MİNHO
...
O-. Ne dedi o. Şey demedi değil mi? Sevgili! O! Ben! Hyunjin? Hwang Hyunjin!
AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA (bu bir çığlık)
İçimden olayı anlamaya çalışıyor ve çığlık atıyordum. Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama bu süre içerisinde gözlerimi karşımdaki melekten ayıemadığım için tüm mimiklerini de izliyordum.
Önce bana bağırarak teklifini sundu. Teklifi bizim sevgili olmamızdı. Ardından birkaç saniyeliğine sessizlik oldu ve sadece birbirimize baktık.
Tanrım o birkaç saniyede takılı kalmak ve sonsuza dek o anı tekrar yaşamak istiyorum! Keşke anılarımızı kaydedip sonra tekrar izleyebildeydik. Yemin ederim bu anıyı tüm gün izlerdim.
Yavaşça dediğinin farkına vardı. Önce yanaklarının prmbeleşmesini sonra da tüm yüzünün domates gibi kızarmasına şahit oldum.
Kırmızı bir insana bu kadar yakışabilir mi gerçekten?
Ağzı şaşkınca açıldı ve sol eliyle ağzını kapatıp koskoca olmuş gözleriyle ve tüm suratı kıpkırmızı bir şekilde, eli ağzında bana bakmaya başladı.
Sanki teklifi ben değil de o yapmıştı ve teklif sevgili olmamız değil de terbiyesizce gibi davranıyordu. Tanrım ne kadar da sevimli! Bir dakika sevgili olmayı teklif etti! BANA! HYUNJİN VE BEN! SEVGİLİ!
Road runner kadar hızlı olan kalbim ben bunu hatırlayınca road runnerı bile geçebilecek bir hıza ulaştı.
Acaba o da kalbimi duyabilir mi. Çünkü kalbim o kadar fena atıyor ki eğer karşımda konuşan kişi sen ve cennetimsi sesin olmasa ben kalbimin sesinden sağır olurum
Ne kadar süre sessiz bir şekilde onun suratına baktım bilmiyorum ama önce kendini toparlamak için elini ağzından çekti ardından da az önce ağzında olan elini yumruk yapıp tekrar ağzına götürdü ve gözlerini benimkilerden kaçırıp başka bir yere bakarak sahte bir şekilde öksürdü.
Ardından elleriyle ne yapacağını bilemeyip önce üstündeki olmayan tozları silkeledi ardından olduğu yerde biraz ileri geri sallanıp ellerini ceplerine koydu ve benim dışımdaki her yere baktı. Gözleri arada bir benimkilere kayıyor ardından hemen geri çekiyordu. Sonra ellerini cebinden çıkardı ve göğsünün hizasında kollarını birleştirim dudaklarını da birbirine bastırarak hem başka yerlere hem de arada benim yüzüme bakıp konuşmaya devam etti.
"Ee ne dersin?"
"Hı?"
"Şey teklifime cevabın ne?"
"Teklifin?"
"Şey hani dedim ya. Sevgilim olur musun? Yani sevgili gibi sevgili değil de şey gibi yani. Yani biraz sahte olanından." dedi tekrar. Bunu sözlerin tekrar ağzından çıkması içimden attığım çığlıkları da geri getirdi. Ardından biraz telaşlandı
"Yani sahte diyorum çünkü yani oyun için. Hem Haesoo sinirlenmiş olur hem belki peşini bırakır hem de Haneul de arkadaşlarına sevgilin olduğunu söylediğinde onlar da bir sevgilin olduğuna inanmış olur yani sonuçta kızlar elbette sorarlar madem sevgilisi varmış kimmiş diye. Hem geyim demiştin ben biseksüelim yani benim için de sıkıntı olmaz hem de sahte sevgilinin bir yabancı olmasından iyidir yani sonuçta bilemez bir süre çıkalım dersin sonra seni saplantı haline getirir falan devir çok garip hırlısı var hırsızı var seni de tehlikeye sokmamak lazım o yüzden tanıdık birinin olması daha iyi olur en azından sonuçta yakışıklı da çocuksun. Şimdi gelir sana aşık olur sen olamazsın biraz da iyi kalpli olduğundan onu kırmak da istemezsin ayrılamazsın da sonra evlenmek zorunda kalırsınız peşini bırakmaz mutsuz bir hayat yaşayıp ölürsün falan olmasın öyle şeyler yani anlatabiliyo muyum?..." diye konuşmaya devam etti. Saçmalıyordu ve nefes almadan konuşuyordu.
Utanınca böyle yapması çok sevimli! Tanrım şu an ona çok fena bir şekilde sarılmak istiyorum! Sarılıp bırakmamak!
Benim de hala bir şey demediğimi fark ettim ve bir şeyler demem gerektiğine karar verdim çünkü eğer bir cevap vermezsem konuşmaya devam edecekti.
"Olur."
"..Sonra da der ki en başında bunu bana teklif eden sendin- Ne?"
"Dedim ki olur yani sevgili oluruz sonuçta haklısın yani." durdu. Ağzı hala açıktı. Belli ki olayı idrak etmeye çalışıyordu. Ne dediğimi anlayınca az önce yan dönmüş bir şekilde olabilecek 'felaket senaryolarını' sıralarken saymak için kullandığı, önünde açık bir şekilde bekleyen güzel ellerini kapatıp serbest bıraktı. Biraz olduğu yerde sallandı. Sonra vücudunu tekrar benimkine döndürdü. Önce sınıftaki objelere biraz baktı sonra tekrardan bana döndü. Boğazından garip bir ses çıkarıp sonra da yere bakarak bir şeyler dedi.
"Şey. O zaman yarın görüşürüz. Hem bizimkilere de söyleriz. Gerçi olmaz sınıfın ortasında bağırıp herkesin öğrenmesine sebep olurlar. Sahte olduğunu sadece biz bilsek daha iyi olur. Yani bizim grup. Şey ben bizim telefondaki grupta söylerim sen şimdi meşgul olabilirsin bir de onun için yormayayım seni malum çok fazlq konuşacaklar belli. Şey. Kaçtım ben o zaman. Görüşürüz." dedi ve elini sallayıp ben cevap vermeden tıpkı dediği gibi KAÇTI. Çantasını ışık hızında alıp dışarı doğru koştu ve hızını ayaralayamayıp kapalı olan kapıya çarptı.
"Ha ha . Bu da kapalıymış. Hiç beklemiyordum bilirsin ders anı dışında hep açık olur." dedi ve Sahte bir şekilde kahkaha atarak kapıyı yavaşça açtı ve bu sefer koşmadan çıktı. Sadece kafasını kapıdan içeri sokarak tekrar görüşürüz dedi ve kapıyı kapattı. Büyük ihtimalle sınıfın koridora bakan duvarının cam olduğunu unutup avucunu kafasına vurdu kendi kendine bir şeyler dedi fakat kafasını az önce kapıya da çarptığı için kafası acımıştı. Sonra hızla yürümeye başlayarak görüş açımdan uzaklaştı.
Şimdi kapıya çarpış şekline mi gülsem? Duvarın camlı olmasını unutmasının ne kadar sevimli olmasına mı tepki versem? Yoksa artık şu an resmi olarak sevgili olmamıza mı tepki-. Sevgili. Sevgiliyiz. Hyunjin ve Ben! SEVGİLİYİZ!
Durumu tekrar hatırlayıncs benim de elim ayağım birbirine dolaştı ve hemen eşyalarımı toplayıp Seungminlere gitmeye başladım.
*
Seungminler müstakil bir evde oturuyordu. Bahçeyi geçip evin kapısına ulaştım ve kapıya hayvan gibi vurmaya başladım. Seungmin kapıyı açıp beni görünce
"NİYE HAYVAN GİBİ VURUYORSUN KAPIYA BEN SANA BÖYLE VURSAM GÜZEL OLUR MU!" diye bana bağırdı. Onu dinlemeyip içeri daldım. Bana zaten alışıklardı. Seungminin annesi de yanımıza gelip şaşkınca kapıya bu şekilde vuranın kim olduğuna baktı. Beni görünce tek kaşı kalktı
"Minho? Tatlım bir şey mi oldu?" dedi. Yanlış hatırlamıyorsam Bay Kim daha işten dönmemişti. Kapı tıpkı benim evimdeki gibi direkt oturma odasına açılıyordu ve ben ayakkabılarımı çıkarıp içeri girer girmez yere çöküp oturdum. Bu hareketim Bayan Kim in şaşkınlığını endişeye çevirdi ve Seungminin de endişelenip yanıma gelmesine sebep oldu.
"Minho noldu?!" diye tekrar sordu Bayan Kim.
"En son Hyunjin çıkışta konuşmak istemişti. Bir dakika yoksa Hyunjine mi bir şey oldu? MİNHO CEVAP VER HYUNJİN İYİ Mİ?!"
Bu zaten endişeli olan Bayan Kimi daha da endişelendirdi.
"Hyunjin gayet iyi." diyebildim sadece. İkisi de derşn bir nefes aldı ve Seungmin omzuma vurup
"Niye bu haldesin o zaman niye durduk yere bizi korkutuyosun aptal!" diye bağırdı. Ona dönüp fısıltıyla
"Hyunjin ve ben artık sevgiliyiz." dedim. Ne kadar kısık sesle konuşursam konuşayım beni duyabilecek kadar yakınımdaydılar ve duydukları şey ikisinin de birden ayaklanıp
"NEE!" diye bağırmasına sebep oldu. Kendş kendime kırkırdamaya başladım ve ben de bağırdım.
"HYUNJİNLE SEVGİLİYİZ!!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forget-me-not (hyunho)
FanfictionMinho uykularından her seferinde kabuslarla kalkan ve bundan bıkmış biridir. Hyunjin ise Minho'nun rüya görebilmesini sağlayabilen tek kişi. Hikaye genel olarak Minhonun bakış açısınından yazılacaktır.