Ertesi gün mesai bitiminde kapının önünde oturur halde buldukları Zühre'nin neden geldiğini merak etti Emir ve Hakan. "Sabah akşam soluğu burada alacaksan hiç gitme." dedi Hakan. "Sana da bir oda açalım, saray dediğin evde bulamadığın konforu burada arıyorsan yanılıyorsun yalnız. Memur maaşıyla her sabah portakal suyu içiremeyiz sana."
"Çok komiksin, gerçekten." dedi Zühre, "Biricik abim sürekli geçmişle alakalı sorular sorup darlamasa geleceğim yok ama sanki buraya gelmem için uğraşıyor gibi aklımı karıştırıp duruyor."
"Tabi tabi." dedi Hakan. "Eminin öyledir de sen yanlış anlamıyorsundur."
"Seni görmek pahasına geliyorum işte düşün." dedi Zühre Hakan'a "Nasıl zorda kaldıysam artık!"
"Kızım ikide bir benle uğraşma fena olur." dedi Hakan.
"Ne olur?" diye sordu Zühre.
"Görürsün sen." dedi Hakan göz ucuyla Emir'e bakarak.
Tam o anda, "Zühre kızım senin ne işin var bu haytaların yanında?" diye lafa girdi Halil Tekin. Bu tuhaf tanışıklıktan bihaber birbirine bakan Hakanla Emir'e aldırmadan "Tutuklayacaklarmış beni Halil Amca yetiş." dedi Zühre.
"Ne tutuklaması kızım ne diyorsun sen? Oğlum bırakın bakıyım kızımı." dedi Halil Tekin.
"Baba sen tanıyor musun Zühre'yi?" diye sordu Hakan.
"Tanıyorum tabii, batak arkadaşım o benim, kahveden. Ne yapmışta tutukluyorsunuz bu masumu söyleyin bakalım?"
Ağızlarından aynı anda "Masum?" kelimesi çıktı ikisinin de. Birbirlerine bakıp masum bir kızla ne işleri olabileceğini düşündüler gülerek. Meslek icabı genelde tam tersi olduğu ve bu her durumda Halil Tekin tarafından olmaması gereken yerden ele alındığı için pek yadırgamadılar.
"Masum ya, anasız babasız bir başına yaşayıp gidiyor yavrucak. Gel kızım sen benim yanıma bakıyım." dedi Halil Tekin.
Hakan, "Baba! Aylardır aradığımız kız..." demişti ki cümlesini tamamlamasına izin vermeyerek Emir lafını kesti; "Yok Halil amca şaka yapıyor, yok tutuklama falan. Adres sordu da onu söyledik. Seni arıyormuş o da. Tam doğru yerdesin diyecektik ki sen geldin." dedi.
"Arar tabi." dedi Halil Tekin, "Ananız kahveye gitmemi yasakladı bakkal yüzünden. Hayırlı kızım benim, aramış bulmuş bak."
"Hakkımızda bu kadar çok bilgiyi nereden bulduğu belli oldu. Hain içerden olunca kapı kilit tutmuyor gördüğün gibi. Ya sana gelin adayı bakmayı bırakmasının sebebi de o olmasın sakın? Uzun zamandır da sana ısrarla birinden bahsedip duruyordu, bak sen şu işe, bizim fındık faresi çoktan gelinimiz olmuş bile." dedi Hakan.
Emir her zamanki gibi Hakanın kurduğu alakayı önemsemeyerek duymazdan geldi. Az önce cereyan eden hadise tekrar ettiğinde de aynı şaşkınlıkla kalakaldılar;
"Zühre!" dedi İlda Tekin.
"İlda!" dedi sevinçle Zühre.
"Beni ziyarete mi geldin? Çok sevindim." dedi İlda.
Hakan şaşkınlığını gizleyemeyerek, "Siz nereden tanışıyorsunuz?" diye sordu İlda'ya.
"Kütüphaneden." dedi İlda. Sanki çok olağan bir durummuş gibi, "Neden? Ne oldu ki?" diye sordu.
Hakan Zühre'ye; "Sen Kütüphaneye nasıl girebiliyorsun ki?" diye sordu.
"Nasıl?" dedi İlda; "Yasak mı girmesi?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOTUS
General Fiction...Merdiven boşluğunda, Emir'in annesini elinde papatyalarla son kez beklediği yerde, tam on dokuz yıl önce ona sarıldığında aldığı kokunun aynısının verdiği sarhoşlukla, mutluluğun ne olduğunu tartışmışlardı. Emir bütün gardını indirmişti. Zühre'ni...