11🌅

41.7K 2.2K 402
                                    

🌅

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌅

"Görüştüğü biri var?" diye sorarcasına taklit etti karşısındaki kızı. "Bunu kendisi mi söyledi sana?"

Sesi öyle tehlikeli çıkmıştı ki Beyza birazdan korkuyla masanın altına sineceğini sandı. Hızlı hızlı onaylarcasına başını salladı. Ne de olsa Ece'nin barışma gibi bir niyeti yoktu artık. Hem arkadaşı çocuk için ölüp bitiyordu, evlilikleri biter bitmez yeni birisiyle evleneceğine emindi. Tekrar Tugay'la beraber olması kırmızı karın yağmasıyla eşit ihtimalliydi. 

İçindeki kıskançlığı bastırmaya çalıştı. Ece, kendisinden farklı olarak çok güzel, işveli bir kızdı. Kendisi gibi siyah gözlüklerin ardına sığınmıyordu. Üniversitede bile nahifçe bir şey ister, tüm erkekler onun dediğini yapmak için sıraya girerlerdi. Aptal kız, bunun farkında bile olmazdı.

"İsmini tam hatırlamıyorum ama bir ressam var... Onunla görüşüyorlar. Zaten sen de kıskanıyordun sanırım." dedi hızlıca.

Tugay yüzüne hiçbir duygu yansıtmadı ama içinde bir karmaşa oluştu. Kafası allak bullak, kalbi yolundan şaşmak istemezcesine hareket ediyordu.

"Ben Ece'yi erkek sinekten bile kıskanıyordum." dedi çayından büyük bir yudum alırken. "Ama bu karıma güvenmediğim anlamına gelmiyor Beyza. Ece asla böyle bir şey yapmaz. O zibidiyi de..."

"Neden boşanmak istiyor sanıyorsun ki? Sana ihanet etmemek için..."

"Peki sen niye bana bunları anlatıyorsun?" dedi masaya yaklaşarak. "Sen Ece'nin çok yakın arkadaşısın Beyza, niye sırlarını bana açıklıyorsun ki?"

Karşısındaki kız anlık bozguna uğradığında bunu fark etti. Ece'yi çok kırmıştı biliyordu ama aldatmadığına emindi. Boşanırlarsa başkasının kollarında görebilirdi belki ama şu an yapmazdı. İşte bu yüzden boşanmak istemiyordu. En azından birbirlerine bağlı kalmalarını sağlıyordu  o imzalar.

"Çünkü senin gerçekleri bilmen gerektiğini düşünüyorum. Bir anda ortada bırakılmayı kimse hak etmez. Seni aptal yerine koyup bir açıklama bile yapmıyor. Sen iyi bir adamsın, böyle saygısızca ayrılığı hak etmiyorsun."

Elini havada öylesine sallayıp "Her neyse... Ece'nin yanına gideceğim." dedi sandalyesini yere sürterek kalkarken. "Eve kendin gidebilir misin?"

"Biraz geç oldu." dedi bozulan suratını belli etmemeye çalışarak. Her an ağladı ağlayacaktı.

Tugay gerçekten salaktı. Bunca lafa rağmen hala Ece'nin yanına gideceğim diyordu. Kırılan kalbini göz ardı edip öfkesini ve zekasını diri tutmaya çabaladı. 

"Aslında Ece'ye gitmeden önce beni eve bırakabilirsin."

"Taksi çağırtırım sana, daha fazla yanına geç kalmak istemiyorum." dedi masanın üstüne bıraktığı cep telefonunu ceketinin cebine atarken.  "İyi geceler."

Bir saniye daha harcamadan hesabı ödeyip hızla kafenin içinden dışarı attı kendini. Arabasını park ettiği yere ilerledi. Hava artık yağmaya başlamıştı.

🌅

"Annem... Uyudun mu Ece?"

Kapı hafif gıcırtıyla açılırken oje sürmeye devam ettiği tırnaklarından başını hafifçe kaldırdı. Annesinin aklaşmış saçlarını gördü ilk önce, ardından mütevazi giyimli bedenini. Elindeki tepsiyle içeri girdi.

"Akşama kadar uyumuşum." dedi enerjik sesiyle. Yaklaşık yarım saat önce uyanmıştı ve kendini oldukça dinlenmiş hissediyordu. Gençliğini geçirdiği odada kalmak kendisine terapi gibi gelmişti.

"Bir şeyler hazırlayayım mı? Aç mısın?" dedi şefkatli bir sesle. Tepsiyi kenardaki çalışma masasına bırakıp yataktaki kızına doğru yürüdü. Ece de elindeki fırçayı komodine bıraktı. 

"Çilek var mı?"

"Fatih söyledi... Küçük bir çilek canavarı olmuşsun." dedi hafif bir gülümsemeyle. "Baban iki kasa getirdi az önce."

"Çilek yemek istiyorum."

"Yersin kuzum, getiririm birazdan yersin... Karnın biraz ufak kalmış ama olsun ben sana kuzu gibi bakarım. Aktara gidip yağ da aldım, şimdiden karnına sürmeye başlayalım. Doğuma kadar çatlaklarına bir nebze olsun iyi gelir."

Tereddütle karnına baktı Ece. Çok mu küçüktü ki? Aslında öyle olması normaldi çünkü minik bebeği çok hırpalanmış, üzülmüştü. Ona iyi bir anne olmak için çok fazla çabalaması gerekecekti. 

"Kızdınız mı?" diye sordu üzgünce. Annesinin hiçbir şey anlamadığını görünce açıklamaya çalıştı. "Boşanıyorum, size haber vermedim diye."

"Ece'ciğim, güzel kızım... Şimdilik konuşacağın en son problem, boşanıyor olman olmalı... Önemli olan karnındaki can. Baban da, kardeşin de, ben de onun için endişeleniyoruz."

Tam o sırada dışarıdan gelen gürültüyle beraber ikisi de pencereye doğru baktı. Ardından Fatih'in öfkeli sesi duyuldu. Aceleyle iki kadın da pencereye koştururken bahçede ağaç gibi dikilen Tugay'ı fark ettiler önce. Hemen karşısında sırtı dönük bir şekilde Fatih duruyordu.

"Adem babamla görüşeceğim, önümden çık Fatih!" dedi sakin bir sesle. "Yuvam dağılıyor."

"Anca mı aklına geldi kapıya gelmek. Bu kız neredeyse dört aydır yanında değilmiş. Bir kere olsun gittin mi yanına?"

"Gitmediğimi nereden biliyorsun ki?" Sabrı tükenmek üzereydi. Gözlerini etrafta dolaştırdığında Ece'nin bahçeye bakan odasının penceresine takıldı bakışları. Oradaydı, yeşil gözleri kendine bakıyordu. "Ece..." diye bağırdı bu sefer. "İn aşağı."

İleri doğru birkaç adım atmıştı ki Fatih daha fazla ilerlemesine izin vermedi. Omzundan geriye ittirdi. 

"Nereye lan?"

"Fatih, koçum..."

"Ben sana ablama hep nazik ol dedim, o hassastır dedim." diye fısıldadı sesini kimselere duyurmamak için. "Onun kalbini kırma istedim ama sen ne yaptın? Sen ne yaptın Tugay?" 

"Bir şey yapmadım." dese de kalbini defalarca kez kırdığını biliyordu. Ece'yi haksız bulmuyordu zaten. Haklıydı. "Ablanı seviyorum."

"Onu aldatmışsın." dedi acıyan gözlerle Tugay'a bakarak. "Onu kırmışsın, görmezden gelmişsin. Emeklerini parçalamışsın lan sen... Bu mu adamlık?"

"Aldatmadım amına koyayım! Kim nereden çıkartıyor bunu?"

"Eğer ablam evi terk ettiğinde bize söylemiş olsaydın bu dediğine inanabilirdim ama şimdi değil... Biriciğime, güzelliğime inanıyorum..."

Tugay gözlerinin karardığını hissetti. Bu fikre nereden varıp inanmıştı asla bilmiyordu. "Fatih... Babamla konuşacağım."

"Siktir git buradan! Kimlerle düşüp kalktıysan onların yanına git."

"Peki ablan?" diye sordu kendini kaybederek. "Ablan da aldatmış mı beni? Anlattı mı sana?" Anında ağzından çıkanlarla pişman oldu ama Fatih delirmiş gibi kendine bakıyordu. "Öyle demek..."

O sırada  hemen arkasında olan Adem beyin adımları duraksadı. "Tugay!" diye bağırdı gür sesiyle. Ardından yaşadığı hayal kırıklığını anlatan sesiyle "Yazıklar olsun sana." dedi.

🌅

Nasıl toplayacaksın ortalığı Tugay efendi eheheee

Aşk Evliliği Öldürdü (KISA HİKAYE) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin