20: ŞEYTANIN TAKINDIĞI MASKELER

24.2K 891 1.3K
                                    

İNSTAGRAM: SUDEYANOV

bölümlerden önce şarkılar ve bölümü yansıtan fotoğraflar ayrıca alıntılar atıyorum takip etmeyi unutmayın.

çoğu şey açığa çıkıyor sindire sindire okuyun.

Bölüm şarkısı:

Birsen Tezen&Cem adrian - Beni hatırladın mı? (Bu şarkıyı dinleyerek okuyun)

Cem adrian-Bana ne yaptın?

Diğer bölümün oy sınırı dolmadı ama dediğim gibi ilki dolmasa bile günün ikinci bölümünün sınırı dolmalı

Oy sınırı: 300 Yorum sınırı:1000

🔥

22 Ekim 2004
İstanbul: Cihangir.

Yazardan

Gerçekler, sinsice gün yüzüne çıktığında; sisli bir günün gecesine yaklaşan vakitlerde iki ruh birbirine karıştı.Yarım kalmış iki parmak ucu birbirine tutunduğunda, yazılan kaderleri onları defalarca yaralayacaktı.

Her daim, geçmiş bir yılan gibi onların boğazına sarılıp nefesini keserken; çığlıkları kesilecek, feryatları unutulacaktı. Onlar iki çocuktu, birbirlerinin yarasına gülen; onlar iki yetişkindi, birbirlerinin ruhunu bilen.

Akşam vakitleri gelmişken, sonbaharın çıkmazında olan gök, Tanrı'nın parmak uçlarından yağmuru akıttı. Ilık fakat güçlü bir rüzgar esiyordu. Babasının çalışma odasında oyun oynayan kız çocuğu, camdan esen rüzgar ile saçlarının dağılmasına tiz kahkahalar atarken ellerini birbirine çarpıp babasından gizli dinlediği şarkılardan birini mırıldandı.

Kız çocuğu burada olmamalıydı, babası birazdan gelip ona kızabilirdi. O zaman üzülür, bununla baş edemezdi; bazen kırılgan olduğu için çok üzülüyordu ama sonra küstüğü herkesi affediyordu. Büyükbabası ona affetmenin erdemlik olduğunu söylemişti.

Gelen adım sesleri, kızı korkuturken ne yapacağını bilemeden babasının çalışma odasındaki, küçük ahşap yontulmuş dolabın içine girip kapısını kapattı. Burası karanlıktı ama sorun değildi, kız çocuğu küçük delikler sayesinde biraz ışığı görebiliyordu.

Nefesini tutup bekledi, kısa bir süre içinde kapı açıldı ve adım sesleri birden fazla oldu. Önden babası, arkasında, herp Tutkun'un giymek hayalinde olan kısacık elbiseli bir kadın, ve kadının elinden tuttuğu bir çocuk girdi.

Bu çocuk korkak mıydı, neden annesinin elinden tutmuştu?

Babası, hep olduğu gibi baş koltuğa oturdu. Genç kadın, sarı saçlarını düzeltip, delilerin oturduğu koltuğa oturdu. Babası onu uyarmıştı, deli dememeliydi.

"Nesrin." Dedi babası hafif telaşlı bir ses ile. "Bu saate neden geliyorsun? Tutkun uyanık."

Babasının telaşı, kızının bu kadını görmemesi içindi. Bir psikolog olarak en son isteyeceği şey küçük kızının kötü etkilenmesiydi. Nesrin denilen kadın umursamazca omzunu silkip yanında getirdiği çocuğu gösterdi.

Tutkun'un babası Vural Alasoy, gözlerini küçük çocuğa çevirdiğinde gözlerini endişe bürünmüştü. Çocuğun ağzı yüzü kan içindeydi, dudağı patlamış gözü morarmıştı.

"Bu çocuğun hali ne?" dedi korkutmamak için sinirini bastırmaya çalışırken. Gördüğü manzara ile kan başına sıçramıştı. Tutkun'dan bir iki yaş büyük bir çocuk nasıl böyle dayak yiyebilirdi.

666 || Texting +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin