9. Bölüm

376 21 16
                                    

Lelo, söylemek zorunda olduğu yalanlara bir yenisinin daha eklendiğinden habersizdi. Zühre'nin boynuna ağır gelen kolyenin hikâyesini uyuttuğu hatırasında, aslında en ağır ihanetle o sınanmıştı. Ağırlığın değeri yürekteyse taşımak boynunda taşımaktan zordu, eli ne zaman kolyenin varlığına tesadüf etse sızısı artıyordu. Bu sebeple onu Zühre'ye vermişti.

Köklerinden zorla koparılıp buraya getirilirken, Edin'in kolyeyi ona verirken söylediği sözlerden, veda bile edemeden terk edişinin verdiği ıstıraptan başka hiçbir şey getirememişti yanında. Ne istediği sorulmak bir yana Edin'in canına karşılık ödediği bedelin sebebini bile bilmiyordu.

'Lelo' Demişti Edin; 'Lelo'm! Sen karanlık gecemi aydınlatan en parlak yıldızsın. Senin ışığın aydınlatıyor dünyamı... Senin varlığın ısıtıyor bedenimi... Sesin olmasa kulaklarımın, gülüşün olmasa gözlerimin, ellerin olmasa bedenimin bir anlamı olmazdı. Seninle konuşma ihtimali sesimin çıkmasına sebeptir. Sen olmasan, varlığın olmasa ben hem kör, hem dilsiz, hem de sağır olurdum...'

Edin'e küçücük bir veda bile edemeden bir gece vakti uykusundan uyandırılıp getirilmişti buraya. Edin'in söylediği gibi, onu karanlığın ortasında bırakıp gelmişti. Lelo bilmese de yıllar sonra ondan bir parçayla avunup onu bağrına basarken Edin, karanlık kuyusunda çilesinin hiç bitmeyeceğine nihayet inanmıştı. Biri topraklarından koparılıp, sevdiği adamdan ayrılışının, bir diğeri de ihanet saydığı vedasız ayrılığın verdiği ıstırabın ömür boyu sürecek yasını tutacaktı. En güzel çağlarını birbirlerinden ayrı, yürek yakan bir özlemle geçirmişlerdi. Günlerin, ayların hatta yılların onlar için boşa geçmiş zamanlardan başkaca bir anlamı yoktu. Birbirleri olmadan yaşamanın anlamsızlığıydı onlarınki.  

Yıllar önce Edin, doğum gününde gökyüzüne bakıp mutluluk dilemiş ve göz göze gelmişti Lelo ile. Yüreği temiz insanların dileği çabuk kabul olsa da onu yaşamak o kadar kolay olmadığı için beraber geçirdikleri kısacık zamanın sonunda ayrı düşmüş, başkasının kaderini yaşarken bulmuşlardı kendilerini.

Birini gerçekten sevdiğinizde, ona ait hiçbir fotoğraf, hiçbir hatıra ne yeterli gelir ne de ihtiyaç duyururdu seveni hatırlatmaya. Çünkü hiçbir hatıra özlemini bastırmaya yetmezdi. Avutmazdı sevileni. Lelo da kolyeyi tam da bu sebeplerden sığınabileceği tek kişiye, doğamamış çocuklarının yerine koyduğu Zühre'ye vermişti büyüdüğünde. Yükü hafiflesin, unutsun diye belki de. İkisini birbirine bağlayan şeyin kolyeden çok daha fazlası olduğunu ve biri tanımış olmaktan dolayı ayrı da olsa mutluyken bir diğeri tanısaydı yerine kimseyi koymayacağını bilmeden nefret ederek, onca yıl geçirmişti. Nefret ve sevgi birbirine dolanmış, kördüğüm olmuştu. Aynı ayrılığın verdiği farklı acılarla sınanmışlardı. 

Bir insanın bir başka insana duyduğu nefretin onlarca insanın kaderini değiştirmesi, haksızlığa uğrayan kişinin çaresizliğini daha çok perçinler ya, Edin de acısının verdiği çaresizlikle ömrünün biteceği güne kadar sabretmekten başka hiçbir şey yapmadan çilesinin dolmasını bekliyordu sabırla.

Gül bahçesinde... Edin'in dillere destan rengârenk güllerle bezeli bahçesinde... Her birine ayrı ayrı sevgisini verdiği, kimisine dikenlerine aldırmada Lelo diyerek sarıldığı kimisine de yüzünü dahi göremediği biricik torununun verdiği ayrılık acısını bastırdığı mabedinde...

Mücadele edecek, etse de sonuç alacak gücü yoktu Edin'in. Nefrete nefretle karşılık verebilecek, intikam alacak biri değildi. Yine de aradı Lelo'yu, onu terk edip gitmeyeceğine emindi. Bu kadarına cesaret edemeyeceğini düşündüğü için onları ayıranın Ratko olacağına ihtimal bile vermedi. Çünkü Ratko korkağın tekiydi, güçsüzdü ve onu düşman bellemesinin üzerinden yıllar geçmişti.

LOTUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin