"ömrümün şarkısını adıyorum sana sonsuza dek
son nefesime dek"İlerleyen günler Yoongi için oldukça stresliydi. Telefon kulübesinde yaptığı görüşmeden sonraki birkaç gün boyunca Jimin'in huzurunu kaçıracak pek çok başka çağrı ve mesaj almıştı. Üstelik olanlar bununla da sınırlı değildi. Yoongi pek çok kez evlerinin izlendiğini fark etmişti. Gece geç ya da sabah erken saatlerde dahi ne zaman balkondan dışarı bakacak olsa resmi giyimli adamların karşı kaldırımda nöbetleşe beklediklerini görüyordu. Tüm bunların nereye varacağını az çok kestirebiliyordu ve yaptıkları teklifi kabul etmemesinin onların açısından bir kıymeti olmadığının da farkındaydı.
Yoongi'den işbirliği yapmasını istiyorlardı. Ülkesinden kaçan ve çok şey bilen her adam gibi itirafçı olmasını. Daha kaba bir tabirle bir vatan hainine dönüşmesini. Yoongi, ülkesinde nasıl anılırsa anılsın ihanet etmediğinin bilincinde, vicdanı rahat bir yaşam sürmek niyetindeydi ama her rüya gibi bu da kısa sürmüştü. Oysa bunun olacağını tahmin etmemiş miydi? İtalya'ya gelirken onları güllerle kaplı bir yatağın beklemediğini biliyordu. Jimin'i tam tersine inandırmış olsa da Yoongi başına gelecekleri bekliyordu elbette.
Biraz zamana ve düşünmeye ihtiyacı vardı yalnızca. Bir adım atmadan önce iyice düşünmeli, bu işten sıyrılmanın en kolay yolunu bulmalıydı. Namjoon'a danışabilmeyi ne çok isterdi ya da Hoseok ile bu konuyu etraflıca konuşabilmeyi. Dark web'deki sohbet odası dışında birkaç ayda bir izlenmediğinden emin oldukları bir hat üzerinden kısa sohbetler gerçekleştirirlerdi. Hoseok ona Kore'de olup bitenlerle ilgili kısaca bilgi verir, Yoongi'nin ve Jimin'in iyi olduğundan emin olduktan sonra kapatırdı. Yoongi, onunla ya da Namjoon'la iletişime geçmeye çalışmasının tehlikeli olacağını bildiğinden bu sorunu tek başına çözmek zorundaydı.
Son zamanlarda alışkanlık edindiği üzere Jimin'i dans kursundan almak için ana cadde üzerindeki, neoklasik mimarinin gösterişli örneklerinden biri olan binanın önünde beklemeye başladığında zihninde onlarca tilki dolanıyordu. Kalçasını Jimin'in son derece sıkıcı bulduğu siyah mercedesinin kapısına yaslamış, kollarını göğsünün üzerinde birleştirmişti. Sigara içmek istiyordu. Üzerindeki trençkotun iç cebinde bir paket taşıyordu da ama Jimin'e tekrar yakalanmayı göze alamazdı.
Biraz daha zaman geçti. Jimin'in kurstan ayrıldığı saati yirmi dakika kadar geride bıraktıklarını fark ettiğinde panik olmamaya çalışırken büyük adımlarla karşısındaki binaya doğru ilerledi ve beklemeden kapıdan içeri girip birinci kata giden basamakları tırmanmaya başladı. Burayı kayıt için geldiklerinde bir kez daha görmüştü ama şimdi, ne yüksek tavandaki harika işlemeler ne de duvarları süsleyen pahalı tablolar dikkatini çekiyordu. Hızlı adımlarının hedefinde koridorun sonundaki çift kanatlı kapı vardı. Yoongi, sadece saniyeler içinde kapıyı açmış, Jimin'in dans derslerinden sonra biraz piyano çalarak pratik yapmak için kullandığı salona büyük bir hışımla girmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Douleur Exquise : Yoonmin
FanficGüney Kore Milli İstihbarat Şefi Min Yoongi, Park Jimin'in güzelliğine kapılırken ikisini de tehlikeli bir oyunun içine çektiğinden habersizdi. Üstelik Jimin'in geçmişi bir avcı gibi peşini bırakmazken saklamakla yükümlü olduğu büyük bir sırrı vardı...