8. Bölüm: Yarık

22 4 1
                                    

Will' in anlatımından:

"Stanford geldiğinden beri ikizlerin daha da kötü hale gelmesinden dolayı neşem fazlasıyla yerinde! Onları gerçekten cezalandırmak dan asla çekinmiyor ve bu cezalar çok zevkliler! En azından onun ve benim açımdan. İkizler nefret ediyor ve Stanley de sevmiyor. 

Stanley de katı ama çok yumuşak kalpli ailesine karşı. 'aile' kavramı onun için fazla önemliydi ve ikizler bunu kullanıyorlardı. Mabel' ın şirin gibi görünen çizmeli kedi yanı yüzünden onu affediyor ve eğlenmek için Mason' a sataşıyordu. İkizlerle daha iyi iletişim içinde olmayı deniyordu açık bir şekilde.  

Uh... bu gerçekten iğrençti! Aptalca  iyi bir aile olma girişimleri hiçbir işe yaramıyordu. Hepsi sadece rol yapıyordu. Stanford ise aralarında tek gerçek davranandı ve bunu da iğrentisiyle belli ediyordu.

Ama Stanley' nin aile bağlarına verdiği önemin Stanford için de geçerli olduğunu bilmek güzeldi. O tamamen sadıktı.

(Normalde bunu yapıyor ama burada yapmayacak. Yani Stanley tamamen Stanford' a sadık.)

Stanford' un sevgisinin sınırının olmamasını saçma buluyordum ve bu sınır benim için kesin olsa da yine de tek kalmasını istemiyordum. 

Ben bir beyin iblisiydim, güçlü bir beyin iblisi. Sürekli bir ölümlü bir insanın yanında olamazdım ve elbette ondan  kurtulacağım. Sadece amacım bunu olabildiğince çok ertelemek. Erteleme konusunda usta olmam işime geliyor.

Gleeful ailesinin bu hali ise daha çok hoşuma gidiyor! Stanford çocuklara Stanley' den daha sert, daha ilgisiz ve daha şiddet yanlısıydı. Stanley onlara yapmaları gereken şeyi beyinlerine kazırken Stanford bunun gereksiz olduğunu düşünüyordu.

'Biraz dayak yediklerinde emin ol Stanley bunu asla unutmazlar.' demişti Stanley' de.

'Biliyorsun. Bunu sevmiyorum.' demişti ona karşılık olarak Stanley rahatsızca.

Onlarda çocukken çok dayak yemişlerdi babalarından. Bu yüzden hata yapmamak ve mükemmel olmak öncelikleriydi.  Stanley ise buna karşı çıkmış ve gitmişti. Stanford ise mükemmellik için elde etmesi gereken gücü takıntı haline getirmişti. 

İkisinin de aynı şekilde büyümesine rağmen düşünce yapılarının bu kadar zıt olması çok tuhaftı.

'Biliyorum. Bu yüzden bu işi ben hallederim.' demişti Stanford bundan zevk aldığı belli bir şekilde." dedi Will ve Mikel' e daha çok odaklanarak lafına devam etti. "Stanley' nin kendi kanından olan ailesine bağlılığının sebebi yetiştirilme tarzı. Ama aynı zamanda Stanford' un da kendi kanından olan ailesinden nefret etme sebebi de yetiştirilme tarzı."

"Güzel öğütlerde, neden sabahın altısında bu çatıya geldin onu anlamıyorum." dedi Mikle sarıldığı örtüyü kendine daha çok sıkıp esnerken.

Tatlı uykusundan şeytanın rüyalarını mahvetmesiyle uyanmış ve esen rüzgarın eşliğinde çatıda esnemekten ağzı ağrımış vaziyette konuşup durun Will' i dinliyordu.

"Çünkü ben uyumuyorum ve sıkıldım." dedi Will ve ardından  elinde kar küresine benzer ama içinde evreni andıran ve şekil değiştirip duran yarığı Mikel' e fırlattı. 

Mikel hızlıca yarığı yakaladı battaniyesini bırakarak. Üşüse de bu tuhaf şey daha çok ilgisini çektiğinden yakından inceliyordu.

"Bu da ne?" dedi Mikel korkunç fısıltılar ve boyutlar arası canavarların çığlıklarını duyduğu yarığı kendisinden biraz uzaklaştırarak.

"Kırılırsa gerçek anlamda kıyamete sebep olacak bir şey." dedi Will ve Mikel' in şaşkın haline güldü. "Ve sende kalacak."

"İyi de neden?" dedi Mikel yarığı daha sıkı şekilde kavrayarak.

"Çünkü bunu ondan sakladığımı Stanford bilmiyor ve bunu bulmaması lazım." dedi Will alaylı halini kenara bırakıp ciddileşerek. "Bende durması tehlikeli. Ben güçlü bir şeytan olabilirim ama hala bir köleyim ve efendim o, yani bana sinirlense istediğini yapabilir."

"Ne yani, sırf sevgilinden azar işitmemek için kırıldığı anda kıyameti yaratabilecek bu tuhaf ve canavar sesi gelen şeyi Pacifica ile de zaman geçiren bana mı veriyorsun?" dedi Mikel isyan dolu sesiyle. "Pac' ın bir saat içinde kaç kar küresi kırdığından haberin var mı senin!"

"Evet, yaklaşık elli tane kırmışlığı var." dedi Will bu gerçeği umursamadığı belli bir halde. "Sana kendimi tam olarak açıklayamadım her halde çocuk. Ben yarığı güvende tutmanı istemiyorum, sadece bende durmasını istemiyorum. Kıyamet bana tamamen fiziksel bir beden verecek ve bu sayede şu saçma köleliğime son verebileceğim. Ben o kıyameti yaratmak için uğraştım ve kırılması işime gelir. Ama benim yanımda kırılmamalı."

"O halde kendin kırsan ya?" dedi Mikel çözüm basitken neden ona verme gereği duyduğunu anlamayarak.

"Bu Stanford' a ihanet etmek olur! Amacım bu ihaneti olabildiğince ertelemek çocuk, çabuklaştırmak değil." dedi Will hemen. "Hem daha geçerli bir sebebim yok."

"Nasıl?" dedi Mikel. "Neden geçerli sebep istiyorsun ki?"

"Eğer ona ihanet etmem için mantıklı bir sebep oluşturursa kendimi kötü hissetmemde ondan." dedi Will bundan nefret ettiği açık bir şekilde. "Bu duyguyu sevmiyorum."

"Ona gerçekten aşıksın anlaşılan." dedi Mikel alayla gülerek.

"Sadece onu seviyorum. Onunda sınırı var." dedi Will hemen kaşlarını çatarak.

Mikel kaşlarını kaldırdığında "Sadece biraz aşığım." diye itiraf etti Will.

"O halde s'kt'r olup sevgilinin yanına git!" dedi Mikel ve çatının kapağını kapatarak aşağıya indi.

Will aniden gelen tepkiye şaşırsa da Mikel' in dediği mantıklı gelince Gleeful malikanesine geri gitti.

-

Mikel kuzenlerle kaldığı çatı katına gittiğinde Gideon uyanmış ve cevap istercesine ona bakıyordu. Pacifica ise sarıldığı unicorn ile derin ve mutlu bir uykudaydı.

"Will. Bana gelip lak lak edip durdu ve bunu verdi." dedi Mikel yarığı Gideon' a vererek. "Dikkat et, kırılırsa kıyamet olurmuş. Tam olarak ne bilmiyorum..."

"Boyutlar arası oluşmuş bir dengesizlik gibi. Oraya çıkması ile düzenli boyutumuzu kendisi gibi bir hale getireceğine eminim.  Kısacası, gerçekten çılgın bir kıyamet olurdu." dedi Gideon yarığı incelerken.

"Sevgilisinden azar yememek için bana itekledi. Bende sana itekliyorum." dedi Mikel ve yerdeki yatağına kendini bıraktı. "Ona bir yer bulursun."

"Günlüğü bulduğum yere koyarım." dedi Gideon yarığı çekmeceye koyarak.

"Bu güzel ama Stanford orayı biliyor?" dedi Mikel yatağında Gideon' a dönerek.

"Bu yüzden oraya koyacağım ya, orayı bildiği için böyle bir şeyden haberdar olsa bile aklına gelmeyecek." dedi Gideon yatağına geri uzanarak.

"Çok sinsice." dedi Mikel gülerek.

"Zekice." diye onu düzeltti Gideon. 

Sinsi = Gleeful demekti ve Mikel bu yüzden ona sinsi demeyi seviyordu. Dostları ile vakit geçirirken onlarla uğraşmak güzeldi.

----

Bölüm Sonu  

Hayat Dersi -Reverse Falls- *Bitti*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin