10. Bölüm: Diğerleri

20 4 1
                                    

Mason gülmesini kestiğinde Mikel' e elini uzattı. Mikel ise tereddüt ettiğinde kaşlarını çattı.

"Bir şey mı oldu?" dedi Mason hala elini uzatarak.

Mikel'in tereddütünü ve korkusunu hissetmişti. Sanki ona ondan rahatsız olmuş, iğrenmiş gibi bakmıştı bir anlığına bile olsa.

"Hayır." dedi Mikel dalgınca ve ona uzatılan eli yakaladı ve ayağa kalktı. "Bir şey olduğu yok."

"Hadi, gidelim buradan." dedi Mason arkasına bile bakmadan malikaneden uzaklaşarak.

Burayı zaten sevmiyordu, artık iyice nefret etmeye başlamıştı, tiskiniyordu evi olan bu yerden. Bunun öncesinde de ceza almıştı Stan'den ama o cezaların sebepleri mantıklıydı.

Neden aptalca ve kafa karıştırıcı bir zarı almaya çalıştığı için gözünü kaybetmesi gerekmişti ki?

Gerçi muhtemelen bu cezanın asıl sebebi girmesinin yasak olduğu bodurum katındaki aptalca bir zarı çalmaya çalışmasıydı.

Mikel onun aksine arkasını dönüp malikaneye baktığında camdaki Stanley' i fark etmişti. Onun Mason' a bakarken yüzünde olan ufak bir acımayı ve ardından Stanford' un elini ensesine yiyince gitmesini görmüştü. Acıma pek olumlu değildi ama en azından bir duyguydu. Bastırılan bir duygu.

 Mikel önüne bakarak Mason' a yetişti ve ikisi ormana doğru ilerlediler. Mason' un yaralanma haberinden sonra gösteriler başlayana kadar kasabalılara yaklaşmamaları daha iyiydi. 

"Mikel neden sana elimi uzattığımda tereddüt ettin? Bana artık güvenmiyor musun dostum?" dedi Mason ilerlemeyi keserek.

Yüzündeki üzüntüyü saklamamıştı, Mason. Mikel ilk ve tek dostuydu, ona bu kadar iyi ve samimi davranan tek kişi olmuştu. İnsanlar ona hayran olsalarda yanına yaklaşmaya korkarlardı. Bu daha çok ondan kaynaklanıyordu, yanına gelen kişileri hep tersler ve onlara kaba davranırdı. Mikel tüm bunlara rağmen yanında olmuştu, Mason bir dostun kıymetini ilk defa o kez anlayabilmişti, bu dostunu kaybetmek istemiyordu.

"Hayır! Güveniyorum!" dedi Mikel hemen. "Sadece, hala kontrol edildiğini düşündüm."

Mason' a olan güveni her zaman tamdı, ister bilinci yerinde, ister ele geçirilmiş olsun, o her türlü dostuydu.

"Olmayan gözüm mavi bir şekilde mi parlıyordu?" dedi Mason bundan rahatsız olduğu belli bir şekilde.

Kontrol edilmek gerçekten korkunç bir şeydi. Vücudu kendiliğinden hareket ediyordu ve o buna engel olamıyordu, bir tepki bile veremiyordu. O zamanlar zihninin içine hapsoluyor, sadece çaresizce ne olduğuna bakabiliyordu. Tahta bir kukladan farksız oluyordu.

"Hayır. Ona dikkat etmemiştim." dedi Mikel. "Sadece sesin..." dedi rahatsızlığı tekrardan gün yüzüne çıkarken.

"Sesimde ne var?" dedi Mason hala bir şey anlamadığından kafası karışık bir şekilde her an karşı çıkmaya hazır bir halde.

Bir şeylerin kontrolünden çıkmasını sevmiyordu, o zamanlar öfkelenmeye ve karşı çıkmaya olan eğilimi artıyordu.
Bir şeyleri bilmemek onu deli ediyordu, zihni adeta çınlıyordu. Aslında sadece ne yapacağını bilmediğinden aptalca davranmaktan korkuyordu. Bunu da öfkeli bir şekilde yansıtıyordu. Şu anda sadece korkuyordu.

"Fazlasıyla Will'in sesine benziyordu." dedi Mikel rahatsızca. "Asıl sıkıntı alaycı bir şey söylediğinde Stanford' un da aynı ses tonuna sahip olması. Tanrım, üçünüzün de sesi resmen aynı!"

Mikel'in şaşkınlığı o kadar barizdi ki, Mason buna çok şaşırmış ama rahatlamıştı da.

"Gerçekten buna mı takıldın? Sadece ses tonu ahmak, benzemesi normal değil mi?" dedi Mason gülerek.

"Bak şimdi de Will gibi oldu sesin! Hem rahatsız edici olması benim suçum değil ki!" dedi Mikel yinede rahatsız bir halde.

"Gerçekten çok tuhafsın." dedi Mason gülümsemeyle, "Gerçi bunu benim demem de ayrı bir tuhaflık."

"Mason." dedi Mikel kızgın bir tonda.

"Ne? Bir ucubeye döndüğümü biliyorum Mikel. Şu halime bak!" dedi Mason gülse bile yinede kızgınlıkla saçlarını bandajın önünden çekerek. "Tek gözlü bir ucubeye döndüm! Bu halimle diğer kasabalıların önüne nasıl çıkacağım!"

Mason öfkeyle bağırsa da sesinden üzüntüsü anlaşılıyordu. Gösteriler ve insanların sevgisini kazanmak onun için değerliydi. Dıştan kimsenin düşüncelerini umursamıyor gibi gözükse de aslında bu konuda fazla takıntılıydı. Şimdi bile doğum izini insanlar hala garipsiyorken bir de tek gözlü kalmıştı. Ona olan sevginin azalmasından ve dalga geçilmekden korkuyordu.

"Hop, hop, hop! Dur bakalım orada çocuk!" dedi Mikel iki eliyle Mason' u omuzlarından kavrayarak. "Ucube falan değilsin. Hiç olmadın ve olmayacaksın. Sok bunu o koca kafana!"

"Sensin koca kafa." diye mırıldandı Mason gözünü kaçırarak.

"Hem diğerleri bir şey dese ne olur ki!" dedi Mikel bu seferlik ona koca kafa demesini görmezden gelerek. "Merak etme, hele biri dalga geçmeye kalksın o kişiyi bizzat kendi ellerimle pataklarım."

Mikel'in bu korumacı abi tavrı Mason'un neşesini yerine getirmeye yetmişti.

Gerçekten neden insanları umursuyorsa? Onlar istediklerini düşünebilirlerdi. Küçük zihinleri zaten hiçbir şeyi anlayamazken yapacakları tek şey boş konuşmalarına yenilerini eklemek olur.

Ama yinede sahnede rezil olmak ve aşağılanmak hala korkutucu geliyordu. O öz güvenli biri olabilirdi ama alay edilme konusunda Mason hiçbir şey yapamazdı, kolayca insanlarla alay ederdi ama kendisiyle alay edilirse ağzını bile açamazdı.

Mikel Mason' un tekrardan gerildiğini anlamıştı.

"Yine hangi saçma konuyu çok düşünüyorsun?" dedi Mikel kaşlarını çatarak.

"Konu saçma değil. Ve çözümü buldum bile." dedi Mason ve kendimi Mikel' den kurtarıp ormanın çıkışına ilerlemeye koyuldu.

"Hey! Nereye?" Dedi Mikel peşine takılarak.

"Kasabaya gösteride rezil olma ihtimalinin beynimi kemirmesi yerine şimdi ne olduğunu öğreneceğim." dedi Mason üstündeki normal kıyafetlere aldırmadan.

Gösterilerde kullandığı kıyafetlerini giymeden normalde kasabalılarin yanına çıkmazdı, şimdi ise üstünde mavi ve üçgen deseni olan bir tişört ve sarı bir şort ve düz beyaz spor ayakkabıları vardı. Saçı düzgünden uzak, fazlaca dağınıktı ve yakasına bir şeyler okumak için olan gözlüğünü asmıştı, kendi tılsımı ise yanında değildi.

"Mason tılsımın nerede?" dedi Mikel tılsımı yeni fark ederek.

"Amcam onu benden aldı, sadece gösteriler için kullanmama izin verecek." dedi Mason öfkeyle. "Tılsımın gücünü düzgün kullanmıyormuşmuşum! Mabel tılsımını oje sürmek için kullanıyor ama alınana benim tılsımım!" dedi Mason isyan ederek.

"Peki sen bunun için ne yaptın?" dedi Mikel devamını merakla bekleyen bir şekilde.

Mason'u tanıyordu ve bir şeyler yapmış olduğuna emindi.

"Mabel'ın tılsını çaldım." dedi Mason şortunun arka cebinden Mabel'ın tılsımını çıkartarak. Tılsımı ona bağlı iple kendi koluna doladı. "Onun ihtiyacı yok ama benim var."

"İşte benim dostum!" dedi Mikel gurur dolu bir şekilde Mason'un saçlarını iyice darma dağınık hale getirerek.

"Hadi bakalım, kasabalılar bunan ne diyecek." dedi Mason ormandan çıkarken.

----
Bölüm Sonu

Hayat Dersi -Reverse Falls- *Bitti*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin