Bölüm ~3~

463 116 399
                                    

Robb'un arkadaşları panayır girişinde toplanmış grubun eksik üyelerini bekliyorlardı. Robb onları görünce yanlarına koşmaya başladı. Peşinden seslendim, "Gece yarısı olmadan yine kapının önünde buluşalım! "

"Tamam, abla!" Çoktan arkadaşlarıyla selamlaşmaya başlamıştı bile.

Lenoraya bakındım ama henüz ortalarda görünmüyordu. Öyle bir kalabalık vardı ki civar köylerden de gelen çok olmuştu anlaşılan. Kapı girişinde panayıra bakarak oyalanmaya başladım. 

Aslında canım yemekte olanlar yüzünden çok sıkılıyordu. Babam böyle bir yükün altından nasıl kalkacak bilemiyordum ama bizi bekleyen zor günleri tahmin etmek hiçte zor değildi. Hele ki kontrolcü annemin, ondan habersiz yaşanan bu karmaşa yüzünden nasıl olduğunu düşünemiyordum bile. 

Bunlar aklımdan geçerken iki el gözlerimi arkadan kapayınca bu beklenmedik serin temasla irkildim, "Lenora, nerede kaldın? " Ellere uzandım ama bu eller Lenoraya ait değildi, güçlü kuvvetli erkek elleriydi. "Bilemedin! "

Sese doğru arkamı döndüm, rahibin oğlu Richard karşımda sırıtıyordu. Richard ile çocukluktan beri tanışırdık. Uzun boylu, narin ve yakışıklı bir çocuktu. Her ne kadar hayal kırıklığı yaşıyor olsam da gülümsedim, "Selam Richard, nasılsın? "

Heyecanı bulaşıcı olabilecek derecede bedeninden taşıyordu adeta. Alnında yeni yeni birikmeye başlamış ter damlacıklarını elinin tersiyle sildi. "İyiyim Edna her zamanki gibi Matt'i bekliyorum. Sanırım sende Lenorayı bekliyorsun."

Gözlerimi devirerek konuştum, "Ah evet ömrümün yarısı Lenorayı beklemekle geçti diyebilirim, bekletme işinde ustadır kendisi. " Richard güldü, "Bende çekiyorum tahmin edebilirim. "

Birbirimize bakıp gülümsedik, sonrasında aramızda garip bir sessizlik oldu bir an için. Aslına bakarsak Richard iyi çocuktu ve bana karşı bir şeyler hissettiği kulağıma gelmişti ama her görüşmemizde bilmiyormuş gibi davranıyordum çünkü böylesi en kolayıydı. 

Tek elini ensesine götürüp sıvazlayarak utangaç bir tavırla, "İkimiz de bekletiliyorsak," dedi panayır kalabalığını tarayarak, "Onlara bir ceza verip panayırı birlikte gezmeye ne dersin? " 

Normalde olsa belki kabul edebilirdim bu teklifi ancak bu akşam malum kutlama gecesiydi ve Richard'ı 'o şekilde' terslememi gerektirecek her türlü olası senaryodan kaçınmak istedim. "Kalabalığa girersek bir daha çıkamayız Richard, o yüzden en iyisi ben burada bekleyeyim." 

Cevabım yüzünden yaşadığı hafif hayal kırıklığı sesine yansıdı, "Pekâlâ, başka sefere o zaman."  Göz kırptı ve kalabalığın içine daldı. Richard'ın arkasından bakarken arkamdan Lenora'nın sesi geldi, "Bak sen şu işe! Rahibin yakışıklı oğlu bir takım işler peşinde."

Sanki yanlış bir şey yapmışım gibi -ki yapmamıştım- aceleyle cevap verdim, "Sadece selam verdi çocuk." 

Ona doğru döndüğümde dudakları çoktan yukarı kıvrılmış anlamlı bir bakışla beni karşıladı, "Hı hı, Tabii ki öyle yaptı. Ne yani yakışıklı olduğunu inkâr mı edeceksin? " 

Dudaklarımı  birbirine bastırıp sırıtışıma engel olmaya çalıştım. Tamam fena çocuk değildi işte ama sadece konuşmuştuk. Onunla yıllardır arkadaştık ve Lenora'nın niyetini zaten anlamıştım. "Bu işten sana ekmek çıkmaz, heveslenme güzelim." Ben konuşurken koluma girdi ve biz panayırın kalabalığına karışırken, insanların gürültüsü sesini bastırmasın diye sesini biraz daha yükseltti,

"Ah ben seni bir gün gelinlikler içinde görecek miyim acaba? Yoksa ağaç tepelerinde mi yaşlanacaksın? " Sabırsızca konuştum, "Sen kendine baksana! Senin hayatındaki prenslerin haddi hesabı yok ama sen de benimle aynı ağaç tepesine yaşlanacaksın gibi görünüyor." 

KUTSAL DİYARLAR - KIYAMETİN ANAHTARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin