"hiçbir şey hissetmediğimi söyledim bebeğim, ama yalan söyledim
neredeyse hayatın için bir parçamı verecektim"Yoongi'nin zihninden tekinsiz düşünceler geçiyordu.
Saat gece yarısını epey geçmişken Banpodaegyo Köprüsü'ne park ettiği arabasına yaslanmış sigara içiyordu. Kar yağışı şiddetini azaltmış, yerini keskin bir soğuğa bırakırken damarlarında gezinen adrenalin sağ olsun üşümek bir yana vücut ısısının an be an arttığını hissediyordu.
Bir kez daha kolundaki saati kontrol etti.
Biraz sonra burada olmaları gerekiyordu. Dakikalar içinde Jimin'i göreceğini bilmek onda garip hisler uyandırıyordu. Jungkook ile konuştuktan sonra tek parça ve iyi durumda olduğunu bilmek içini bir nebze rahatlatmış olsa da kendi gözleriyle görmeden hiçbir şeyden emin olamazdı. Min Yoongi, Jimin'in hayatına girmesine izin verdikten sonra bir dizi hata yapmıştı zaten. Yenilerine yer yoktu. Hamlelerini akıllıcaydı. Sabırlı davranmış, fevri hareketlerden kaçınmış ve olabildiğince stratejik oynamıştı. Onu bir daha göremeyeceğini düşünmek yüreğini sıkıştırırken bile sakin kalmayı başarmıştı. Jimin'e ait olduğunu düşündüğü kesik parmak banyosunun zeminini süslerken bile.
Şimdi ise o anı bekliyordu.
Park Jimin, birazdan yanında olacak, iyi olduğundan emin olduktan sonra da onu arabasına bindirerek buradan götürecekti.
Yoongi, asıl hamlelerini bundan sonrasına saklıyordu. Güney Kore'nin iyi bir temizliğe ihtiyacı olduğunu hep biliyordu ama etik ve ahlak kuralları onu harekete geçirmek için yeterli olmamışken Jimin'in zarar gördüğünü düşünmek yetmişti içindeki fitili ateşlemeye. Akademi ve sonrasında aldığı bir dizi eğitim sağ olsun Min Yoongi sahip olduğu yeteneklerin farkındaydı.
Üstelik Hoseok, korumakla yükümlü olduğu kıymetli adamın aklından geçenleri bilir gibi, "Benim de bir asker olduğumu unutmayın." Demişti. "Ve size ettiğim sadakat yeminini."
Öte yandan Namjoon vardı. Akıl hocası, dostu ve her zaman yanında olan yegane kişi.
Arınma, diye fısıldıyordu zihnindeki ses. Herkesin iyiliğine olacak.
Bu, Yoongi'nin zihninde yankılanan en masum düşünceydi işte. Herkesin iyiliğini düşünen saf bir yanı hala var mıydı bilmiyordu. Yoongi, Jimin'in ondan istediği şeyi unutmamıştı. Bir rüyaydı belki ama öte yandan da tamamen gerçekmiş gibiydi.
Bir canavar olmasını istemişti.
Olacaktı.
Sadece Park Jimin'in güvende olduğundan emin olması yeterliydi. Sigarasını bir kez daha dudaklarının arasına sıkıştırıp dumanını derince ciğerlerine çekerken tek eli paltosunun cebindeydi. Her zamanki gibi traşını olmuş, şık takımlarından birini giymiş ve saçlarını alnını açıkta bırakacak şekilde geriye taramıştı. İyi görünüyordu ama daha çok şeytanın gölgesi üzerine düşmüş gibi korkutucuydu siyahların içinde. Sanki cehennemin bir parçasını yüreğinde taşıyordu. İntikam arzusuyla yanıp kavrulan yüreğini sakinleştiren tek şey ise Park Jimin'di.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Douleur Exquise : Yoonmin
FanfictionGüney Kore Milli İstihbarat Şefi Min Yoongi, Park Jimin'in güzelliğine kapılırken ikisini de tehlikeli bir oyunun içine çektiğinden habersizdi. Üstelik Jimin'in geçmişi bir avcı gibi peşini bırakmazken saklamakla yükümlü olduğu büyük bir sırrı vardı...