"gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış
gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi"Hoseok, Yoongi'nin makam arabasını sınır karakolunun arka kapısına bakan yol kenarında durduğunda Jimin, arka koltukta Yoongi'ye yaslanmış uyukluyordu. Aracın durduğunu fark ettiğinde ise üzerindeki Yoongi'ye ait olan cekete sarınarak doğrulmaya çalıştı. Yoongi de Jimin'e sıkı sıkıya sardığı kolunu çekmiş, bir kedi gibi kucağına kıvrılan sevgilisinin sırtını sıvazlamaya başlamıştı.
"Hala üşüyor musun?" diye sorduğunda Jimin, dışarıyı görmek için başını pencereye doğru uzatmış, merakla irileşen güzel, uykulu gözlerini etrafta gezdiriyordu.
"Isındım." dedi Yoongi'ye bakmadan. "Kucağın sıcacık."
Yoongi, Hoseok ön koltukta oturuyor olmasaydı Jimin'e birkaç sevgi sözcüğü fısıldar ve onu bir kez daha kollarının arasına çekerek öpücüklere boğardı ama hala çevresindeki insanlara Park Jimin'e ne kadar aşık olduğunu gösterme konusunda biraz çekingen hissediyordu. Hoş, koruması Jimin'in kaçırıldığı günden beri Yoongi'deki değişimin farkındaydı. Dünyası başına yıkılmıştı haberi ilk aldığında ve sonrasında yaşanan her şey Yoongi'nin köprüleri kolayca yakmasını sağlamıştı. Hoseok patronunun göze aldığı tüm bu şeylerin ne demek olduğunu biliyordu elbette. Her şeyi geride bırakacak kadar düşmüştü Jimin'in gözlerine. Geri dönüşü yoktu.
"Hadi," dedi Yoongi arabadan inmek için hareketlenirken. "Sungwoon bizi bekliyor."
Yoongi'nin akademideki yıllardan çok yakın arkadaşı olan Yüzbaşı Sungwoon gerçekten de karakolun arka kapısında elleri ceplerinde, dudağından sarkan sigarayla birlikte onları bekliyordu. Bakışları önce Yoongi'yi sonra da hala Yoongi'nin ceketine sıkıca sarılmış olan Jimin'i buldu. Kaşlarının çatılması çok sürmedi. Başkan'ın torununun kaçırıldığı bilgisi ona da ulaşmıştı elbette ama tekrar bulunduğunu bilmiyordu ve zihninde pek çok senaryo dönmeye başlamıştı bile.
Yoongi, Hoseok ve Jimin'i geride bırakarak uzun adımlarla Sungwoon'a ulaştığında komutanın söylediği ilk şey "Sakın bana Başkan'ın torununu kaçıranın sen olduğunu söyleme."oldu.
Yoongi ise ona tehlikeli bir sırıtışla baktı. "Eğer öyleyse bana yardım etmez misin?"
"Siktir, Yoongi! Yaptın mı gerçekten?"
"Diyelim ki yaptım. Yardım etmez miydin bana böyle bir durumda?"
"Elbette ederdim." Sungwoon cevap vermekte gecikmemişti. Bakışları tekrar Jimin'i buldu. Onu en son gördüğü zaman ki kadar güzeldi ve hiç de Yoongi tarafından kaçırılmış gibi görünmüyordu. Aksine, sanki aralarındaki birkaç metrelik mesafe bile çokmuş gibi Yoongi'yi süzüyordu kirpiklerinin altından. "Her şeyi berbat etmişsin gibi duruyor." dedi Yüzbaşı bakışlarını Yoongi'ye çevirirken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Douleur Exquise : Yoonmin
FanfictionGüney Kore Milli İstihbarat Şefi Min Yoongi, Park Jimin'in güzelliğine kapılırken ikisini de tehlikeli bir oyunun içine çektiğinden habersizdi. Üstelik Jimin'in geçmişi bir avcı gibi peşini bırakmazken saklamakla yükümlü olduğu büyük bir sırrı vardı...