Bölüm 17 -

1.1K 142 81
                                    

— Yukarıdaki videoda kendi sesimden bir şiir var —

Bölüm 17

" Her şey göründüğü kadar güzel değildir. Bazen görünmeyendedir güzellik."

Yataktan doğrulup Nazlı'dan gelen mesajı açıp okudum. Mesajı sade ve hiçbir şeyden haberi yokmuş bir tavır takınarak yazdığı belli idi;

- " Dün gece uyumuşum mesajını sonradan gördüm kusura bakma. Neler olmuşta bahsetmemişim sana."

Ona o an çok şey yazmak istemiştim. Uzun uzun sonu gelmeyen cümleler kurmak. Tekrar kırarım korkusuyla, sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yediği gibi kelimelerimi seçerek konuşmam gerekiyordu.

- " Müsait misin? Seni arayayım sesli konuşalım." Yazarak kendime zaman kazandırdım.

- " Bugün hafta sonu ağabeyim evde. Müsait olduğum zaman haber ederim ben sana." Diye karşılık verince o an panik yaptım.

Her hafta sonu evde olan babam, tahminlerime göre şuan televizyonun başında oturuyor olmalıydı. Odamdan biraz kafamı çıkarıp etrafa baktım. Annem mutfakta kahvaltı hazırlıyor, oturma odasından da televizyon sesleri geliyordu. Tam tahmin ettiğim gibi babam eve gelmişti ve ben ne yapacağımı bilmiyordum. Ona karşı o kadar mahcuptum ki, bu yüzden yüzüne bile bakamazdım.


Odamın kapısı kapatıp yatağımın üzerine oturdum. Olayların bu noktaya geleceğini hiç tahmin etmemiştim. İçimde iki korku vardı. Biri Nazlı'yı kaybetme diğeri de babamın bana olay güvenini kaybetme korkusu.


Bana hayatta en çok babam güvenmişti. Şehir dışında çalıştığı için çok az görüşüyor olsak da, her hafta sonu geldiğinde bana söylediği sözler kendimi güçlü hissedip özgüven kazanmama sebep olurdu. Yaptığım ufak tefek yanlışlarda herkes beni eleştirirken. " Ben oğluma güveniyorum, o ne yaptığını bilir. Sen bakma bunlara ben hayatta olduğum sürece hep arkandayım senin " demesi, babama duyduğum gururdan gözlerimi yaşartırdı. Sadece okuyup önce güzel bir kişiliğe, sonra güzel bir kariyere sahip olmamı isterdi.


Peki, şimdi aynı şeyi söyleyecek miydi? Onun bana duyduğu güveni boşa çıkarmışken. Kendimi Nazlı bir ceylanın gözlerine esir etmişken, onları hiçe sayarak yaptığım davranışları kabul edebilecek miydi? Yer yarılıp içine girsem diye dua ederken " Kahvaltı hazır " diye seslendi annem.


Odamdan çıkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra yerde serili olan sofraya oturmuş gördüm babamı. Utangaç ve mahcup bir şekilde yüzümü yere eğerek sessizce oturdum sofranın başına. Babam her zaman ki gibi ilk karşılaşmamızda sessiz kalacak gibiydi. Bunu çok şey söylemek isteyip de içine atan yüz ifadesinden anladım. Annemin sessizliğinden de anladım ki babam anneme susması için tembih etmiş, oda bir şey söylemiyordu.


Zannettiğiniz gibi değil. Bizim buralar da o filmlerde gördüğünüz gibi uyanınca her tarafa gülücükler ve sevgiler saçan bir sabahımız olmazdı. Sevgi bizde sessiz yaşanırdı, reklamsız duru bir şekilde. Bir birimize büyük bir sevgi ile bağlı olduğumuzu bilsek de bunu göstermezdik. Belki de sevgiye bu kadar aç oluşumuz var yemezliğimizdendi. Torbamızda bulunan sevgiyi önce ailemize açsaydık başka sevgilere meyletmezdik. Kim bilir. Dünya sebepler âlemi, benimde Nazlı'ya aşırı sevgi beslememin gerekçesi bu olmuştu benim için.


Sahi hiç düşündünüz mü? Mutluluğu, aşkı, sevgiyi, eğlenceyi uzaklarda aramak yerine yanı başımıza ne kadar baktık. Bir annenin şefkatli kollarında sevgi kalmamış gibi, ayaklarının altında ki cenneti unutmuş gibi yüreğimizi cehenneme çevirecek cennetler peşinde koştuk. Bence aile yüreğinizde ham olan sevgiyi işleyebileceğiniz güzel bir fabrika. İşlenmemiş bir sevgiyi başka yüreklere koymak, hayatınızdaki en büyük arızaya sebep olacaktı. Benim yaptığım gibi.

isra - Aşk'a YürürkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin