11|"Aklamam hiç günahımı."

2.6K 269 226
                                    

"beni aşkının ritmi ile yakaladın, asla çıkmak istemiyorum"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"beni aşkının ritmi ile yakaladın, asla çıkmak istemiyorum"

Kaliteli ahşap ve deri kokan mekana girerken Park Jimin'i yaklaşık iki haftadır görmemiş olmanın getirdiği tuhaf his karnımda gezinip duruyordu. Adımlarım temkinli ama hızlıydı. Sahneye çıkalı çok olmamıştı ama ben, onu biraz daha sarı sıcak ışıkların altında şarkı söyleyerek salınırken izleme arzusuyla etrafımdaki kalabalığı aşarak yemek salonuna ulaştım. Sabah saatlerinde arayarak ayırttığım masa öylece beni bekliyordu. Hoş, rezervasyon yaptırma gereği duymasam bile epey para yedirdiğim yalaka garsonlar sağolsun kolaylıkla yer bulabilirdim ama Jimin'in boş masaya bakarak umutlanmasını istemiştim. Öyle ki bu acımasız dürtünün yönlendirmesiyle son iki haftadır her cuma ve pazar sabahı yaptığım gibi sekiz haneli numarayı tuşlayarak tek kişilik bir rezervasyon yaptırmıştım.

Bu mekanı seviyordum. Sadece Park Jimin gibi değerli bir hazineyi içinde barındırdığı için değil, kaliteli viskisi ve itaatkar garsonlarından son derece hoşnuttum.

Göze çarpmayan ancak sahneyi yeterince iyi görebileceğim masama yerleştiğimde çoktan her zaman sipariş ettiğim viskilerden bir şişe açılmış, garson yemek siparişimi alarak yanımdan uzaklaşmıştı. Pek aç değildim. Yine de yorucu geçen günün ardından bir şeyler yesem hiç fena olmazdı. Tabii yemek yerkenki manzarımın Jimin olması da her şeyi daha iştah açıcı bir hale getiriyordu elbette. Amber rengi sıvıdan kristal bardağa doldurdum ve ceketimin cebinden tabakamı çıkardım.

Ben ceplerimi yoklayarak çakmak almadığımı fark ettiğimde ve garsona ateş için işaret verdiğimde Jimin de söylediği şarkıyı sonlandırmış, zarif kadın ve erkeklerin kendileri kadar zarif olan alkışlarını narin boynunu eğerek kabul etmişti.

Göz göze gelmemiz de tam bu ana denk geliyordu.

Jimin, dudağının kenarını havalandırarak gülümsedi. Ben sigaramı yaktım. Yanındaki piyaniste başıyla verdiği işaretten sonra çok geçmeden melankolik bir melodi etrafımızı sardı. Jimin oturduğu yüksek ayaklı tabureden kalkarak ayakta söylemeyi tercih etti şarkısını. Vücudu hafif hafif salınırken üzerindeki siyah daracık pantolon ve dökümlü gömleği ile çok iyi görünüyordu. Her zamanki ışıltılı kolyelerinden birini takmak yerine boynuna saten bir fular dolamıştı.

Sadece haftalar önce boynunu saran şeyin parmaklarım olduğunu düşündüğümde viskiden koca bir yudum almam gerekti.

Parmaklarımın arasında duran sigara çoktan yarılanmıştı. Jimin, makyajla olduğundan daha iri görünen gözlerini üzerimde gezdirdi. Bakışları bayıktı. Benim onu izlemekten keyif aldığım kadar keyif alıyor olmalıydı karşısında olmamdan.

"Düşmüşüm ben bir kuyuya. Bakma öyle, gel yanıma. Dünya güzel."

Dudaklarını aralayarak şarkıya başladığında arkama yaslandım ve ciğerlerimde bir tur dolanan zehirli dumanı dışarı üfledim. Namjoon, dün akşam evime uğrayarak Jimin hakkında yaptığı araştırmanın olduğu saman sarısı zarfı bırakmıştı. O an için ikimiz de Jimin'in Başkan Moon'un torunu olduğunu biliyorduk ama konu hakkında konuşmamayı tercih etmiştik. Namjoon'un oldukça acelesi vardı ve zarfı elime tutuştururken Seokjin'in onu beklediği hakkında bir şeyler mırıldanmıştı. Zaten epey kalın olan sayfalardan okuduklarım arasında beni en az şaşırtan şey Başkan'ın torunu olmasıydı. Bunu önceden bilmeseydim de okuduklarımdan sonra sonuç değişmezdi.

La Douleur Exquise : YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin