"evet aşkım sana itiraf ediyorum
sadece kalbini kırmak için buradayım"Ertesi akşam Jungkook'u Jimin'i izlemek için Itaewon'daki restorana gitmeye ikna edebilmiştim. Şık takımları ve pahalı elbiseleriyle dev avizelerin sarı ışıkları altında seçkin ve göz kamaştırıcı görünen insanların arasından sıyrılarak dün gece ki gibi ücra bir köşede oturabileceğimiz uygun bir yer buldum. Özel bir akşam olmalıydı. Jimin, sahnedeki mikrofonun önünde hiç olmadığı kadar büyüleyici görünüyordu. Bacaklarını sıkıca sarıp hatlarını gözler önüne seren siyah bir kumaş pantolon ve pantolonuyla aynı renkte saten bir gömlek giymişti. Boynunda kendisi kadar zarif inci bir kolye kulaklarında ise kolye ile eş küpeler vardı. Gözlerimi ondan alamıyordum. Kimse gözlerini ondan alamıyordu.
Bakışları kısa bir süreliğine üzerimizde dursada piyanodan yükselen notalarla birlikte tekrar gözlerini kapatmış ve usulca iki yana salınan bedeniyle kendini müziğin ritmine bırakmıştı.
"Ona bakamıyorum bile ," dedi Jungkook nefes nefese yüksek taburelerden birine otururken. Dirseklerini barın geniş tezgahına yaslayarak başını ellerinin arasına aldı.
Onu yıllardır tanıyordum. Hayatına pek çok erkek girmişti ve Jungkook, ilişkiler konusunda iyi iş çıkarırdı. Benim aksime insanlara nasıl yaklaşması gerektiğini bilirdi. Kelimeleri o kadar ustaca kullanırdı ki insanlar farkında olmadan onun çekimine kapılır, kendilerini Jungkook'un kısa soluklu aşk maceralarından birinde bulurlardı. Şimdi ise dilini yutmuş gibiydi.
"Rahatla, Jungkook. Tanrı aşkına!"
Haftalardır beni burada görmeye alışık olan barmen önümüze bol köpüklü alman biralarının olduğu iri bardaklardan bıraktı. Birini Jungkook'un önüne sürükledim. Beklemeden koca bir yudum aldı. Tedirgin olduğu zamanlarda yaptığı gibi tişörtünün yakasını çekiştirdi ve sesli bir küfür savurdu.
"Seninle tanışmak istiyor." dedim biraz sakinleşmesini umarak.
Gerçektende Jimin'in kulise dönmeden önce söylediği son şey arkadaşımla tanışmaktan büyük keyif alacağı olmuştu.
"Korkağın teki olduğumu düşünüyor olmalı. Tanrım, küçük bir çocuk gibi onunla konuşması için bir başkasını gönderdim. Kim bilir hakkımda ne düşünüyor."
"Aslında bunu sevimli bulduğunu söyledi."
Pekala, böyle bir şeyi elbette söylememişti. Konuştuğumuz süre boyunca en az bahsettiğimiz şey Jungkook'un nasıl biri olduğuydu aslında.
Bardakta kalan birayı neredeyse yarısına kadar içtikten sonra cesaretini toplamış olacaktı ki göz ucuyla Jimin'in olduğu sahneye baktı. Bunu değerlendirerek bende taburemin üzerinde döndüm ve Jimin'in kusursuz sesine eşlik eden görüntüsünü izlemeye başladım. Vücudu hafifçe sağa sola salınırken gözlerini yummuş, kendini tamamen müziğe bırakmıştı. Ritme göre şekillenen yüz ifadesi nefes kesiciydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Douleur Exquise : Yoonmin
FanfictionGüney Kore Milli İstihbarat Şefi Min Yoongi, Park Jimin'in güzelliğine kapılırken ikisini de tehlikeli bir oyunun içine çektiğinden habersizdi. Üstelik Jimin'in geçmişi bir avcı gibi peşini bırakmazken saklamakla yükümlü olduğu büyük bir sırrı vardı...