Bölüm 11

2K 255 110
                                    

Bölüm 11 

Güneş ufkumda doğar, yakar kavurur beni oracıkta. Rüzgâr eser de altı yönden, kalbimi bırakır aşkın karanlığında”

 

-          “Bu şiir çok güzel, sen mi yazdın bunu? “ diye devam etti Nazlı.

-          “ Evet, dün gece aklımdan çıkmayan o kıza hayatımda ilk defa aşk şiiri yazdım.”

-          “ Kıskandım bak o kızı. Emin ol o da senden hoşlanmıştır. ”

Böyle dedikçe yüreğimin yağları eriyor, iç sesim söyle artık ne olacaksa olsun diyordu. Klavyeyi biraz daha önüme çekip derin bir nefes alıktan sonra, köşeye sıkıştırılmış bir suçlu gibi anlatmaya başladım. Kalbimin nezarethanesinde hapsettiğim hislerimi.

-          “ Nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Bu işler nasıl olur onu da bilmiyorum. Ama bütün bilinmezlikler içerisinde bildiğim bir şey var ki, beni Yusuf’ un kör kuyularına, Mecnun’ un ıssız çöllerine attın. Aklımdan ne gözlerin ne de sözlerin çıkıyor. Ben sana vuruldum, o kız sensin ve galiba sana âşık oldum.”

Diye yazıp gönderdim. Kafesin de tutsak beyaz güvercinleri mi gökyüzünün özgürlüğüne. Yaralı kanatlarımı onun hekimliğine teslim etmiş, isminin tecellisi ile ekranımda yansıyan görüntüsünü izliyordum nazlı nazlı. O yazdıklarımı okurken.

Teslim olmak? Annesinden dayak yiyen çocuğun, dönüp annesine sarılarak yine anne kucağında ağlaması gibiydi, aşka teslim olmak. Dikenlerinde gül koklamak, açtığı yaralarla yaralarını sarmak. Kendinizi böyle bir aşka teslim ettiğinizde anlarsınız, eksinizin de artınızın da o olduğunu. Temas edilmeden de dokunulabileceğini.

Kalbim onun ufak tebessümlerine dokunuyordu, o yazdıklarımı okurken. Çiçeklerime umut suyu yağdırmıştı dudak aralarından dişerini görmem. Kalbim bilmem kaç kez durdu bana yazdıklarını göndermeyi beklerken. O zamana kadar bütün bildiklerimi unutup gönderdiklerini okumaya başladım okumayı yeni öğrenmiş bir çocuk heyecanıyla;

-          “ Ne diyeceğimi bende bilmiyorum. Hislerimi dilimin tercüme etmesi bir hayli zor ama dün gece benim de seni düşündüğüm ve bugün seninle konuşuruz umuduyla okulu astığıma bakılırsa kalbim de çoktan yerini almışsın. Senden öğreneceğim çok var ve hislerin galiba karşılıksız değil.  : ) “

O an ölebilirdim. O an ölüp onun ruhunda dirilmiştim zaten. Toprağıma cemre düşmüş baharıma hazırladığım tohumlarım çiçek açmıştı. Sevgili konuşunca üstüne bir şey söylemeye dili varmıyor insanın, dilim onun kelimelerinde tutulmuş gibi sessiz kaldı bir süre. Ona dinlediğim şarkının linkini gönderdikten sonra.

-          “  O zaman baharıma hoş geldin, beni yeniden yeşerten bin bir rengim. “  yazdım.

O güldü sadece, ölürken cenneti görmüş gibi huzurluydu gülüşü. Bir birimizi tanımak için “ eeee “ yazdı. Bundan sonra ne olacağını bilmiyormuş gibi. Ben biraz bilmek istercesine sordum;

-          “ Nasıl bir eş isterdin yani nasıl bir sevgili özellikleri ne olmalı? “

O da herkes gibi, karizmatik olsun, güzel yerlere götürsün, eğlendirsin, arabası olsun, yakışıklı olsun, boyu posu yerinde olsun, çevremde ki insanlar onu kıskansın, kariyeri olsun… Demedi tabi ki de. Zaten bir kız bir erkekten öncelikli olarak bunları beklerse, erkekte kızı bunlara göre yargılar ve neyi severse onunla karşılık görür. Sonrasında bir ömür sevgiye ve aşka açlıktan ölür gider ruhları da, mutluluğu ne ile takas ettiklerini anlayamadan kaderi suçlayıverirler. Ama o herkesten farkını söylediği cümlelerle kalbimde yerini bir kez daha sağlamlaştırdı.

isra - Aşk'a YürürkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin