Onun gözleri denizdi, bendim. Ama benim yeşil gözlerim onu çağrıştıran bir renge sahip değildi fakat kimsenin bilmediği bir şey vardı. Zamanında Haki takım elbisesiyle beni kendine hayran bırakan adam gözlerimin rengini hiç bu kadar farklı sevdirtme...
Elektromanyetik kutuplara göre iki zıt kutup istemeden de olsa birbirlerini çekermiş. Bu durum iki insan içinde geçerlidir. Her ne kadar uzak olmak istesen de, her daim ona bakmak istemesen de kalbinin sesini durdurabilir misin?
Geçmişte yaşadıklarımız bugünün yansımasıdır. Kurtuldum sanırsın ama aslında o senden hiç gitmemiştir hep bir yara olarak kalır.
Demet tam da böyle hissediyordu. Eski okulundaki yemek organizasyonundan sonra ki en son gittiği gecede kendinden nefret etti, utandı. Evde Deniz gibi olup ağlarken gündüzleri Demet gibi soğuk, her şeye bulaşmayan, meslektaşlarıyla arasına mesafe koyan biri oluyordu.
Ama bırakmıştı böyle olmayı ayrıca böyle ömür mü geçer? Gezecek, arkadaşları olacak, eğlenecek, gülecek yani hayatını yaşayacaktı.
Yaşanan yaşandı her şey geride kaldı. Nede olsa kimse hiç bir şey bilmiyordu ki?
Üstüne giydiği sarı dar elbise hatlarını gösterirken gözlerine yaptığı hafif yeşil siyah karışımlı makyajı yeşil gözlerini belirginliğini gösteriyordu.
"İki güne bir yemeğe gidiyorum. Yeter artık ya." Diye sizlanarak salona geçtiğinde yuvasının içinden çıkan Boffie koşar adımlarla Deniz'in bacaklarına koştu. Deniz, yere eğilip kucağına aldığında,
"Haklı değil miyim Boffie? Sürekli birilerinin davetiyle akşam yemeklerine gidiyorum. Ayrıca sabahtan akşama kadar okuldayım. İnsan bir düşünür işleri güçleri var mı, planları var mı diye yani orada mecburiyetten kabul ettiğim o kadar belliydi ki sen bile inanırdın bana." Dedikten sonra derin bir nefes aldı ve Boffie'nin gözlerine baktı.
"Bakma bana öyle çipil çipil seni götürmeyeceğim. Ben yokken uslu dur tamam mı kızım, oyy yerim seni minik yavrum benim."
"Miyav." Dediğinde gözleri doldu.
"Ay ağlatacaksın beni, bakma bana öyle." Dediğinde çenesi titredi. Nedense hiç huzurlu değildi, geçen gün evine giren hırsız hala yakalanmamıştı ve bu durum tedirgin olmasına sağlıyordu.