İyi okumalar
"Kahvaltı neden iki kişilik değil de bir orduluk?" uyuşuk adımlarla kendi sandalyeme oturarak konuştuğumda Taehyung'un burada olmadığını yeni fark ettim.
"Nerede bu dangalak?" gözlerimi ovuştururarak açmaya çalışırken kapı açılmıştı.
"Günaydınlar ev halkı"
"Lanet olsun. Sabahın köründe Jimin'in sesini duymak ne tür bir ruh hastalığıdır acaba. Yüzümü bir kere daha yıkasam iyi olacak" kendi kendime söylenip ayağa kalktım. Kapıya geldiğimde karşımda 4 kişi görmeyi beklemediğimden korkup geri geri giderken yere düşmüştüm.
"Ahh, hepsi bana olan hayranlığından kaynak-ahh ya sen ne istiyorsun benden!" Jimin kafasına ardı ardına vuran Seokjin'den kaçıp masaya gidince önüme gelen ele baktım.
Seokjin'in elini tutup kalktım. Utancımdan daha fazla ölmemek için masaya gitmeyi teklif ettim. Yerime oturan Jimin'i kazağından tutup kaldırdım ve yan tarafa oturttum.
"Yerine de oturtmazmış."Jimin'e ters ters bakıp kahvaltıma başladım. Çayımı içip Taehyung'un önünde duran zeytinlerden art arda alıp ağzıma attım. Bir tane daha zeytin alacakken gözlerim beni izleyen gözler ile buluşunca durdum.
Taehyung beni masanın izin verdiği kadarı ile süzüp tekrar yüzüme bakınca zeytini bırakıp çayımı tek seferde içtim. Hızımı ayarlayamayıp bardağı masaya biraz hızlı bırakınca Jimin yerinden sıçramıştı.
Jimin elini dudaklarıma atıp açtı ve içine bakmaya başladı. Şaşkınca etrafıma bakınmaya başlayınca Taehyung sandalyemi tutup kendine çekti ve Jimin'in eline vurdu.
"Ne yapıyorsun Jimin?"
"İçi sağlam mı diye bakıyordum sadece Taetae! Bu çıldırmış, o çay çok sıcaktı." kahvaltının devamında herkes Jimin'i azarlayıp durmuştu. Ben ise bir bardak su içtikten sonra onları dinliyormuş gibi yaptım. Aklım hala Taehyung'un dün ki hareketlerindeydi.
Sonunda kalkıp bahçeye gittiğimizde bu sefer Jimin'in yanına oturdum.
"Ben Jungkook ile yeni açılan alışveriş merkezine gitmek istiyorum Taehyung" Jimin'in dedikleri dikkatimi çekince Taehyung'a kaçamak bakışlar attım.
"Nereden çıktı bu?" yine aynı soru. Cevabı belliydi zaten.
"Sana ne canım? Canım istedi ve söyledim. Bence gitmeliyiz sen şirketteyken" Taehyung arkasına yasladı ve bacaklarını araladı.
"Hayır. Jungkook'un yeterince eşyası var zaten. İhtiyacı olursa ben alırım"
"Aslında gitmeyi isterim" sessizce konuştuğumda Namjoon hyungun kaşları çatılmıştı.
"Hayır dedim, uzatmayın" derin bir nefes alıp son kez şansımı denemek için oturuşumu dikleştirdim.
"Tüm gün evde sıkılıyorum fena ol-"
"Hayır dedim bir kere. Uzatmayın ve çok istiyorsan alışveriş yapmayı telefondan hallet. Sende kendine başka alışveriş arkadaşı bul" Taehyung elini saçlarından geçirip koltukta yanını gösterince oflayıp kalktım ve yanına gidip boşluk bırakarak oturdum.
Elini belime atıp beni kendine kelimenin tam anlamıyla yapıştırınca inleyip ellerimi göğüslerine koydum. Gözlerim sonuna kadar açılırken biz hariç bakacak yer arayan üçlü ile ısınmaya başlamıştım bile.
Tam açıklamaya yapacağım sırada Jimin elini havada savurup ayağa kalktı. Diğer elini gözlerine siper edip arabalarına doğru yürünce kalkmaya çalıştım ama Taehyung izin vermedi.