Avm den döndükten sonra hiç bir şey yaşanmamış gibi Jimin ve Yoongi'nin yanına gitmiştik. Sanırım onlarda sevgiliydi çünkü Jimin , Yoongi'nin peşinden ayrılmıyordu. Düşüncelerimle birlikte Jungkook'un yanına oturdum. Telefonu ile uğraşıyordu. "Jungkook bana da telefon kullanmayı öğretir misin ?"
"Taehyung telefon senin neyine Tanrı aşkına. Zaten geri dönmeyecek misin ?" Haklıydı. Zaten geri dönmeyecek miydim. Salak gibi birde ona bağlanıyordum. "Haklısın. Kusura bakma." Dedim ve yanından kalktım. Tam gidecekken kolumdan tuttu.
"Özür dilerim Taehyung. Bugün biraz gerginim. Namjoon hyung'u düşünüyordum. O gelince sen gidecek misin ? Veya Hyung gelebilecek mi ? İyi mi ? Gerçekten hiç bir şey bilmiyorum." O anda aklıma nir fikir geldi.
"JUNGKOOK!" Aniden bağırdığım için yerinden sıçradı ve soru dolu gözlerle bana baktı. "Namjoon hyung'un efsaneye baktığı kitaplar evinde mi ?" Sorumla sanki bir şeyleri hatırlamak ister gibi boş boş duvara baktı. Ardından "Sanırım öyleydi. Neden sordun ?"
"Çünkü eğer Namjoon hyung o kitaptan baktıysa , bizde aynı kitabı araştırarak dönüş yolu hakkında bilgi alabiliriz öyle değil mi ?" Cümlem bittiğinde Jungkook'un suratı düşmüştü. "Hey , iyi misin Jungkook ? Ne oldu ?"
"Bir şey yok. Haklısın hadi gelin bakmaya gidelim. Umarım kitabı bulabiliriz." Hepimiz Jungkook'a hak verip ayağa kalktığımızda daha büyük olduğu için Jimin'in arabasına bindik. Sürücü koltuğunda Jimin , yanında Yoongi arkada ise ben ve Jungkook oturuyorduk. Sessiz geçen yolculuğun sonunda Namjoon hyung'un olduğunu tahmin ettiğim bir eve geldik.
"Ahhh! Bu kitapta değil. Nereden bulacağız biz bunu ?" Yoongi'nin mızmızlanmasını dinlerken başka bir kitap aldım elime. O sırada Jimin bağırdı. "Buldum sanırım! Buraya bakın."
Hepimiz koşarak Jimin'in yanına gittik. Jungkook kitabı eline alıp biraz karıştırdıktan sonra bize uzattı. "Doğru kitap bu. Hadi oturun yanıma."Jungkook lafını bitirince hemen yanına oturdum. İlk önce bana bakıp yerinde biraz kıpırdandı , ardından önüne dönüp kitabın sayfalarını çevirmeye başladı. Biz ise o sırada gözünden kaçırdığı bir yer olursa diye onunla birlikte dikkatlice okuyorduk.
Yavaştan uykum gelmeye başlamıştı. Çünkü Tanrı aşkına hem sessiz hemde ılık bir yerde duruyorduk. Kim olsa uykusu gelirdi. Farkında olmadan kafamı Jungkook'un omzuna yaslamıştım. İyice uykuya dalarken saçlarımda Jungkook'un elini hissetmiştim fakat fazla umursamadan uykuya daldım.
Uyandığımda tanımadığım bir odada yatıyordum. İlk başta korksam da sonradan Namjoon hyung'un evinde olduğumuz aklıma gelince rahatladım. İçeriden Jimin'in sesleri geliyordu. Kitap hakkında konuşuyor olabilecekleri aklıma gelince hızlıca yanlarına gittim ve Yoongi'nin karşısındaki tekli koltuğa oturdum.
"Ee ne konuşuyordunuz ? Efsane ile alakalı bir şeyler mi buldunuz ?"
"Aslında evet. Seni uyandırmaya gelecektik birazdan. Jungkook anlatsın sana da." Yoongi lafını bitirince Jungkook'a döndüm.
"Efsaneye göre paralel evrenlerde aynı anda yapılan iki şeyin yapan kişiler arasında değişme imkanı varmış. Yani iki kişinin yer değiştirme imkanı. Bir nevi ışınlanma sanırım. Eğer ışınlanma olayı gerçekleşmezse neyi yapıyorlarsa gerçekleşir. Yani senin intihar etmen gibi , Namjoon hyung eğer deneme yapmasaydı şu an ölmüş olacaktın yani. Eğer ki ışınlanma gerçekleşirse yani sizde olduğu gibi kişiler yer değiştirir. Geri dönme olayı ise şöyle oluyor. Mesela Namjoon hyung uyandığı yeri hatırlarsa gittiği zamandan bir ay içerisinde aynı yere tekrar gidip aynı saatte suya atlarsa geri dönebilme imkanı varmış. Başka bir efsanede ise bir başkası daha getirilebiliyormuş."
Jungkook cümlesini bitirince benim cevabımı bekler gibi gözlerime baktı. Ne diyebilirim ki ? Gitse miydim geri ? Geri döndüğümde mutlu olur muydum ? Hyungumu da çok özledim ama buraya alışmıştım.
"Gidip geri dönebilme gibi bir şey gördünüz mü ?" Hepsi bana anlamaz gözlerle bakınca cümlemi biraz daha açman gerektiğini anladım. "Yani diyorum ki mesela oraya geri dönsem , ondan sonra , buradan planlı bir şekilde gitsem tabii ki , aynı saatte ve aynı zamanda yine birisi atlayabilir mi ?"
"Ben kitabı okurken öyle bir şeye denk gelmedim o yüzden bilmiyorum ama bence kendini tehlikeye atmamalısın Taehyung." Jimin yorum yapınca başından beri hiç konuşmayan Jungkook'a döndüm. Bana ne der gibi omuz silkti ve ayağa kalktı. Kaba herifin tekiydi. "Seni duyabiliyorum Taehyung. Azıcık sessiz hakaret et bari. Neyse acıktım ben yemek ister misiniz ?"
Jungkook söyleyince acıktığımı fark etmiştim. Bu yüzden başımı olumlu anlamda salladım. Diğerleri de benimle birlikte onay verince Jungkook pizza sipariş edeceğini söyledi -sipariş olayı bu zamanda en sevdiğim şeyler arasındaydı- ve telefonunu almaya gitti. Açıkçası bir tepki vermemesi moralimi bozmuştu. Daldığım yerden Jimin'in elini gözümün önünde sallamasıyla ayrıldım. "Sana sesleniyorum Tae duymuyor musun ?"
"Kusura bakma Jimin-ah dalmışım duymadım. Sen ne diyordun ?"
"Diyorum ki pizzayı nasıl yersin ?" Yüzüne anlamaz bir şekilde bakınca arkadan onu Jungkook uyarmıştı. "Nereden bilsin o ? Daha önce pizza mı yedi ? Onun zamanında öyle şeyler yoktu." Cidden Jungkook bu kadar kaba olmak zorunda mısın ? "O haklı Jim. Sen kendine ne alıyorsan bana da ondan alabilirsin." Diyip buruk bir şekilde gülümsedim. Sanırım buradan gitmem benim için daha iyi olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prince | Taekook
Teen FictionJoseon dönemi prensi Taehyung , yaşadığı zorluklara karşı gelemez ve çözümü intihar etmekte bulur. Ancak intihar girişiminin onu hiç beklemediği şeylere sürükleyeceğini tahmin etmemiştir.