" Doğru kasabaya geldiğimize emin misin baba? "
Babam elindeki haritaya bakındı. Sonra da tekrar bana döndü.
" Elbette. Bak."
İşaret ettiğim yere başımı çevirince kasabanın isminin yazdığı tabelayı gördüm. Kafamı tekrar babama doğru çevirirken diğer taraftan gelen tanıdık olmayan sesi duyunca korkuyla belimdeki hançeri çekip bana bakan yabancının boynuna dayadım.
" Sadece merhaba diyordum."
Babam hançeri tutan elimden tutup aşağı indirdi. Karşımdaki adam sırıtmaya devam ediyordu.
" Kızımın kusuruna bakmayın. Kasabamız saldırıya uğradığından beri böyle tetikte."
Babam önünde eğilip selam verirken üzerindeki soylu kıyafetlerini daha yeni fark ediyordum. Bir adım geri çekildi.
" Ah gerçekten önemli değil. Geldiğimi görmemiş olmalı. Ben Jay."
Onu baştan aşağı süzmemi anlamış olmalı ki gözlerini bana çevirdi.
" Ve sizde.."
" Sora. Min Sora. Bu da babam Chang Ho. "
Hançeri belime sokarken beni izledi. Arka taraftan gelen başka birisi aramızdaki garip sessizliği bölmüştü.
" Lord Jay, beni misafirlerimiz ile tanıştırmayacak mısın?"
" Elbette. Chang Ho ve kızı Sora. Lord Jake."
Yine bir lord olduğunu öğrendiğimiz Jake, Jay'e göre daha ciddi duruyordu. Ama bu ciddilik kibar bir ciddilikti. Bu sefer konuşan babam olmuştu.
" Kalacak bir yer bulabilir miyiz burada? Önceden de dediğim gibi kasabamız saldırıya uğradı ve kalacak bir yere ihtiyacımız var."
" Şanslısınız küçük bir kulübe biliyorum. Beni takip edin. Neden burayı tercih ettiğinizi sorabilir miyim?"
Bu kadar kısa sürede bir yer bulabilmemize sevinmiştim. Son iki hafta içindeki en iyi haber buydu. Yürürken babam ile Jake sohbet ediyorlardı. Jay' de hemen yanımızdaydı.
" Karım buralıymış. Bize burada güvende olacağımızı söyledi."
" Karınız da gelecek mi?"
" Oğlum ve karım saldırıda hayatlarını kaybettiler. Bizde birkaç eşyamızı alıp kaçabildik."
" Kayıplarınız için üzgünüm."
Yol boyunca sıkıcı konuşmalarını dinlemek yerine etrafı izliyordum. Bir kulübenin önünde durunca geldiğimizi anladım. Babamın teşekkürlerine karşılık ben yalnızca kafamı sallıyordum.
" Sen ne dersin kızım?"
Birden bütün gözler bana dönmüştü. Ne dediklerini dinlemediğim için boş boş babama baktım.
" Ha?"
" Beyler bizi akşam yemeğinde şatolarına davet ediyor."
" Rahatsızlık vermeyelim. Yapacak bir şeyler bulurum elbet."
Jake konuşmaya başladı.
" Lütfen. Israr ediyorum. Bütün kasaba aile gibiyizdir ve önce sizi kendi ailem ile tanıştırmak isterim."
Bir Jake' e bir de Jay' e baktım.
" Kardeş misiniz?"
Jay kafasını iki yana salladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
color of blood
Fanfic" Hayır, hayır, hayır.. Lütfen ölme lütfen ölme.." Kanlar içindeki bedeni sıkıca tuttum. Kalbine saplanmış kazığa bakmamaya çalışıyordum. Göz yaşlarımın bulanıklaştırdığı gözlerimi silmek istedim ancak yerini hemen yenileri alıyordu. " Jake lütfe...