BÖLÜM-1

310 48 43
                                    

  Hayat daha küçük bir çocukken bile Chanyeol'e acımasızdı, onu evlat edinen o iri cüsseli büyük adam Chanyeol'e dünyayı dar etmeye başladı. Onun ev hapsi vardı, kimseyle iletişim kurmaması gerekiyordu, sadece belli kişiler onu görebiliyordu o kadar; piyano öğretmeni, eve gelen hizmetçi kadın bu kadar.
  Chanyeol küçükken doğası gereği kıpır kıpır bir çocuktu, yerinde duramıyordu, bu yüzden de yaramazlıklar da yapabiliyordu. Yaramazlık yaptığında ise kelimenin tam anlamı ile dünyası kararıyordu.
   Vampir olduğu için ve bunu cici babasının bilmesine rağmen ona en büyük şiddeti uygulayan da oydu..
  Eğer büyük bir yaramazlık yaptıysa onu güneşli bir gün ise güneşin geldiği bir yerde bekletiyor, canının yanmasını, aklının başına gelmesini bekliyordu. Yeterli acı çektiğini düşünüyorsa eğer çekilmesini söylüyor, evdeki hizmetçiye merhem sürmesini söylüyordu. Yine büyük bir yaramazlık suçu varsa bu sefer gümüş çubukla ona vuruyor, vampirler gümüşten nefret eder ve cildine değerse yakar ve iz bırakır. Gümüş sopasıyla sırtına vuruyordu, çünkü eğer yara izleri görünürse piyano hocası görecek ve onu hastaneye götürecekti. Elbette bunu istemezdi.
  Chanyeol, ellerinden ateş çıkartabilirdiği için (Y//N: Mama klibindeki gibi düşünebilirsiniz.) Sürekli ellerini buzlu sulara ya da soğuk şeylere ellettiriyordu ki bu gücünü kullanmasın ve etrafı yakmasın.
   Bir gün Chanyeol piyano dersini bitirmiş öğretmenini yolcu ediyordu, yüzünde masum ama burukça bir tebessüm vardı. Sokağı merak ediyordu, acaba insanlar nasıldı, hepsi birbirine mi benziyordu? Masallarda olduğu gibi herkes güler yüzlü ve neşe saçıyor muydu ki? Öğretmeni bahçe kapısını açarken koşarak yanına gitti, heyecanlı bir ses tonuyla

"Bay Kwon, lütfen bana dışarıdaki çocukların ve insanların fotoğrafını çekip getirebilir misiniz? Onları çok merak ediyorum! Hepsi gülümseyen ve mutlu insanlar mı?" Dedi.

  Öğretmeni burukça gülümseyerek başını salladı o konuşurken, kızıl saçlarına elini daldırıp nazikçe okşadı. Sakince mırıldandı ve onun ile aynı boya gelebilmek için eğildi.

"Ah miniğim.. İnsanlar sen ne zaman onlara güler yüzlü olur, iyi davranırsan işte o zaman sana iyi davranırlar. Yani bir iyilip yap, bin iyilik bul. Her zaman lütfen şu gülümsemeni kaybetme." Dedi ve ekledi,

"Ve elbette senin için onların fotoğrafını çekerim, hatta senden bile bahsede-"

  Öğretmenin sözü yüzülen düşen gölge ile bölünmüştü. Ellerini, miniğin saçlarından nazikçe çekti. Karşısında gördüğü çatık kaşlı adam konuşmaya başladı.

"Asla oğlumdan diğer insanlara bahsetmeyeceksiniz, çünkü gerek yok. O insanlardan ne kadar uzakta olursa o kadar iyi." Dedi.

  Öğretmen iki kelime daha edecekken boğazına dizilen yumrular ile susmak zorunda kaldı.. Minik Chanyeol'e bakıp gülümsedi sonra ise bu kocaman siyah evden hızla uzaklaştı.. Sanki öcü görmüştü..
   Minik, elini sallayıp öğretmene veda ettikten sonra arkasını döndü. Gördüğü manzara ile kalbi ağzında atıyordu. Yine o korkunç cezalardan yiyecekti..

"B-bunu ben istedim onun bir suçu yok" dedi titreyen sesiyle..

  Ama dinleyen kim ki? Yine yiyecekti o cezayı..

"Düş önüme, bu gece seni depoya kitlemem gerekecek sonunda. İnsanlar sana lazım değil, onlar kötü." Dedi donuk ve acımasız sesiyle.

  Minik, bir şey diyemedi sadece boynunu büktü, gözleri dolmuştu, neyin doğru veya neyin yanlış olduğunu bile bilmiyordu. Bu acımasız adam ona gerçek babası olduğunu söylemişti ama buna kendisi de anlam veremiyordu, onun kaçırılan bir prens dahi olduğunu bile söylememişti..
İçeri girdiklerinde evin hizmetçisine mahsun bakışlar attı minik Chanyeol, onu alıp bu evden kaçırmasını ve asla geri bu eve dönmemesini söylüyordu.. Kadının elinden bir şey gelmiyordu, o da istemiyordu.. Evin içini çığlıklar bassa da o sessizce ağlıyor ve bu küçük çocuk için dua ediyordu. Bu nereye kadar sürecekti ki? Bu küçük çocuğun günahı nedir ki bu acıları çekiyor? Suçu insan dışı bir varlık olarak doğması mı?
  Chanyeol ergenliğine girene kadar bu süreç böyle devam etti, okula gidemiyordu, ancak öğretmen eve gelip özel ders veriyordu. Cildinde bir sıkıntı, morluk veya iz olduğunu görenlere "cildim hassas" diyip geçiştiriyordu. Ergenlik dönemlerinde şiddet görmesi azalmış, şimdi ise daha değişik olaylarla karşılaşıyordu.
  Yemek yedikleri esnada kendisini tutamadı ve ağzından bir iki kelime çekinerek çıktı,

Acının Tatlı Tebessümü {CHANBAEK} [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin