9|"İyiki ona ilk görüşte aşık olmadım."

2.6K 281 179
                                    

"erkekler, kızlar, herkes sever carmen'ikocaman gözlerini kırpıştırdığında insanın karnında kelebekler uçuşur tanrı gibi güler, zihni adeta elmassesi yalana ayarlı, o hala parlıyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"erkekler, kızlar, herkes sever carmen'i
kocaman gözlerini kırpıştırdığında insanın karnında kelebekler uçuşur
tanrı gibi güler, zihni adeta elmas
sesi yalana ayarlı, o hala parlıyor..."

31 Aralık günü gelip çattığında Kore Tarafsız Bölgesi'nin Güney kısmında, 3.tünele yakın sınır karakollarından birinde Başkan'ın varış saatini bekliyorduk. Normal şartlar altında, her şey planlanana uygun gitseydi iki saat önce burada olmaları gerekiyordu ama koruma timinin lideri Kwang-ho karakol telsizine ulaşarak Başkan'ın plan dışı hareket ettiğini, küçük bir rötarla varacaklarını söylemişti. Küçük bir rötar. İki saat. Plan dışı değişikliğin ne olduğu bilgisini ise telsizde paylaşamayacağını eklemişti tatsız bir sesle. Durumdan memnun olmadığı çok açıktı. Büyük bir telaş ve koşuşturmacayla Başkan'ın ziyaretine hazırlanan askerlerde pek memnun değildi. Herkes her ne olacak bir an önce olsun bitsin istiyordu.

Ben ise eski bir dostum olan karakol komutanı Sungwoon'un odasındaki ısıtıcının yanında oturmuş, ayaklarımı önümdeki sehpaya uzatarak uyukluyordum. Üzerimdeki askeri kamuflaj monta iyice sığınmıştım. Hava sıcaklığı henüz eksilere inmemişti ama keskin ayaz kemiklerime kadar titrememe neden oluyordu. Sungwoon, sanki soğuk onu hiç etkilemiyormuş gibi üzerindeki ceketi çıkarmış incecik kum rengi tişörtüyle duruyordu. Geldiğimden beri konyak ile doldurarak kafaya diktiği kahve bardağının da üşümemesinde etkisi olduğu açıktı. Pencereden dışarıyı izlerken ayağıyla yerde ritim tutarak sinirlerimi bozmaya başladı ama sesimi çıkarmamayı seçtim. Sungwoon, tanıdığım en değişik heriflerden biriydi. Oldukça zengin bir ailenin çocuğu olduğu halde akademiye girmiş ve Tanrı'nın unuttuğu bu yere atamasının yapılması için epey uğraşmıştı.

"Başkan'ın kıçını kaldırması neden bu kadar uzun sürdü?" Sesini duyduğumda gözlerimi hafifçe araladım. O da elleri ceplerinde yan dönmüş bana bakıyordu. "Kar bastırırsa yolu açması için tek bir askerimi bile göndermem."

Bundan bahsediyordum işte. Sungwoon, kimseyi umursamazdı. Öz babasına bile zerre kadar saygı duymayan birinden sırf Başkan diye Moon Jae-in'e saygı duymasını beklemek saçmaydı belkide.

"Plan dışı bir değişiklik olmuş." Dedim onun aksine sakinliğimi koruyarak. "Birazdan burada olurlar."

"Nasıl katlanıyorsun bu insanlara anlamıyorum."

O, tekrar önüne dönüp dışarıyı izlemeye kaldığı yerden devam ederken ben de baş ağrımın dinmesini umarak gözlerimi kapattım. Başkan ondan önce sınıra gelerek durumu değerlendirmemi istemişti. Kuzey Kore burnumuzun dibindeydi ve her ne kadar Moon Jae-in'in yeni yıla girerken askerlerin yanında olmak istemesini takdir etmek istesemde güvenlik zaafiyeti oluşmaması için sabahın erken saatlerinden bu yana burada olmak beni yormuştu. Bunda Seul'deki haber alma biriminin ilettiği gizli yazışmalarında etkisi vardı tabii. Kaynağı belirsiz olmakla birlikte Başkan ve ailesinin adının geçtiği şifreli pek çok yazışma yapılmıştı son birkaç günde. Güney Kore İstihbarat Teşkilatı'nın şifre kırıcıları olan Enigma'lar yazışmaları kolaylıkla çözmüşlerdi ama asıl sorun da buradaydı. Hiçbirinin bir manası yokmuş gibi görünüyordu. Ancak Namjoon'un da benimle hemfikir olduğu şekilde asıl şifreyi kıramadığımız ortadaydı. Tam da bu yüzden son birkaç gündür ben ve ekibim uyku yüzü görmemiştik.

La Douleur Exquise : YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin