Önümüzde uğursuz bir hiçliğe açılan, aydınlığı adeta yutan geçitten önce Grimlok geçti. Dünyalar arası kapıdan geçerken etrafta bir yılan gibi gezinen siyah sis, ona eşlik ederek kapının etrafından yayılıp karanlığın içine sürüklendi. Arkasından önümüzde duran iki askerde ritmik adımlarla geçide daldılar.
Sıra bize geldikçe soğuk terler dökmeye başladım.
Sağımdaki Krosga'nın beni elindeki mızrağın ucu ile dürtmesi yerimden sıçramama neden oldu. Üstelik mızrağın keskin ucu etimde ufak bir yara açmış, acı yüzümün buruşmasına sebep olmuştu.
Acıyla irkilişimi gören Walric yanımdaki yaratığın üzerine yürümeye başladığında arkasındaki üç adam zorla periyi zapt etmeye çalıştılar. Sarf ettikleri çabayı sıktıkları dişlerinden anlamak zor değildi.
Adeta kükreyen peri, "Onun kılına bile dokunmayacaksın!" dediğinde ölüm vaat eden ses tonu ormanı doldurdu. İçimdeki korkuya bir anlığına da olsa mutluluk kırıntıları karıştı.
Krosga, bakışlarını temkinli bir şekilde Walric'e dikmiş, arkadaşlarının periyi gerçekten durduramama ihtimallerini kestirmeye çalışıyordu.
Walric karşı koymaya çalışırken sarf ettiği çaba yüzünden kızarmaya başlasa da adeta ölüm saçan gözleri, hedefinden hiç ayrılmadan buz gibi bir öfke ile şeytanı delip geçiyordu. Bu bakışların karşısında olmak istemezdiniz.
Bu haldeyken bile onları korkutabiliyor olması içimde yeni yeni filizlenmeye başlayan bir tatmin duygusunu okşadı. Yapılı bedeninden akan ve ona yıkılmaz bir çerçeve oluşturan güç gerçekten Walric'e yakışıyordu.
Yanımdaki şeytana dönüp tek kaşımı kaldırdım, yukarı doğru kıvrılan dudağımın bir tarafı ona meydan okudu.
Sonra dönüp Walric'e baktım, canımın acımadığından emin olmak için tedirgin gözlerini gözlerime sabitledi. İyi olduğumdan emin olunca uyarıcı bir şekilde devam etti, "Kız benimle birlikte geçide girecek."
Emir komuta zincirinde Grimloktan sonra geldiğini tahmin ettiğim ve Walric'i kelepçeleyen şeytan, periyi yaralı omzundan çekiştirirken, "Böyle bir şey olmayacak." dedi çatallaşan çirkin sesiyle. "Ayrı ayrı gireceksiniz!"
Walric bekçisinin varlığını yeni fark etmiş gibi yaralı omzunu silkeleyip, şeytanın pençelerinden kurtararak ondan tarafa döndüğünde aralarında neredeyse bir burun kadar mesafe kalmıştı. Walric şeytandan bir karış kadar uzundu, ikisi de gözlerini kırpmadan bakışarak sessiz bir savaşa sürüklendiler.
Sessizliği bozan peri oldu, "Kız bu dünyadan değil. Geçitlere yabancı. Bu onu parçalara ayırırsa piç kurusu liderine sen hesap verirsin!"
Şeytan bir an için ihtimalleri kafasında değerlendirdi ve Walric'in söylediklerine hak vermiş olacak ki pes etmenin hırsıyla burun yarıklarından bir hırlama boşalttı.
Krosgaya dönüp, "Sen önden geç ve bizi kapıda bekle." dedi.
Krosga'nın durumdan hoşnut olmadığı belliydi. "Bu olmayacak Mardek. Kızın neler yapabildiğinden emin değiliz." diyerek isminin Mardek olduğunu öğrendiğim üstüne karşı geldiğinde Mardek sivri dişlerini göstererek Krosgaya tısladı. Bu tıslama karşısında Krosga'nın sindiğini, seğiren ağzından anladım ve hızlıca geçide daldı.
Kendine itaat edilmesinden zevk duyan Mardek bana baktı, "Aptalca bir şey yaparsanız, sizi cehennem solucanlarına atmaktan ayrı bir zevk duyarım!"
Walric gerçekten parçalara ayrılmamdan mı korkuyordu yoksa bu bir plan mıydı emin olamadım ve ona bir an cevap bulacakmış gibi baktım. Bu kaçabilmemiz için bir fırsat olabilir miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUTSAL DİYARLAR - KIYAMETİN ANAHTARI
Fantasy"Çatal dilli yılanlar gördünüz, Görünmeyen dikenli kirpiler; Semenderler ve kör kertenkeleler. Hata etmeyin, Peri kraliçemize yaklaşmayı düşünmeyin." W. Shakespeare - Macbeth Bu sürükleyici serüv...