneceğim size, iyi günler."
"İyi günleer."
Kadın çıkar çıkmaz kapıyı kapattı Ceylin. Kucağında zıplattığı kızıyla doğruca koltuklu odaya geçti. Parla telefonuna gömülmüş öylece uzanıyordu.
"Teyzoş neden çok ağladı bu sefer?"
"Emme saatini beş dakikacık geçirdi de hanımefendi. Pek dakiktir kendisi biliyorsun."
Parla gözlerini devirdi.
"Yani babası savcı olunca çocuğun, hele bir de Ilgaz abi olunca böyle oluyor demek ki."
Ceylin tekli koltuğa oturup askısını indirdi ve emmesi için yaklaştırdı kızını.
"Yani tamam ikinizin de genleri çok sağlam eyvallah ama bu çocuk çok uğraştıracak sizi."
"Yooo hiç de bile. Çok uslu benim pamuğum. Hiç zorluk çıkartmıyor bize."
"Göreceğiz onu."
Ceylin iki parmağıyla göğsünü sıkıştırdı.
"Kızım yavaş, boğulacaksın şimdi."
Deniz öyle iştahla emiyordu ki lıkırtıların sesi duyuluyordu.
"Ben kahve içeceğim teyzoş. İşiniz bitince seslenirsin bana."
"Tamam kuşum."
Deniz'i emzirdikten sonra ofisten çıkıp alışveriş merkezine gittiler. Tatilden önce birkaç parça bir şeyler alacaktı Ceylin. Parla'nın da yardımıyla çarçabuk hallettiler işlerini.
"Teyzoş benim arkadaşlar çağırıyor sahile. Onlara gideceğim ben."
"Bırakayım seni."
"Yok, martıya atlar giderim ben."
"Dikkat et kuzum. Teşekkür ederim her şey için."
Parla teyzesinin kucağındaki Deniz'in yanaklarını sıktı.
"Benim için zevk zevk. Ohh yerim."
Teyzesinin de yanağından öpüp ayrıldı yanlarından.
"Kaldık mı annem baş başa."
Kalabalıktan huzursuzlanmaya başlayan Deniz'i bir an önce çıkardı avmden. Kapalı otoparktaki arabasına bindi.
"Babaya sürpriz yapmaya ne dersin? Çıkmasına bir saat var."
Baba kelimesini duyan Deniz güldü.
"Bunu evet olarak kabul ediyorum pamuğum."
Yoğun trafikte zar zor varmıştı adliyeye. Deniz arka koltukta uyuyakalmıştı. Onu uyandırmak istemiyordu. Yanına arabada duran bebek telsizini bıraktı. Uyanırsa duyabilecekti. Güneş ışığı rahatsız etmesin diye bebek çantasından müslin battaniyesini örttü üzerine. Çantasını ön koltuktan alıp arabayı kilitledi. Adliyeye girip ikinci kata çıktı. Özge elindeki dosyalarla Ilgaz'ın odasından çıkıyordu.
"Aaa Ceylin hanım. Hoşgeldiniz."
"Merhaba Özge. Nasılsın?"
"Bugün yoğundu savcım, ben de yoruldum tabi."
Ceylin kolunu okşadı Özge'nin.
"Müsait mi Ilgaz?"
"Evet evet, ama epey gergin kendisi."
Ceylin alt dudağını ısırdı. Özge'ye gülümseyip kapıyı tıklattı.
"Girin."
Ceylin kapıyı açıp içeri girdi. Ilgaz şaşkın bakışlarını gülümsemeye bırakıp ayağa kalktı.
"Tam da şuan aklımdan geçiyordun. Güzel karım gelse de dinlensem diyordum."
Ceylin çantasını koltuğa bıraktı.
"Geldim işte. Duydum ki çok yormuşlar seni bugün."
Kollarını boynuna doladı Ilgaz'ın.
"Doğru duymuşsun. İki tane olay yeri, beş tane yeni dosya ve üç duruşma. Hakkını verdik ama Özgeyle. Çok yardımcı oluyor bana. Bu arada Deniz nerde? Kime bıraktın?"
"Uyuyor arabada. Yeni uyuyunca uyandırmadım."
Ceylin omuzlarından kavrayıp makam koltuğuna oturttu Ilgaz'ı. Arkasından dolaştı sonra.
"O zaman biraz dinlendirelim seni."
Elleriyle yumuşak yumuşak masaj yapmaya başladı.
Ilgaz'ın ağzından keyifli keyifli mırıltılar çıkıyordu. Ceylin'in elleri gerçekten çok yumuşaktı.
"Akşam eve gidince kas gevşetici krem sürelim, iki gün ağrı çekiyorsun yoksa."
"Süreriz."
Ilgaz kolundan tutup kucağına oturttu Ceylin'i. Dudaklarını sertçe öperken elini açıkta kalan bacaklarına koydu. Ceylin'in beyaz teni ipek gibiydi, öyle pürüzsüz öyle parlaktı ki gece ay ışığı vurunca odaya bacakları parlıyordu. Elini elbisenin dar eteğinden içeri sokup kalçasını sıktı. Ilgaz'ın niyetini anlayan Ceylin geri çekildi.
"Burası adliye Ilgaz, evimiz ya da benim ofisim değil."
"Biliyorum, ama burası çok kıskanıyor bizi, neden burada sevişmiyoruz diye."
Ceylin oldukça saçma ve komik bulduğu bu bahaneye güldü.
"Makam odası da ondan."
Ilgaz kucağındaki Ceylin'le beraber ayağa kalkınca ayakları yere değdi Ceylin'in.
"Noldu ya? İyiydik böyle."
Ilgaz yandan gülüşünü attı. Elinden kavradığı Ceylin'i odadaki küçük dosya odasına götürdü, giderken kapıyı ve ardından küçük odanın kapısını kilitlemeyi unutmadı.
"Eee sayın savcım, ne yapmak istediğinizi öğrenebilir miyim acaba?"
"Hay hay. Ben harfiyen öğreteceğim size, hiç meraklanmayın."
Ilgaz dudaklarını birleştirdikten sonra Ceylin'i kucağına alıp boş olan masanın üzerine oturttu. Elbisesini eteklerinden kavrayıp tek harekette çıkarttı üzerinden. Boynunun arkasından uzanıp sütyenini çıkarttı. Hamilelikten sonra dolgunlaşan göğüsler serbest kalınca sallanmıştı. Şu haliyle oldukça kışkırtıcı bir kadındı Ceylin. Bunu biliyordu ve yeşil gözlerine yerleştirdiği arzulu bakışları daha da karşı konulmaz yapıyordu.
"Burada yapmak istediğimize emin miyiz Ilgaz?"
Ceylin'in tereddütünü anlıyordu Ilgaz. Ama kendisi açısından bir problem yoktu.
"Beni bu hale getirdikten sonra bu odadan çıkabileceğini mi düşündün?"
"Aaa, ben naptım ya?"
"Senin bir bakışın beni delirtmeye yetiyor Ceylin. Anlamadın mı hâlâ bunu?"
Ceylin kollarını boynuna dolayacaktı ki Ilgaz tutup engel oldu. Yavaşça geriye itti ve masaya uzanmasını sağladı.
"Bu işi uzatmayacağım."
Kemerini çözüp fermuarını açtı, rahat hareket etmesine yetecek kadar aşağı indirdi pantolonunu. Ceylin'in bacaklarının arasına yerleşip içine itti kendini. Ceylin'in ağzından çıkacak olan çığlığı bastırmak için eliyle ağzını kapattı.
"Şşş, üzgünüm, burada dizginlemek zorundasın kendini."
Ceylin başını sallayınca elini geri çekti. Odayı Ceylin'in boğuk inlemeleri dolduruyordu şimdi. İkisinin de zevke ulaşması on dakika sürmüştü. Ilgaz gömleğini pantolonunun içine katarken Ceylin de iç çamaşırlarını giyip elbisesini düzeltti. Sızlayan göğüsleri emzirme vaktini hatırlatıyordu.
"Deniz uyanmadan çıkalım hadi. Bütün İstanbul'u ayağa kaldırabilir."
"Kızım diye demiyorum, yapar mı yapar valla."
Ceylin elbisesini çekiştirerek çıktı odadan. Kapının yanındaki küçük aynada saçını düzeltti. Ilgaz da çekmeceden cüzdanını ve arabanın anahtarını aldı. Aynada kendine bakan Ceylin'in arkasından yaklaşıp kalçasını sıktı.
"Bununla yetineceğimi sanma sakın."
Ceylin'in cevap vermesine izin vermeden kapıyı açıp önden geçmesine izin verdi.
"Buyrun avukat hanım."
"Çok kibarsınız sayın savcım."
Arabaya vardıklarında Deniz hâlâ uyuyordu. Kızını çok özleyen Ilgaz minik ellerini parmağıyla okşadı.
"En çok da uyurken yanında olmak istiyorum onun. En savunmasız anında tüm dünyadan korumak istiyorum. Öyle masum, öyle huzurlu ki... Her şeyden habersiz."
"Onu bütün kötülüklerden koruyabilecek miyiz Ilgaz? On, yirmi sene sonra da böyle huzurlu ve masum kalabilecek mi?"
Kendisinden bahsediyordu Ceylin. Masum olmadığını, kirli tarafın kendisi olduğunu düşünüyordu.
"Onun sana benzemesini çok istedim Ceylin. Her hareketiyle, her mimiğiyle, her bakışıyla, her duruşuyla... Sadece sana benzesin."
Dolan gözlerini tutmak için eliyle yelpaze yaptı Ceylin.
"Herkesin içinde yapma şunu, ağlak Ceylin diyecekler sonra."
"Bütün adliye hamilelikten sonra daha da güzelleştiğini konuşuyor. Hepsini toplayıp bir güzel dayaktan geçirmek istiyorum."
Ceylin kıravatını kavradı ve hafifçe kendine çekti.
"Sakin ol kocacım. Bu güzel kadın sadece seni istiyor."
Eğilip öpücükle karşılık verdi Ilgaz. Bu kadar adliye önü romantizmi onlara yetmişti, Ceylin'in arabasını adliyede bırakıp Ilgaz'ın arabasıyla eve geçmişlerdi. Ilgaz bebek koltuğundan kucağına alınca uyanmıştı Deniz. Şimdi de açlık naralarıyla ağlıyordu.
"Geldik kızım geldik. Anne alacak şimdi seni."
Elindeki alışveriş poşetlerini koridora bıraktı Ceylin. Ilgaz'ın kucağındaki Deniz ellerini annesine uzatıyordu ve dudaklarını büzmüştü.
"Tamam tamam, ver babası."
Deniz'i kucağına aldığı gibi salona girip kanepeye oturdu ve emzirmeye başladı.
...
"Ellerine sağlık Ceylin. Nefis olmuş."
"Afiyet olsun canım."
Ceylin balkona kurdukları masayı toplarken Ilgaz da tatile çıkmadam önce kapatması gereken dosyalara baktı. Yatmadan önce de bavulları hazırladılar ve erkenden uyudular.
3 gün sonra
"Fıstığım, ne güzel görünüyor di mi?"
Deniz ışıktan kamaşan gözlerini yumarak yüzünü babasının boynuna yumdu.
"Ovvv, ışık çok tabi, bu sabah güneş bize çok gülümsüyor."
Bir adım geri gidip gölgeye geçti.
"Şimdi bakabilirsin artık."
Ama Deniz babasının kucağında çoktan dinleme moduna geçmişti. Ağzındaki emziği emerken 'cuk cuk' sesleri çıkarıyordu.
"Peki, böyle kalalım o zaman."
Ilgaz gördüğü güzellikler ve tatil hakkında epey konuştu kızıyla. Deniz ise mayışmıştı iyice. Acıktığını belli eden sesler çıkarmaya başlamıştı. Ceylin de uyanırdı birazdan.
"Anne uyanır şimdi, uyanınca da bir güzel karnını doyurur senin."
Tam o anda Ceylin'in sesi geldi içerden.
"Benim ballı lokumlarım nerde acaba?"
Deniz'in başı hemen kalkmıştı.
"Burdayız sevgilim. Geliyoruz yanına."
Ilgaz bahçeden evin içine girdi. Ev tek katlıydı ve yatak odasına tek kapıdan ulaşmıştı.
"Günaydın güzelim."
"Günaydın."
Ceylin yatakta doğruldu ve sırtını yasladı. Kızını kucağına aldı.
"Günaydın bitanem, günaydııın."
Ağlamasına müsaade etmeden askısını indirip emzirmeye başladı.
"Kahvaltı için güzel bir tavsiye aldım dün. Bugün dışarda yapmak ister misin?"
"İsterim, sen güzel dediğine göre kesin bayılırım ben."
Ceylin kızını doyurduktan sonra yataktan çıkıp ayakta dolanarak gazını çıkarttı. Odanın köşesindeki dolaptan kıyafetlerini çıkarıp giydirdi. Üzerinde limon resimleri olan mavi pamuklu bir tulum giydirmişti. Deniz'i babasına verdikten sonra kendi üzerini giyindi.
"Hazırız galiba."
"Hazırız sevgilim."
Evden çıkıp arabalarına bindiler. Köyün içinden geçip sahile indiler. Arabayı park edip indiler.
"Sakin gözüküyor."
"Tam bizlik desene."
Güneş gözlüğünü çıkarıp başına taktı Ceylin. Ilgaz da bebek koltuğundan kızını aldı. Restorandan içeri girdiler. Onları yaşlı bir adam karşıladı kapıda.
"Günaydın efendim. Ilgaz savcım değil mi?"
"Evet, merhaba."
"Murat savcım haber verdi dün. Sizleri ağırlamaktan onur duyarız."
"Teşekkürler."
"Teşekkür ederiz" dedi Ceylin de arkasından.
İçerden bahçeye çıktılar. İskeleye kurulmuş masalar vardı.
"Murat savcım benim masayı ayarlayın dedi. İlerdeki en köşedeki masa."
İskele boyunca yürüyüp masaya geçtiler. Ilgaz kucağındaki kızını pusetine koyup sandalyenin üzerine koydu.
"Sofrayı şimdi kuracaklar."
Restoran sahibi adam yanlarından ayrıldı.
"Ilgaz bayıldım buraya. Tam bizlik."
"Ben de sevdim, sakin, sessiz, huzurlu."
Ilgaz karşısında oturan kızına gülümsedi.
"Sen de sevdin mi babacım?"
Ceylin başını çevirip kızına baktı. Deniz dişsiz ağzıyla sırıttı.
"Sevmiş babası."
Garson masayı kurup onları yalnız bıraktı.
"Bak bu peynirden yemiştim ben, isli peynir bu."
"Aaaa gerçekten de dışı siyah."
Ilgaz bir parça koydu Ceylin'in tabağına. Ceylin çatalıyla tadımlık bir lokma aldı.
"Mmmhh, çok değişik, güzel ama."
Deniz sıkıntıyla kıpırdandı. Ceylin kusup kusmadığını kontrol etmek için eğildi ama kusmamıştı.
"Noldu annem?"
Çantadan meyve emziğini çıkardı. Kapağını açıp içine bir tane çilek koydu. Vermeden önce önlüğünü taktı ve emziği ağzına verdi.
"Al bakalım, şimdilik bununla oyalan mama saatin birazdan."
Deniz çileğin suyunu emerken Ilgaz ve Ceylin de kahvaltılarını bitirdiler.
"Kahveyi evde içelim mi? Deniz'in mama saati geldi."
Ilgaz başını salladı.
"Siz geçin arabaya ben de hesabı halledip geliyorum."
Ceylin ayağa kalkıp pusetiyle beraber aldı kızını. Arabaya bindirirken Ilgaz geldi.
"Ben kullanacağım canım, arkaya kızının yanına geç."
"Nasıl isterseniz hanımefendi."
Ilgaz arka koltuğa oturup kızının tombul yanaklarına yumuldu.
"Baba yesin seni."
...
Ceylin ıslak saçlarını arkasına atarak oturdu salıncağa. Telefonundan dosya inceleyen Ilgaz'ın göğsüne koydu başını. Ilgaz ayağıyla yavaşça sallıyordu salıncağı.
"Ne bu? Özledin galiba savcım."
"Pars rica etti. Kafasına takılan bir ifade varmış."
Telefonu kapatıp ilgisini Ceylin'e topladı.
"Ama yarın bakacağımı söyledim. İlk sıra senin."
"Mmhh"
Ceylin ince uzun parmaklarını Ilgaz'ın çıkmaya başlayan sakallarında gezdirdi.
"Bu halin hoşuma gidiyor."
Ilgaz huylanacağını bildiğinden yüzünü çenesinin hemen altına sürttü Ceylin'in.
"Tadını çıkar o zaman."
Ceylin salıncakta dizleri üzerinde doğrulup bir bacağını Ilgaz'ın diğer tarafına attı. Şimdi onun kucağındaydı. Ilgaz'ın ellerini alıp kalçasına koydu. Gözlerini ondan ayırmadan iki eliyle üzerindeki tişörtü çıkardı. Loş ışıkta beyaz göğsüleri görünüyordu.
"Böyle tadını çıkaracağım."
Deniz'in gece emme saatine kadar seviştiler. Onlar için epey keyifli bir tatil oluyordu. Her manada.