21. Bölüm: Şans Her Zaman İyi Değildir

19 2 0
                                    

Mikel' in anlatımından:

"Kehanete ait değilsin, seninle alakalı tek bir kelime bile yok. Koca bir hiç olman gerekirken nasıl bu kadar önemli olmayı başardın Evans? Sıradansın, o kadar zeki değilsin, hiçbir yeteneğin yok, buraya gelmeden önce kimse seninle arkadaş olmak bile istemiyordu. Ailenin durumu ortada, onları sevmiyorsun bile, sadece deli cesaretine sahipsin, açık ve içtensin. Sıradan bir ergensin." 

Tiz ses bulunduğum uzay benzeri yer çekimsiz ortamda yankılanıyordu. Etrafıma bakıp dursam da kimin konuştuğunu göremiyordum. Etrafıma bakmaya devam ederken Will birden önümde belirdi.

"Söyle bana, normal olmana rağmen neden bu kadar özelsin? Nasıl bu kadar kıymetli olabiliyorsun?" Will soru soruyordu ama sesi korkunç bir öfkeyle çıkıyordu.

"Ben nereden bileyim lan! Bunu bana söyleyen sensin, senin bilmen gerekir." dedim bağırarak.

Bu şeytan hep böyle davranmaya başlamıştı, bana sürekli bu kadar şüpheli yaklaşıyordu. Arada gelip rastgele sohbet edip, benim konuşmama izin bile vermeden, gidiyordu. Resmen delinin tekiydi ve beni sinir ediyordu.

"Ama bilmiyorum, bir şeyleri unutmuş olmalıyım. Çok tanıdıksın, bu kadar normalsen neden bana tanıdık geliyorsun ki? İğrenç bir insanı neden tanıyayım?" dedi Will daha çok kendi kendine konuşur bir şekilde.

"Bana bak şeytan bozuntusu acayip davranmayı kes. Yemin ederim Ford' un sevgilisi olduğuna bakmam gebertirim seni!" dedim öfkeyle. 

Son zamanda rüyalarıma da musallat oluyordu. Çok bir şey yapmadan gidiyordu. Sadece her uyandığımda gözümde çok keskin bir acı hissediyordum.

"Ne yani Ford olmasa beni öldürebileceğini mi sanıyorsun?" dedi Will alayla ve boşlukta yankılanan korkunç bir kahkaha attı. "Ne kadar acınası!" dedi ve elinde baston oluşturup onu tutarak bana doğru eğildi.

Öfkeye yüzüne sert bir yumruk attım, Will gerilemişti ama yine de hala sırıtıyordu. Elimde metal bir sopa oluşturup ona doğru saldırdım ama Will yana kaçarak kurtulmuştu. Hemen tekrar sopayı savurduğumda ayağını vurabilmiştim. Tekrardan saldıracağım sırada bu kez yukarı kaçtı. Metal sopayı sivri bir bumeranga çevirerek ona fırlattım, bumerang kolunu kesip kanatmıştı. Will hala daha sırıtıp duruyordu. 

"P'ç gibi gülmeyi kes!" dedim ve kendimi onun yanına ışınlayarak bu kez yine yumruk attım. 

Will' in burnunu kanatmıştım ama hala karşılık vermemesi beni deli ediyordu. Silahımı bu kez kılıca dönüştürüp ona savurdum. Bastonunu geri yaratarak saldırımı bloke etti. Her saldırdığımda sadece bloke edip duruyordu. İyice sıkılarak silahımı bir tabancaya çevirdim ama kafası yerine karnına ateş ettim. Will hala tepki vermiyordu. Silahı başına doğrulttuğumda sadece elini hafifçe oynatarak silahımı yok etti.

"O kadar da değil velet, beni istediğin kadar dövebilirsin ama öldüremezsin." dedi Will otomatik çıkan monoton bir sesle.

"Sen de tepki ver lan artık!" dedim ve yine elime demir sopamı alarak ona saldırdım.

Açıkçası bu silahı gerçekten sevmiştim. Will' e vurmaya devam ettiğimde en sonunda sopamı eliyle yakaladı. Ne kadar istesem de bir şey yapamıyordum. Sırıtmayı kesip bana baktı.

"İşte şimdi hatırlıyorum." dedi bana bakmaya devam ederek. "Mikel Evans." derken arkamızda tekerleği oluşturdu. Ama 10 sembol yerine 11 sembol vardı. Şaşkınca çembere eklenmiş dört yapraklı yoncaya bakıyordum.

"Hiçbir özelliğin yok, sıradansın ve aslında bunlar olmamalıydı. Bunlar sadece şans. Sen Şans' sın!" dedi Will ve güldü. "Bu neden daha önce aklıma gelmedi ki! Sen koca bir hiçtin, sadece şanslıydın, varlığının tek sebebi şans. Güçlü değilsin, yetenekli değilsin, hatta cesur bile değilsin! Sadece şanslısın!" dedi Will kahkaha atmaya devam ederken. "Biliyor musun, ben de senin gerçekten özel olabileceğine inanmıştım."

Hayat Dersi -Reverse Falls- *Bitti*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin