Öğlene kadar ders dinlemeyip Araf'ı düşündüm.
Ona söyleyeceklerimi kafamda tartıyordum.Sonra boşvermeye karar verdim. Nasılsa onunla bir şekilde konuşacaktım ve saçmalasamda o benim ne demek istediğimi anlardı.
Ah gerçekten aramızda bir çekim vardı bunu inkar edemezdim.
--------------------------
Kafeteryaya indiğimde Araf bey çoktan gelmiş çayını almış oturmuş bile. İnsan bizede bir çay alır ama nerde onda o düşünce.
Sinsi sinsi arkasına yaklaşıp " Bize çay yok mu enişte bey " deyip gülümsedim.
Bu söylediğim gerçekten tuhaf hissettirmişti ama gerçek buydu.
Ciddi misin der gibi bakıyordu.
" E hadi çay çay çay " diye söylendim ellerimi de birbirine çarparken.
Birşey demeden kalktı, çayımı aldı.
Canım ya hiçte kıramazmış beni. Yalan!
" Senin bana hizmet etmen gerekir küçük fare, ben senden büyüğüm. "
" Büyük mü dedi biri? Alt tarafı bir yaş be " diye sitem ettim ve devam ettim.
" Ayrıca ne kadar büyük olursan ol adam dediğin centilmen olur canım aa" iğneleyici bir ses tonu kullandım.
" Çok konuşmada iç şu çayını " dedi emir vererek.
" Oo sert erkek " deyip güldüm. Asıl konuya gelmeyi hiç istemiyordum.
Bir an ciddileştim.
" Tahmin ediyorsundur ki konu Azra."
Yüzü birden gerildi.
" Bende seninle o konuda konuşacaktım. En iyisi bahçede konuşmak. " dediği gibi yerinden kalktı.
Banada onu takip etmek kaldı.
---------------------
Bağdaş kurup ona doğru döndüm. Seni dinliyorum bakışlarımdan etkili bir tanesini ona yolladım.
Sıkıntılı bir hali vardı. Susuyordu.
O zaman konuya ben girmeliyim diye düşündüm.
" Azra'ya karşı neden uzaksın?" dedim yargılar gibi.
" İlk konuşmayı benim yapmama izin ver. " izin istercesine yüzüme baktı.
Kafamı yukarı aşağı salladım. Derin bir nefes aldı.
" Bak Azel. Ben Azra'ya karşı hiçbir şey hissetmiyorum. Başından beri aklımda başkası vardı. Bunu o da biliyor. Bu yüzden ayrılma karar aldık. Aslında pek ayrılık da denmez buna " nefesini bıraktı.
Ne demek istiyordu? Ayrılmışlar mıydı? Ne zaman ? Daha Azra dün benden onunla konuşmamı istemişti.
Nasıl yani aklında başkası vardı ve Azra bunu bile bile Araf'la mıydı? Ve beni niye uğraştırıyordu? Son cümleyi umursamadan devam ettim.
" Kim? " sesim titreyerek sormuştum.
Belkide bilmemem en doğrusu olurdu. Onunla bu denli yakınken tekrar uzaklaşmak istemiyordum.
Belki arkadaş olarak kalabilirdik. Azra'nın yanlış düşünmesine gerek kalmaz o zaman diye düşündüm.
" Azra'yla konuştuk. O sana herşeyi anlatacak. Ama senin hayatımdan çıkmana izin vermem küçük fare. Sadece yanlış anlama. " dedi yalvaran ve umut dolu bakışlarla.
Ah bir dakika. Ama senin hayatımdan çıkmana izin vermem mi demişti o? Birde gülümsemişti.
Neler dönüyordu burda? Azra'yla bir az önce konuşmam gerekiyordu sanırım.
" Bir şeyler mi karıştırıyorsunuz bakalım " dedim tebessüm ederek. Söylediği o cümle hoşuma gitmişti.
Suratıma bakıp sadece gülümsemekle yetindi ve birşey söylemeden kalkıp gitti.
" Hey! " diye arkasından bağırsamda umursamayıp yoluna devam etti.
Oturmaya devam edip düşündüm. Ve Azra'yı aramaya karar verdim.
- Çok mu özledin hayırdır , deyip güldü. Tiki arkadaşlarının yanında tabi onlar gibi konuşur şimdi.
- Bahçeye gel hemen, deyip konuşmasına fırsat vermeden telefonu kapattım.
-----------------
" Evet neler oluyor bakalım " alaylı bir şekilde söze girdi Azra.
" Sana sormak lazım " dedim iğneleyici ses tonumla.
" Araf ayrıldığınızı ama buna pek ayrılık denmeyeceğini söyledi. Üstelik aklında başkası varmış ve sen bunu biliyormuşsun. Bana açıklamayı sen yapacakmışsın. Sahi neden bana açıklama yapma gereği duyuyorsunu ayrıldıysanız bu sizin sorununuz. " dedim sinirli sesimle.
Bir an durdum ve devam ettim.
" Senin bana açıklama yapman gereken tek konu dün Araf'la konuş diye peşimde dolanırken bugün duyduklarım "
Azra tepki vermeye yeltenmemişti bile. En sonunda ağzını açtı.
" Bunu sonra konuşalım " dedi neşeli sesiyle.
" Hayır şimdi. " dedim vurgu yaparak.
"Akşam evde konuşuruz. " yanağıma sulu bir öpücük kondurduktan sonra arkadaşlarının yanına döndü.
Bu ara Deniz'le sınıf dışında fazla takılmadığımızı fark ettim. Hemen ona mesaj atıp bahçeye gelmesini istedim.
Araf'ın bana söylediklerini eksiksiz bir şekilde anlattım. Özellikle o cümleye vurgu yaparak.
Deniz'in ağzı resmen o şeklinde açılmıştı. Ona fazla zaman ayırmadığım için trip atar falan diye düşünüyordum ama hiçte öyle olmadı. İşte benim kardeşcağızım !
En sonunda konuşmaya karar verip ağzını açtı.
" Kızım ben sana demedim mi bir işler dönüyor diye. Amma şanslısın var ya " kıkırdadı ve ekledi.
" Bu haberden sonra derse girmek olmaz sahile gidelim. Dondurmalar benden!" sesi heyecanlı çıkıyordu.
Kızardığımı hissediyordum. Hemen sınıfa çıkıp eşyalarımızı aldık.
Tam kapıdan çıkıyorduk ki , bir mesaj alındı.
Hemencecik açtım.
Kimden: Bilinmiyor
- Ne o okulu mu kırıyorsun ? Nereye?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ SİYAH - ASKIDA -
Ficção Adolescente" Sen siyah gibisin. Soyutlamışsın kendini dünyadan, diğer renkleri hiçe saymışsın. Oysa siyahı gökkuşağından bile atmadılar mı? " diye sordum. " Ne gökkuşağına nede diğer renklere ihtiyacım yok, zaten gece bana ait." diye karşılık verdi. Bu cevabı...