Sabaha karşı 02.00. Kızın peşinde olduğu arabanın bulunduğu garajın elektronik kapısı yavaşça açıldı. Hakan'ın hayalinin binlerce kilometre uzağında 'Mustang' olmayan iki araç takibe başlamak üzere evin bulunduğu yolun köşesinde hazır bekliyordu. Göstermelik bir takipti. Nasıl başlayıp nerede ve ne şekilde bittiğini bulmanın en kolay yolunu peşlerine takılıp gitmekte bulmuşlardı. Etrafta başka bir hareketlilik yoktu, herhangi bir ihbar gelmemişti, gelse bile ihbar edenler yakalanıp sorguya alınmak üzere bütün birimler tetikte bekliyordu.
Motor gürültülü bir şekilde çalıştı. İki yıldır yapılan hırsızlığın nasıl gizli kaldığı mantıksız geliyordu. Özel garajlar, yüksek güvenlik önlemleriyle dolu muhitlerden bu arabaları hiç yakalanmadan kaçırmak, imkânsızdı. Çalınan arabaların büyük bir çoğunluğu eski Amerikan arabalarıydı ve yalnızca sesine tutkun onlarca insan bulmak mümkündü. Gecenin bir yarısı kendi özel garajından ev sahibi duymadan böyle bir aracın çalınabilme ihtimali sahibi sağır değilse şayet imkânsızdı.
Verilmiş 168 tane hırsızlık ihbarı asılsız değilse tabi!
Emir içinden; 'Bu detayın üzerine daha çok yoğunlaşsaydık keşke.' diye geçirdi. Baba yadigârı olanların dışında araçların çoğu yeniden elden geçirilmiş, daha teknolojik hale getirilmiş oluyordu ve ederinin çok üzerinde alıcı bulduğu için onlara sahip olanlar azınlıkta ve yüksek yaşam standardına sahip insanlardı. Daha ortalama yaşayanlara ait kayıtlı bir kaç tanesinin de garajdan çıktığına kimse şahit olmamıştı.
Takibe alınan araba garajdan çıktı, önündeki rampanın ucuna geldiğinde durdu, sağ öndeki far lambasıyla iki kez sinyal verip yola koyuldu. Tuttuğu yol boyunca acelesiz bir şekilde ilerledi, trafik olmamasına rağmen oldukça yavaş gidiyordu. İki araba peşinden gitmek için yavaşça harekete geçti. Takip edilen araba önlerindeki virajı alır almaz hızlanmaya, aradaki mesafeyi arttırmaya başladı. Takip edildiğini anlamamıştı, zaten biliyordu. Emir ve Hakan peşlerinden acele etmeden gidiyordu. Kız arka farlardan biriyle onlara tekrar göz kırptı. Hakan'ın istediği araç olmasa da ona yakın bir başkasını kullandığı için keyfi yerindeydi. Gecenin bir yarısı bomboş sokakta böyle bir araba kullanabilmesinin tadını daha çok ve daha telaşsız çıkarmak isterdi.
Yirmi kilometre boyunca aynı hız ve aynı güzergâhta yol aldılar. Kızın kullandığı araç birde durdu. Kız yavaşça arabadan indi. Yol kenarındaki sokak lambasını cebinden çıkardığı sapanla nişan alıp tek hamlede kırdı. Sokak birden karanlığa gömüldü. Arkasına baktı, zafer işareti yaptı ve tekrar direksiyonun başına geçti.Hakan umduğu şeyin olmayacağının verdiği bıkkınlıkla kızın hızlanması için sabırsızca bekliyordu. Amansız bir takibin hayaliyle çıktığı yolda konvoy eşliğinde sokak lambası patlatmak isteyeceği en son şeydi.
Kız tam üç kez aynı şeyi yirmi kilometre arayla tekrar etti ve her seferinde arkasına bakıp aynı işareti yaptı.
Müdür sessizliğe daha fazla dayanamayıp telsizden, "Konum bildirin." dedi. "Sesiniz çıksın biraz, ne bekliyorsunuz hala? Sabaha kadar sokak sokak gezecek misiniz böyle?"
"Müdürüm, kız üçtür yirmi kilometre gidip sokak lambası patlatıyor, anlamadık bir şey." dedi Hakan. "Hızı bile sabit."
"Ne demek lan sokak lambası patlatıyor? Deli mi bu kız?" diye sordu Müdür.
"Valla pek akıllı olduğu söylenemez." dedi Hakan. Daha önce hiç seri bir şekilde sokak lambası patlatıldığına şahit olmadıkları gibi herhangi bir şikâyette gelmemişti. Bunun diğerlerinden farklı olduğunu anlamak için fazla bir zekâya ihtiyaç yoktu. Çalınan arabalarla patlatılan sokak lambaları yan yana gelme ihtimali olmayacak denli saçmaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOTUS
General Fiction...Merdiven boşluğunda, Emir'in annesini elinde papatyalarla son kez beklediği yerde, tam on dokuz yıl önce ona sarıldığında aldığı kokunun aynısının verdiği sarhoşlukla, mutluluğun ne olduğunu tartışmışlardı. Emir bütün gardını indirmişti. Zühre'ni...