Çarşafı hızla üstüme doğru çektim. Yüzüne bakmıyordum. İfadesinden korktuğumdan mı, utandığımdan mıydı bilmiyordum. Yutkundum. Sırtım yatak baştığına deydiğinde çarşafı biraz daha kendime sarıp dizlerimi kendime çektim. Beni yine karşı koyamaz hale getirmişti. Bu o gece bana yaptığından farksızdı. Yüzümde bir hüzün oluştu. Bana yaşattıklarını hatırlamıştım ve canımın ne kadar yandığını düşündükçe Gökmene olan nefretim artıyordu. Ona her yapma dediğimde çektirdiği acıyı unutamamıştım. Unutamayacaktım da.
"Hoşuna gitti mi?" diye sorduğunda düşüncelerimden sıyrılıp ona baktım. Gözlerimi kaçırıp düşünmemeye çalıştım. Unutmak istiyordum. Madem ondan kurtuluşum yoktu ona alışmak istiyordum. Neden bu kadar zordu?
"Sanırım hoşuna gitmedi." dedi gülerek. Geceliğimi yukarı çekiştirip gögüslerimi örttüğümde çarşafı bıraktım. Bacaklarımı yataktan sarkıtıp çamaşırımı ve şortumu giydim. Bir şey söylemeden ayağa kalktım.
"İyi misin?" cevap vermedim. "Bunu hallettik sanıyordum!"
Havlu alıp banyoya girdim. Kendimi sıcak suya bırakmadan önce kapıyı kilitldiğimden emin oldum. Her yerimi kazırcasına keseleyip kanar suyla yıkadım. Düşünüp canımı daha fazla yakıyordum. Ayaz'ı, teyzemi, arkadaşlarımı, kız kardeşimi düşünüyordum. İçimde tükenmişlikten başka hiçbir şey yoktu. Giyinip kapıyı açtım. Hala uyumamıştı. Yastığın biri alıp dolapta bir battanıye aldım.
"Ne yapıyorsun?"
"Seninle uyumak istemiyorum."
"Sana her dokunduğumda böyle mi yapacaksın?" yutkundum. Bir süre sessiz kaldıktan sonra konuştum.
"Bana dokunmanı istemiyorum."
Homurdandı. Battaniyeyi koltuğa koyup uzandım. Yastığa başımı koyup ona sırtımı dönecek şekilde yattım. Sinirli olduğunu biliyordum. Umrumda değildi.
"Ne istediğini söyle!"
"Seni istemiyorum."
-
Erkenden kalkıp mutfağa indim. Ayşe ablaya kahvalltı için yardım etmek istediğimi söylediğimde gerek olmadığını söyledi. Ondan başka yakın olduğum kimse yoktu.
"Ben götürebilirim, lütfen?" diye ısrar ettim. Pes edip tabakları elime bıraktı.
"Kızlar bana yardım ederdi gelin kızım. Sen neden uğraşıyorsun?" dedi. Sanırım Zilan anneden korkuyordu. Bana iş yaptırdığını düşenebilirdi. Gülümseyip yardım etmeye devam ettim. Buna kimse karışamazdı, artık burada hapis gibi durmak istemiyordum. Sevgili oğullarının yatak arkadaşlığından başka şeyler de yapmalıydım!
"Günaydın kızım."
Zilan annenin sesiyle düşüncelerimden sıyrılıp ona döndüm. " Günaydın."
Kahvaltı masasındaki yerini aldıktan sonra tam kapıdan çıkacakken beni durdurdu. "Dünya?"
Arkamı döndüm. "Kızım, sen bırak bunları git kocanı uyandır." dediğinde alt dudağımı dişlerimin arasına alıp ısırdım. Tabi ya Kocam(!)
"Ben... Şey, Gökmen uyandı." Kekelediğim için kendime lanet edip parmaklarımla oynamayı bıraktım.
"Tamam, kızım. Gel otur öyleyse."
"Yardım ediyordum..." Sözümü kesip şivesiyle birlikte keskince konuştu.
"Bu senin görevin değil."
Ne demek bu senin görevin değil. Yardım etmen de suç olamazdı değil mi?
"Günaydın anne. " Dicle bana da selam verdikten sonra masadaki yerini aldı. Dicle Gökmen'in kuzeniydi ve ailesini kaybettiğinden beri Gökmen ona abilik, Zilan anne de annelik ediyordu. Murat ağada geldiğinde tek beklenen Gökmen Seymen'di.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ AŞK
Genel KurguDünya, 19 yaşına kadar teyzesini annesi sanan bir genç kız. Hiç tanımadığı kardeşini evlilikten kurtarmak için yaptığı zoraki bir evlilik. Tamamen değişen hayatı.... Gökmen'in ona yaşatacakları.. Zorlayıcı bir hikaye sizleri bekliyor... Umarım...