L'in ağzından;
Bazen gerçekten ne yaptığınızın asla farkında olmazdınız. Daha doğrusu şöyle söyleyeyim, asla yapmam dediğiniz bir şeyi yaparken bu durumu asla sorgulama ihtiyacı duymazsınız. Asıl nedeni ise belki bir ihtimal o şey doğrudur.
Bu tıpkı bir katilin öldürdüğü bir kediye cinayet süsü verdikten sonra o kedinin intihar ettiğini söylemek gibidir.
Bir yanınız onun doğru olmadığı hakkında hipotezler sunarken aynı zamanda o şeyin gerçek ve doğru olduğunu düşünüp ona gerekçeler sunar.
Bende tam olarak bunu yapmıştım birkaç dakika önce. Light'ın yüzüne kapıyı kapatmış ve soğuk davranmıştım. Bunu yapmamın sebebi biraz da olsa eski Ryuzaki'ye geri dönme istediğimdi.
Kabul ediyordum Light beni ben olmaktan çıkarmıştı.
Ya da en başında ben o ben değildim Light sadece aptal yanımı ortaya çıkarmıştı. Bilmiyorum..İçimdeki karışık düşünceler bir yana gözlerimi tam kapıya diktim.
Gözlerim kızarana, kapı benim bulanıklaşıp göremeyeceği kadar kapıya bakmayı planladım.Fakat kapının açılma sesiyle bu planım yarı kalmıştı. Büyük bir ihtimal Watari gelmişti.
Watari ağır adımlarla içeri girip bana gülümsedi ama yüzümdeki korkunç ifadeyi görmesiyle birlikte gülümsemesi tam olarak yüzünde asılı kaldı. Çelişkili bir şekilde bana baktı. Sormak istiyor ama çekiniyordu sanki. En sonunda dudaklarını araladı. O beni böyle görmekten sıkılmıştı.
"Ryuzaki bir sorun mu var? Her an ağlayacak gibi görünüyorsun" dedi ve koltuğa, tam yanıma oturdu ve bana döndü.
Bu sefer korkaklık yapmadım ve açık açık söyledim. Onun da bilmeye hakkı vardı.
"Watari ben..ben gerçekten ne yapmam gerektiğini bilmiyorum" dedim ve içime derin bir nefes çektim.
Fakat hiç umduğum gibi olmadı. Ciğerlerim büzüştü, tam ortamda bir delik hissettim boğazımdaki düğümle.Watari uzun uzun baktı bana ne olduğunu anlamak istermiş gibi ama pek bir şey anlayamamış olacaktı ki sordu.
"Biraz açar mısın?"
"Biri var, çok.. çok çelişkili davranıyor. Ve o kötü yanını gösterince ben iyi, o iyi olunca ben kötü oluyorum ve bu onu kırıyor.
Buna rağmen aramızda çok farklı bir etkileşim hissediyorum ona karşı. Sanki hayatım boyunca tanıyormuşum gibi. Benim kafamı o kadar karıştırıyor ki ondan nefret ediyorum fakat ona yakın da olmak istiyorum" dedim açık açık. Sadece kim olduğunu söylemedim şimdilik. Onu bilmesine gerek yoktu sadece fikir alışverişine ihtiyacım vardı. Bir şey için harekete geçmek.Watari hafif bir şekilde gülümsedi. Anlamıştı sanırım durumumu.
O da derin bir nefes aldı ve dudaklarını araladı."Ryuzaki.. Annene bu kadar benzediğini görünce şaşırıyorum. Ama annen sevdiği adamla beraber olamadı diye seni bıraktı yetimhaneye. O zamanlar hatırlıyorum da o sadece istediğini elde edemediği için kafası karışık bir kadın ben ise sadece bir yetimhane müdürüydüm. Annen her gün yetimhanenin kapısının önünden geçiyordu. Ve belki de Ryuzaki'yi geri almalıyım diye düşünürken sevdiği adama sırf açılamadığı için onunla birlikte olamadığı durumu aklına geliyor ve vazgeçiyordu. Her şeyin farkındaydım. Bu yüzden Ryuzaki ilerde keşke yapsaydım dememelisin. Bu keşke yapmasaydım demekten daha kötü inan. Sadece sonrasında pişman olmaman gerek. Kim olduğunu bilmiyorum ve belki de ona karşı öyle derin duygular hissetmiyorsun ama gerçekten yapmak istediğini yap oğlum"
Watari'nin söyledikleriyle gözlerim doldu. Gerçekten içimden gelenleri yapmalı mıydım? Bunun ne kadar doğru olduğu tartışılırdı ama neyin doğru neyin yanlış olduğunu da biz belirlerdik.
"Anladım"
Ne yapmam gerektiğini biliyordum.
------------------------------------------------------
Light'ın ağzından;
Kitabevinin kapısının önünde öylece Kirari'yi dinliyordum. Ya da dinliyormuş gibi yapıyordum çünkü aklım tamamen Ryuzaki'deydi. Ona olan bazı hislerimi kabullenmek beni ne kadar garip hissettirse de.
"Heeey! Aptal çocuk beni dinliyor musun?" diye gözümün önüne ellerini sallayan Kirari'ye baktım.
"Hı?"
"Aagh! Beni siklemediği bu kadar belli etme Light" dedi ve ellerini kavuşturdu.
"Ah kusura bakma" dedim ve tekrar sessizliğe gömüldüm.
Bu sırada Kirari ağzında bir şeyler geveleyerek sinirle yanımdan ayrıldı. Açıkcası biraz rahatlamıştım çünkü onun botoks yapıp yapmama kararsızlığı ile uğraşacak değildim.Bakışlarımı manzaraya çevirdim. Öyle çok mükemmel bir manzara yoktu ama günler sonra güneş açmanın insanlara, çevreye, etrafa verdiği bir neşe vardı. Ve bu mutlu ortamdaki tek mutsuz insan olmak tabloyu kirletiyormuş gibi geliyordu bana.
Bakışlarımı tam sağıma yöneltmem ile bana doğru koşan bir siluet gördüm ve gözlerimi daha da kısınca bu kişinin Ryuzaki olduğunu anladım. İşte tam o an tablo düzelmiş gibime geldi. O an hissettiğim duygu karmaşasını size anlatmam çok zordu. Ne için geldiğini bilememenin huzursuzluğuyla birlikte benim için gelmiş olmama ihtimali de vardı.
En sonunda Ryuzaki nefes nefese geldi ve elini omzuma koydu. Tabi ben kaskatı kesilmiştim.
Daha sonra yavaşça kafasını kaldırdı ve herkesin ortasında çekip bana sarıldı. Şok içinde öylece dururken bir anda kalbimin depar attığını fark ettim.Ne oluyordu?
Aradan saniyeler geçti ve bende ellerimi hafifçe beline koydum. Herkes bize bakıyordu ama ikimizin de umrunda değildi.
Ryuzaki tam anlamıyla çekip bana sarılmıştı.
Ryuzaki bana sarılmıştı.
En snunda kulağıma yaklaştı ve hüzünle dudaklarını araladı."Ben.. özür dilerim ne yapmam gerektiği hakkında hiç bir fikrim yok" dedi.
Ve bir şey fark ettim.
Bir anda tabloyu pespembe gördüm. Ama.. Bir sorun vardı.Tabloda bizim dışımızdaki herkes mutsuzdu. Bizden nefret ediyordu. Herkes bize bakıyordu ve bundan nefret ediyordum.
Ryuzaki kollarını yavaş yavaş çekti ve hafif kızarmış gözleriyle bana baktı.
"İnsanlar bize bakıyor" dedi ve gülümsedi.
"Büyük bir ihtimal çok aşağılayıcı bakıyorlardır" dedi ve kollarını tamamen çekmesiyle bu sefer küçük bir çocuk gibi ben bırakmadım onu.
O bana sarılırsa ben de sarılırdım.
"Asıl ben özür dilerim Ryuzaki"
"Senden galiba hoşlanıyorum ve çok saçma şeyler yaptım" dedim kafamı omzuna gömerken.
Bu sırada Ryuzaki kaskatı kesildi. Tam anlamıyla yutkunduğu hissettim."Ben sana derin duygular veremem hatta senden hoşlanmıyor bile olabilirim.. Sadece tek hissettiğim şuan bu olanların yanlış olmadığı" dedi ve ikimizde sarılmayı bıraktık.
Gülümsedim ve dudaklarımı araladım.
"Merak etme bende sana aşık falan değilim" dedim ve koluna vurdum.
"Sadece mutlu olalım yeter Ryuzaki.. Sadece mutlu olalım" dedim ve gülümsemeye devam ettim fakat bizi gizlice gözetleyen Kirari'yi gördüm tam Ryuzaki'nin arkasında. Ne yapıyordu bu?! Bizi mi dinlemişti?
Yutkundum ve sinirle gözlerimi kısarak yanımıza gelen şu aptala baktım.
Tam dibimizde bitti ve soğuk bir tonda konuştu.
"Biliyordum.. Sizi gidi bisküvi çocukları"
~
Hehehe! Final yakındır dostlar. Yani kısmen duygularını itiraf ettiler. Çok uzatmayı sevmem kitapları.
Dramaya gelemedim o yüzden sonunu komik yapayım dedim.
Sizi seviyorum, lütfen vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin biraz az okunuyor hikaye. Ama buna rağmen yazılıların arasında size yazıyorum.
Sayonara :'3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~telepathy~ [ lawlight ]
Random"Aramızda bir çeşit telepati var Ryuzaki, ve ben bunun farkındayım" [ Death Note ile bağlantılı değildir, Smut bulunur rahatsız olanlar okumasın.] [tamamlandı.]