Final Kısım 3| "Sonsuzluk ve bir gün."

3.5K 306 550
                                    

🎼 Eleni Karaindrou - Eternity and A Day: Trio And Eternity

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


🎼 Eleni Karaindrou - Eternity and A Day: Trio And Eternity

Jimin pek çok kez hayata yeniden başlamanın bir yolunu bulmuştu.

Bir erkeğe aşık olduğu için babası tarafından yatılı okula gönderildiğinde, ilk aşkı tarafından istismara uğradığında ve hatta ailesinin tüm gazabından nasibini alarak annesiyle birlikte kaçarcasına Fransa'ya gittiğinde bile. Hepsinde ama hepsinde düştüğü yerden kalkmasını bilmiş, üstelik her kalkışıyla birlikte daha da güçlenerek bambaşka birine dönüşmüştü. Jimin, insanların sandığından ya da umduğundan çok daha güçlü biriydi. Bunu biliyordu. Kolay kolay yıkılmayacak şekilde yetiştirmişti kendisini. Yaraları kabuk bağlamış, teni katılaşarak sağlam bir zırha dönüşmüş ve bir zamanlar en büyük düşmanı olan kırılgan zihni güçlenmişti.

Ama tüm bunlar Yoongi'yi geri dönüşü olmayacak şekilde kaybedene kadardı.

Artık sadece iyi bir oyuncuydu. Çevresindeki insanlar devam ettiğine, önüne baktığına ve bu kaybı atlattığına inansın diye rol yapıyordu. Her acı zamanla geçmiyordu ancak kimse anlamıyordu ve anlamayacaklardı da. Jimin, bunu fark ettiğinde Yoongi'den önce olduğu gibi maskesini takınmış, acısını derinlere gömmüş ve büyükbabasının ısrarla istediği gibi Seul Üniversitesi'nin yüksek lisans programlarından birine kaydolmuştu.

Şimdi de kampüsün bahçesindeki çardaklardan birine oturmuş Hoseok'u bekliyordu. Hava serindi ve ellerini aşağı caddedeki dükkandan aldığı kahvenin karton bardağıyla ısıtmaya çalışıyordu. Ekim ayının sonuna yaklaşmışlardı. Jimin sadece günler önce yeni yaşına girmiş, tam tamına yirmi altı olmuştu.

Oysa ruhu bin yaşındaydı sanki.

Uykulu gözlerini kısarak kampüsün bahçesinde gezdirdi. İçinde tatsız bir his, yüreğinde yalnızca keder vardı. Acı hissi hala gafil avlıyordu onu. Sinsi ve yapışkandı. Böyle sıradan bir günün, sıradan sabahında bile çardaktaki banka oturmuş en yakın dostunu beklerken ağlamak geliyordu içinden. İçine boş bir şey yerleşmişti sanki, ancak gözyaşlarıyla doluyordu.

"Çok beklettim mi?"

Hoseok'un sesini duyduğunda başını kaldırıp ona baktı ve gerçek, sahici bir gülümseme bahşetti. Jung Hoseok'un varlığı her zaman Jimin'i sıcak ve güvende hissettirdiğinden gülücüklerini paylaştığı tek insan da oydu.

"Yeni geldim sayılır." Hafifçe kenara kayarak Hoseok'a yer açtı ve onun için aldığı filtre kahveyi tahta masanın üzerinden önüne doğru ittirdi. "Yarım saat sonra dersim başlayacak. Ne konuşmak istiyordun?"

Hoseok, Başkan'ın tüm uyarılarına rağmen Jimin'i yalnız bırakmamıştı elbette. Eskisi kadar sık görüşmüyor olsalar da aralarındaki dostluk hiç bozulmamıştı. Jimin'in ona ihtiyaç duyduğu ortadaydı ve Hoseok, Yoongi'ye ne olursa olsun Jimin'i bırakmayacağına dair yemin etmişti. Hoş, büyük sözler vermemiş olsaydı da insanlara kendini sevdirme konusunda hiçbir sorun yaşamayan bu adamı yalnız bırakmazdı. Onu küçük kardeşi gibi görünüyor, bazı zamanlar tutup bağrına basmak istiyordu.

La Douleur Exquise : YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin