Rosalie Tom'dan ayrıldı. "ben gidiyim artık geç oldu." Tom Rosalie'nin kolundan tutarak onu durdurdu. "gitme." Rosalie aslında kalmak siterdi ama bu bir nevi onu affetmiş olmak oluyordu. Kolayca affedemeyeceği için kabul etmemişti. "hayır istemiyorum." Rosalie Tom'dan kolunu kurtararak Tom'un kapıyı açmasını bekledi. Tom bir süre açıp açmamak arasında kalmıştı en sonunda onu zorlamanın bir manası olmayacağını düşünerek kapıyı açtı. Rosalie hızlı adımlarla okuldan çıkarak göle doğru yürümeye başladı. Göle geldiğinde Cedric'i görmek onu rahatlatmıştı.
"Ced.." Cedric arkasını döndüğünde Rosalie'yi görerek hızlıca ayaklandı. "hey sen iyimisin?" Cedric Rosalie'ye yaklaştı ve onu kendine çekerek sarıldı. Rosalie tutamadığı göz yaşlarını bırakmıştı artık. Birsüre sonra ayrılarak yerdeki bir taşa oturmuşlardı. "anlatmak istermisin?" diye sordu merakıyla Cedric. Rosalie kafasını iki yana salladı. Cedric onu sıkmak istememişti, onu kendine çekip göğsüne yatırdı. Bir süre öyle durmuşlardı. Rosalie sakinleştiğinde Cedric'ten ayrılarak ona baktı. "teşekkür ederim. Buna ihtiyacım vardı." diyerek kıkırdadı. Cedric ise sadece gülümsemişti.
Bir süre gölü izledikten sonra ikisi kimseye görünmeden kendi ortak salonlarına girmişleri. Rosalie yorgun düştüğünden dolayı odasına çıkarak bir an önce uyumuştu.
Sabah uyanarak rahat bir şeyler geçirdi üstüne. Çünkü bugün dersler yoktu. Aşağıya indi ve Liam ile Elizayi gördü. Eliza Rosalie'yi görünce gülen yüzü düşmüştü."tanrım Rose, yaşayan ölüye benziyorsun." Rosalie bunu biliyordu çünkü dün çok göz yaşı dökmüştü. Emindi ki şuan gözleri şişmiş ve kızarmıştı. "biliyorum." dedikten sonra Rosalie kendini onların yanına attı. "neyin var?" diye sordu Liam.
Rosalie bunu daha fazla içinde tutmak istemiyordu. İçi içini yerken bunu birine anlatamaması zordu. Arkadaşlarına güvenmediğinden değil, sadece söyleyemiyordu. Ona yardımcı olamayacakları çok açıktı. Napabilirlerdi ki en fazla. Ağlayacak bir omuza ihtiyacın varsa biz varız mı diyeceklerdi. Bunun kendisine yeterli olmayacağı barizdi. Başka çaresi de yoktu. Anatabileceği, güvenebileceği sayılı insanlar vardı. Liam ve Eliza da bunun içindeydi. Ona yardım edemeseler bile en azından rahatlayacağını umarak söylemeye karar vermişti Rosalie.
"başka bir yere gidebilir miyiz lütfen?" diye sorduğunda Liam ve Eliza işin ciddi olduğunu anlamıştı. Birbirlerine daha sonra da Rosalie'ye baktılar. Eliza arkadaşına güven vermek istercesine sırtını sıvazladı ve ayağa kalktı. "tabi gidelim. Bizim yerimiz nasıl?" Rosalie kafasını salladı.
Üçü tanıştığı ilk senede birbirlerine çok bağlanmışlardı. Gerçi Rosalie'nin bağlanmak dediği şey ortamdaki samimilikti ama. Tom'dan sonra kimseyle ona davrandığı gibi samimi olamamıştı. Çünkü bir gün onlarında gideceğini biliyordu ve tekrardan aynı şeyleri yaşamayı kaldıramazdı. Birine bağlanırsa asla ayrılmayacakmış gibi çok bağlanan bir tipti Rosalie. Bundan hep nefret ederdi ama bir zaman sonrasında kendini birilerine bağlanma konusunda kontrol edebilmişti. Eliza ve Liam'la tanıştıklarında onlara güvenebilmesi için uzunca bir süre geçmişti. Bunun üzerine kendilerine özel bir yer belirlemişlerdi. Ne zaman kavga ederlerse etsinler her akşam yemeğinden sonra orada buluşarak bir şekilde birbirlerini affediyorlardı. Bu onların klasik arkadaşlık sözlerinden biriydi.
