Profesör slughorn'un dersine hazırlanıyordum. Geç kaldığımı fark etmiştim. Hızlıca odamdan çıktım ve sınıfa doğru hızlıca yürümeye başladım. Köşeyi döndüğüm gibi biriyle çarpışmıştım.
"dikkat etsene!" Kafamı kaldırınca mattheoyu gördüm. Tanrım bu çocuk her yerde karşıma çıkıyo. "sakin ol." ilerlemeye devam ettim. "profesör slughorn'un sınıfı nerde biliyormusun?" seslendi arkamdan. Ahh hayır dersimiz cidden slytherinlerle mi? Huh, sakinim pekala.
"benimle gel." yanıma geldi sınıfa doğru ilerlemeye devam ettik. "dersimizin beraber olması ne güzel." bişey demedim. "konuşmuyormuyuz yani?" kafamı salladım. Sonunda sınıfa geldiğimizde kapıyı tıklatarak içeri girdim. Tüm gözler bize çevrilmişti. Bir anlık tomla göz göze gelmiştik. Hemen çekip bakışlarımı profesöre yönelttim.
"geç kaldığımız için özür dileriz profesör." mattheo etrafı incelemeyi bırakıp profesöre döndü ve dediğimi onaylarcasına kafasını salladı. "nedenini sormuyorum. Herkesi eşleştirdim ikiniz de beraber eşsiniz. Buyrun yerinize geçebilirsiniz." yolda bu çocukla karşılaşmam yetmezmiş gibi birde beraber mi eşleştik. Deliricem.
Mattheo hafifçe kolumdan dürttü ve yerimize geçtik. "başıma belasın. Ciddiyim." dedim gözlerimi kitaptan ayırmadan. "belkide." ona baktığımda sinirimi bozan gülüşüyle karşılaştım. Boşvererek dikkatimi profesör slughorn'a verdim.
"bugünkü dersimizde veritaserum yapacağız. Bildiğiniz gibi yapımı günler sürüyor. Bu yüzden sizi ikili gruplara ayırdım. Eşinizle beraber yapacaksınız bunu. 4 hafta süreniz var." gözlerim açıldı. Mattheonun yüzündeki gülümsemenin daha da arttığını gördüm. "malzemeleri alıp başlayabilirsiniz." yerimden kalktım ve malzemeleri almaya gittim. Herkes alıcağım malzemenin önünde toplandığı için etrafının boşalmasını bekledim. Anlaşılan tom da beklemeye karar vermiş olucak ki yanımda durup onları izliyordu.
"onunla beraber napıyordun?" mattheoyla geç gelmem dikkatini çekmişti. Omuzumu silktim. "seni neden ilgilendiriyor bu?" dişlerini sıktığını anlamıştım. "çünkü o benim kardeşim." gözlerim açıldı. Ne? Ne! Bana bu kadar sene söylemeye zahmet edememiş miydi? "sen ciddimisin?" diyebildim sadece. Gerçekten beklemiyordum. "bunu akşam astronomi kulesinde konuşalım."
Kabul etmeyecektim tabikide. "oldu. Çay kahve de içelim. Nasıl fikir?" kaşları çatıldı. "dalga geçmeyi bırak thea." gözlerimi koyulaşan yeşillerine odakladım. "asıl sen dalga geçmeyi bırak!" sesimin fazla çıktığını konuştuktan sonra anlamıştım. Sınıf bir süreliğine durarak bize baktı. Aynı şekilde profesör slughorn da.
"bölüyorum ama şuan dersteyiz gençler. Hararetli tartışmanıza herhalde dersten sonra sınıfı temizlerken devam edebilirsiniz?" başımı eğdim. "tabi profesör." önü boşalan malzemelerin yanına giderek gerekli şeyleri aldım ve toma sinirlice bakarak yerime geri oturdum.
Mattheo gözlerini kısarak baktı. "niye tartışıyordunuz?" malzemeleri düzenliyordum. "seni ilgilendirmez." kollarını masanın üstünde birbirine bağladı. "pekala."
-dersten sonra cezada-
Tomla beraber profesör slughorn'un istediği gibi sınıfı toparlıyordunuz. "madem şuan yalnızız. Konuşabiliriz."
"seninle konuşacak bir şeyim yok." yaptığı işi bırakıp kitaplığın önünde oturdu. "benim var ama. Otur." emir veren tavırlarından nefret ediyordum. "nasıl isterseniz efendim." gözlerimi devirip ondan olabildiğince uzağa oturdum. "çocukluk yapma thea." bişey demedim. Başlaması için bekliyordum.
"onu kardeşim olarak görmüyorum. Bu yüzden sana söyleme gereği duymadım." kaşlarım çatıldı. "ama şimdi o gereği duydun. Neden?" ayağa kalktı ve işine geri döndü. "sana diyorum. Konuşmak istedin otur ve konuş şimdi." sinirle bana döndü. Kafamı iki yana salladım ve kalkıp işime devam ettim.
Profesör slughorn içeri girdi. "iyi iş çıkarmışsınız. Bundan sonra ses tonunuza biraz daha dikkat edersiniz." nazikçe gülümsedi. Eşyalarımı alıp tomdan önce sınıftan çıktım. "aptal!gerçekten aptal. Hem kendisi konuşmak istiyor hem hiçbişeyi söylemiyo. Sorunca da suçlu benim." kendimce kavgam birine çarpmamla bölünmüştü.
--
uzun bi bölüm oldu iyi okumalarr vote unutmayınn 😽😽
