Güney Kore Milli İstihbarat Şefi Min Yoongi, Park Jimin'in güzelliğine kapılırken ikisini de tehlikeli bir oyunun içine çektiğinden habersizdi. Üstelik Jimin'in geçmişi bir avcı gibi peşini bırakmazken saklamakla yükümlü olduğu büyük bir sırrı vardı...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"ve en nihayetinde seni yok eden de buydu asla kavuşamayacağın birine duyduğun özlem"
Jimin, apartmandan çıkıp kaldırım boyunca yürümeye başladığında sokağın başında Yoongi'nin arabasını görmeyi beklemiyordu. Onunla neredeyse iki haftadır görüşmemiş, Yoongi'yi birkaç kez arayıp mesaj atmasına rağmen geri dönüş alamamıştı. Birlikte uyudukları son akşamdan bu yana hiçbir temasları olmamıştı ve Jimin, uzun yıllar sonra ilk kez birinin yokluğunu kendine bu kadar dert etmişti belki de. Onu merak ediyordu. İyi olup olmadığını ya da Jimin'den uzak durmasına sebep olan şeyin ne olduğunu. İlk zamanlar kötü bir şeyler olduğuna yönelik duyguları ağır bassa da dün akşam Jungkook'la birlikte yedikleri akşam yemeğinde Yoongi'nin gayet iyi olduğunu ancak ülke gündeminin yoğunluğu sebebiyle epey meşgul olduğunu öğrenmişti.
Arabaya doğru yürürken ona hiç olmadığı kadar öfkeliydi. Tüm endişelerinin getirisi olan öfkesini Yoongi'nin üzerine kusmayı hedefleyerek aracın kapısını açtığında ise büyük bir hayal kırıklığına uğradı.
"Günaydın." Diyerek selamladı Hoseok onu. "Sizi Başkanlık Konutu'na götürmek üzere emir aldım."
Jimin, bir an için duraksasa da ağzını açtığında ses tonu beklediğinden daha yüksek çıkmıştı. "O piç kurusuna söyle-"
"Emri Başkan verdi."
Pekala.
Önemli bir şeyler olduğunu anlamak zor değildi. Büyükbabası, Jimin'i görmek istediğinde en az bir gün öncesinden sekreterine aratır ve randevu verirdi. Emrivaki yaptığı olmamıştı hiçbir zaman. O yüzden Jimin, sorun çıkarmadan arabaya bindi ve yola koyulurken ne olmuş olabileceğini yönelik bir dizi tahmin yürüttü.
Sonunda, "Umarım her şey yolundadır." Dediğinde göz ucuyla Hoseok'a bakıyordu. Ne kadar uğraştıysa da korumanın ne mimiklerinden ne de vücut dilinden hiçbir çıkarımda bulunamadı.
"Sadece sizi almam söylendi."
Jimin, çok kısa bir süre önce tıpkı şu an içinde bulunduğu gibi zırhlı olan bir arabanın içinde ölümden dönmüştü ve sabahın bu saatinde Başkan'ın onu istemesinin sebebini de buna bağlamak istiyordu. Yine de birkaç gün önce haber sitelerini gezerken gördüğü başlık aklını kurcalıyordu. Ünlü iş adamı Lee Chang-hee'nin öldürüldüğü yazıyordu haberde. Sahip olduğu gece klübüne giden ara sokaklardan birinde cüzdanını isteyen bir evsiz tarafından bıçaklanarak can vermişti.
Jimin, Lee Chang-hee'yi sıradan biri tarafından bu kadar kolay öldürülemeyeceğini bilecek kadar iyi tanıyordu.
"Yoongi'nin Lee Chang-hee'yi öldürdüğünü biliyorum." Ses tonunun şüpheye mahal bırakmayacak şekilde çıkmasına özen gösterdi. Yem attığının anlaşılmasını istemiyordu.
