Karşımda duran siyah uzun saçlı beyaz tenli dünyanın en güzel kızı gibi duran kıza baktım. Birden kendimi çok kıskanç hissetmiştim. Uzattığı eli sıkıp sıkmamak arasında tereddütte kalsam da sıkmıştım." Merhaba Beatrix. Ben de Sora."
Kız neşeyle konuştu.
" Ah tabii ki senin kim olduğunu biliyorum. Seninle tanışmak için can atıyordum. Geleceğini önceden görmüştüm."
" Görmüştüm derken.."
Jay elini alnına vurarak konuştu.
" Nerdeyse söylemeyi unutuyordum.. Beatrix bir cadı."
" Eksik söyledin Jay. İyi bir cadıyım ben."
" Evet.. Hem de en iyisi. Kasabanın etrafındaki sis onun büyüsü. Bizi yabancılara karşı fark edilemez yapıyor. Onun sayesinde bütün isyanlardan uzak kaldık."
Beatrix kıkırdadı.
" O kadar da büyük bir şey değil canım. Arkadaşlarım için yapamayacağım bir şey değil. Seninle de iyi arkadaş olabiliriz Sora."
Gülümsedim ama bu gergin bir gülümsemeydi. Bunu fark etmemesini diledim.
" Umarım Beatrix."
Vampirlerin ve hatta kurtların varlığını daha yeni kabullenebilmişken bir de cadı çıkmıştı. Aklımı kaçırıp kaçırmadığımı merak ediyordum. Bütün her şeyi babama anlatmak istesem de onun iyiliği için susmalıydım.
" Niye gelmiştin Trix. Önemli bir şey yok umarım."
Bong-yi merakla konuştu. Bong-yi' nin yanında kendimi daha güvenli hissediyordum. Sonuçta o benim gibi bir insandı. Bu yüzden onun yanına yaklaştım. Jake bu ani kaçışımı fark etmiş gibi yüzüme baktı. Gözlerimi kaçırdım ve konuşan Beatrix' e döndüm.
" Eksik malzemelerim vardı. Onları almaya geldim."
" Biz seni tutmayalım o zaman."
" Sonra görüşürüz çocuklar. Şey.. Jay sen benimle gelir misin?"
Jay bir anlığına bana baktı ama hızlı bir şekilde tekrar Beatrix' e döndü. Kafasını sallayıp birlikte uzaklaşmaya başladılar. Beatrix' in bakışlarından Jay' den hoşlanıyor olabileceğini düşünmüştüm. Belki de sevgililerdi. Onlar hakkında tam olarak her bilgiye sahip değildim.
Sonuçta vampir olduklarını da bir buçuk hafta önce öğrenmiştim. İlk fark ettiğim anda ki korkuyu hala unutamıyorum. Koşarak eve gitmem ve babama ağlayarak buradan kaçmamız gerektiğini anlatmaya çalışmam gözümün önünden gitmiyordu.
Tabii ona hiçbir şey söylememiştim ve dediğimi de kabul etmemişti. Bir hafta boyunca saklanmıştım. Onları görmeyi reddetmiştim. Ama sonunda Bong-yi beni ikna etmişti.
Onlar benim arkadaşımdı ve ne oldukları bunu değiştirmeyecekti. Yine de yanlarında iken kendimi huzursuz hissetmekten alıkoyamıyordum. Bir kaç bakışı üzerimde hissetsem de Bong-yi' nin koluna girerek ilerlemeye devam ettim.
" Mi Soo!"
Mi Soo' yu sarsarak uyandırmaya çalıştım ancak gözünü bir türlü açmıyordu.
" Çekil bakayım."
Kenara çıkıp Bong-yi' nin Mi Soo' yu kucağına almasını şaşkınca izledim. Hiç zorlanmıyor gibiydi. Hatta onun için oldukça kolay gözüküyordu. Boş yolun sonunda bekleyen motoruna giderken bizde peşinden ilerledik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
color of blood
Fanfiction" Hayır, hayır, hayır.. Lütfen ölme lütfen ölme.." Kanlar içindeki bedeni sıkıca tuttum. Kalbine saplanmış kazığa bakmamaya çalışıyordum. Göz yaşlarımın bulanıklaştırdığı gözlerimi silmek istedim ancak yerini hemen yenileri alıyordu. " Jake lütfe...