8|"Boşluğun çağrısı."

3K 340 450
                                    

"biliyorum ruhani bir arayışta değilim gözyaşlarımdan uyuyamıyorumboşlukta kayboluyorum"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



"biliyorum ruhani bir arayışta değilim
gözyaşlarımdan uyuyamıyorum
boşlukta kayboluyorum"

Jungkook, ofisimin kapısını aralayarak mahçup bir tavırla içeri girdiğinde sabahtan beri bitmek bilmeyen dosya ve imza trafiğinden başımı yeni kaldırmış, masamın arkasında kalan duvarı bir uçtan diğer uca kaplayan pencerenin önünde dışarıyı izliyordum. Derin düşüncelere dalmıştım ama Jungkook'un çocuksu gülümsemesini gördüğümde aklımı kurcalayan çoğu şeyi bir kenara bıraktım. Ellerim ceplerimde ona dönerek küçük bir baş selamı verdiğimde çekingenliğini bir kenara bırakarak içeri girdi ve kapıyı arkasından kapattı.

"Hyung, öğle yemeğini birlikte yemeye ne dersin?"

Bakışlarım duvardaki saate kaydı. Öğle arasına girmiş olmalıydı. Jungkook çoğunlukla aramızdaki yakınlığın insanlar üzerinde onu kayırdığım gibi yanlış bir izlenim bırakmasından korkarak yanıma uğramazdı ya da mesai saatleri içerisinde ev hallerimizin aksine bana pek sırnaşmazdı. Zaten çalıştığı birim olan siber suçlar diğer bloktaydı ve Jungkook, öğle aralarını kendisiyle aynı işi yapan Jung Woo ile geçirmeyi tercih ederdi. Jimin, hayatımıza girdiğinden beri ise epey uzak kalmıştık birbirimizden. Onu buraya, ofisime getiren sebep de bu olmalıydı.

"Olur," dedim pek aç olmadığım gerçeğini göz ardı ederek. "Ama ben ısmarlıyorum."

"Aksini düşünmedim zaten." Dudağının kenarını havalandırarak sırıttı ve gelip yanımda durduğunda parlak meraklı gözlerini Seul manzarasına dikti. "Uzun süredir birlikte zaman geçiremiyoruz."

Omuz silktim. "Son zamanlarda epey yoğunum"

Ve erkek arkadaşınla olmayacak pozisyonlara girmekle meşgulüm.

Jungkook, büyülenmiş gibi yirmi yedinci kattaki ofisimin manzarasını seyrederken zihnim tehlikeli düşüncelere kaydı yok yere. Oysa kendime Jungkook'un yanındayken Jimin'i düşünmeyi yasaklamıştım ama tıpkı Jimin'den uzak duracağıma dair kendi kendime verdiğim sözler gibi bu da bir karşılık bulamamış ve zihnim Jimin'in dizleri üzerinde dururken bana attığı bakışları hatırlatmıştı. Güzel gözlerini kocaman açarak masum sayılabilecek bir edayla bakmıştı bana. Bir saliseden daha kısa süren masumiyeti karşılıklı paylaştığımız şehvetin gölgesinde kalmıştı saniyeler sonra. Onu o kadar çok arzuluyordumki aklıma ne Jungkook ne de yaptığınız şeyin tüm hayatımı yerle yeksan edebileceği geliyordu.

Bir iç çekiş eşliğinde ellerim ceplerimde kalçamı pencerenin kenarına yasladım. Artık Jungkook'un iri bedenine tezat oluşturan sevimli yüzünü ve yuvarlak gözlerini daha rahat görebiliyordum. "Nereye gitmek istersin?"

Bu sefer omuz silken o oldu. "Fark etmez. Sadece seninle olmak istiyorum. Jimin yüzünden en sevdiğim hyung'uma zaman ayıramadığımı fark ettim."

La Douleur Exquise : YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin