'ı dont wanna be myself'

265 28 47
                                    


1 hafta sonra;

"Ryuzaki, 65" diyen hocaya hayretle baktım.

"Ne?"

Modern Japoncadan 65 mi almıştım ben şimdi? Bu nasıl olurdu? Kabul, ders çalışan veya çalışmayı seven birisi pek değildim ama buna rağmen iyi notlar alabilen biriydim. Büyük ihtimal çevrenizden herhangi biri bunu size dese inanmazdınız ama öyleydi çünkü dersi derste dinlemeyi tercih edenlerdenim ben.

Özellikle Japonca'yı. Modern Japonca hocası Shikatani - sensei beni gerçekten çok severdi ama bir o kadar da disiplinli bir hocaydı. Ve ben en iyi bildiğim, en sevdiğim dersten düşük alarak hayal kırıklığına uğratmıştım, kesin, çünkü son zamanlarda derslerle pek umursamadığımın ya da dikkate alamadığımın gayet farkındaydım. Seneye sınava girecektim.

"Ryuzakii çok şaşırdım Modern Japonca'dan nasıl 65 alabildin?" diyen kaşları kalkık Matsuda'ya çevirdim kafamı üzüntüyle.

"Bende bilmiyorum" dedim ve derin bir sessizliğe gömüldüm kendi içimde Matsuda'nın endişeli bakışlarıyla beraber.

Tabi sessizliğim son ders zilinin çalmasıyla son buldu.

Sakince eşyalarımı toplayıp çantamı sırtladım.

-----------------------------------------------------

İşte yine buradaydım, kitabevinde.
Sürekli gözüm kitabevine takılıyordu ve her seferinde istemsiz olarak geliyordum. Büyük ihtimalle alışkanlık olmuştu çünkü başka bir açıklaması olamazdı. Ben bu kitabevinin havası, ambiyansı, hafif burnuma gelen kahve kokusunu seviyordum. Bana gerçekten iyi geliyordu burası.

Hafifçe gülümseyerek içeri girdim ve gülümsemem bir anda öylece asılı kaldı.

Yine, yine, yine, yine aynı manzara. Bu manzara'dan nefret ediyorum. Misa kolunu Light'ın omzuna atıyor ve gülümsüyor. Light hiç bir şey yapmıyor ve öylece ona bakıyor. Tamam! Kabul ediyorum kat kat güzel olabilir benden, herkesten.. Ama onda beni çok rahatsız eden bir şeyler var. Hani görmekten nefret ettiğiniz bir şey olur ama o o şey oradadır. Onu yok edemezsiniz ya da beyninizden silemezsiniz ama o şey her gün canınızı sıkmaya devam eder fakat buna rağmen çözemezsiniz.

İşte ben de tam bundan nefret ediyorum. Sanki ikisini yan yana görünce biri kalbimi alıp eziyor, göğsüme çekiçle vuruyor ve karnıma ağrılar giriyor gibi.
Fakat ben bunu Misa'ya bağlıyorum çünkü herkes Misa'ya karşı böyle hissediyordur, eminim Light da böyle hissediyordur değil mi?

Hissediyordur umarım.

Göğsümdeki kasvetli nefesi bıraktım ve burada olduğumu belirtmek istercesine boğazımı temizledim. Bir yandan da yavaş ama açık renkli parkede tok bir ses bırakabilecek şekilde yürüdüm masanın oralara doğru.

Tabi bunun üzerine Misa kollarını Light'tan çekti ve dudaklarını büzdü. Bu sırada Light her zamanki gibi beni süzüyordu ve bundan çekinmiyordu. Tepkisel olarak tek kaşımı kaldırdım ben de tabi.

Aramızdaki bu saçma sözsüz etkileşime Misa anlam veremeyerek bakıyordu. Tabi en sonunda birazcık sıkılmış olacak ki gözlerini devirip eline telefonunu alıp ağzında bir şeyler gevekeyerek arka kapıdan çıktı.

Misa'nın mekandan çıkması ile derin bir nefes aldım. Gerçekten ferahlamış gibiydim. O, burada olunca bir anda bir kasvet çöküyordü üstüme.. Gerçi Light'tan yanında da çok rahat olduğumu söyleyemezdim.

Light biraz yanıma yaklaştı ve sordu.

"Seni de çok rahatsız ediyordu değil mi?" dedi ve güldü.

 ~telepathy~ [ lawlight ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin