"size aşktan bahsettim ama sadece baştan çıkarma gördünüz
size güzelliği gösterdim ve güzellik artık tek saplantınız oldu"[Yetişkin içerik.]
Jimin'i bulduğumda Japon peyzajı ile dizayn edilmiş bahçedeki pek çok küçük adayı birbirine bağlayan tahta köprülerden birinde öylece durmuş, göletin içinde yüzen rengarenk koi balıklarını izliyordu. Etrafını saran taş fenerlerin cılız ışığı altında hala öfkeli ve tedirgin görünen güzel yüzünü izlerken yanına gitmeden önce bir süre daha beklemeye karar verdim. Öfkesinden nasibimi almak istememem bir yana, Jimin'i böyle uzaktan ve habersizce izlemenin cezbedici bir yanı vardı. Onun hakkında pek çok şey düşünürken buluyordum kendimi mesela. Namjoon'un elime tutuşturduğu kalın araştırma dosyasındaki her şey bir bir gözümün önüne geliyor, neredeyse nefesimi kesecek bir kasvetle çörekleniyordu üzerime.
Yine de ona bakmak güzeldi. Kaşı, gözü, ağzı, burnu kısacası bir araya gelerek onu bir melek kadar güzel ve ulaşılmaz kılan her bir özelliği büyülüyordu beni. Fırsatım olsaydı karşısına oturur onu saatlerce izlerdim. Elbette bu mümkün değildi ve tam da şimdi biraz bile olsa tadını çıkarabileceğimi düşünürken Jimin, köprünün korkuluklarına yasladığı dirseklerinden destek almaya devam ederken başını hafifçe çevirerek beni sakladığını zannettiğim karanlığa baktı.
"Ne kadar berbat bir istihbarat ajanı olduğunu yeterince kanıtladın Yoongi Min. Bir de korkunç saklanma becerilerinle beni daha fazla hayal kırıklığına uğratma."
Gerçekten de dilinin ayarı yoktu.
Ellerim paltomun ceplerinde aylak adımlarla yanına yürüdüm ve tıpkı onun gibi köprünün işlemeli trabzanlarına yaslanırken bakışlarımı üzerinden çekmedim. "Sana berbat bir istihbaratçı olduğumu düşündüren nedir?"
"Hmm, bir düşüneyim." Dedi burnundan soluyarak. "Sanırım birkaç saat önce Başkan'ın da içinde bulunduğu arabada neredeyse süzgece dönecek olmam. Evet, bana bunu düşündüren şey tam olarak bu. Darılmak yok."
Sesi alay doluydu. Beni bir kaşık suda boğmak istiyor gibi çakmak çakmak bakan, irice açtığı badem gözlerini üzerimde gezdirdi. İnsanların Jimin'in gözleri hakkında söylediği tüm o şeyleri hatırladım. Gözlerinin tehlikeli olduğunu söylemişlerdi. Bakışları uğruna pek çok insanın yitip gittiğini ve bunun Jimin'in zerre kadar umrunda olmadığını.
Öfkesini ikiye katlamayı göze alarak alnına dökülen ve artık iyiden iyiye uzamaya başlayan saç tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırdım. Başkan Moon ile yiyeceği yemek yüzünden olsa gerek her zamankinden daha şık ve alımlıydı bugün. Siyah boğazlı kazağının üzerine giydiği taşlı ceketle gözalıcı görünüyordu. Değerli bir mücevher gibi parlıyordu adeta ve ben ona bakarken farkında olmadan biraz daha yanaşmış, hemen dibinde bitmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Douleur Exquise : Yoonmin
FanfictionGüney Kore Milli İstihbarat Şefi Min Yoongi, Park Jimin'in güzelliğine kapılırken ikisini de tehlikeli bir oyunun içine çektiğinden habersizdi. Üstelik Jimin'in geçmişi bir avcı gibi peşini bırakmazken saklamakla yükümlü olduğu büyük bir sırrı vardı...