Yüzünü dökme küçük kız
bırak üzülmeyi
yalnız sen misin düşün
unutan sevilmeyi
her siyahın bir beyazı
gecelerin gündüzü de vardır
yüzünü dökme küçük kız
kızma onlara
yalnız sen misin bir düşün
zincir oranda buranda
her tutsağın bir kaçışı
uykunun uyanışıda vardır
yüzünü dökme küçük kız
yaşamın anlamını bul
sonra dinle kendini
yolunu bil..
B.ORTAÇGİL
HAZAN
Çocukken babama hep saçma sapan şeyler sorardım; yağmur yağarken erir miyiz, yada gök kuşağının üstünden kayabilir miyiz gibi gibi....çocuktum çünkü amacım biraz dikkat çekip benimle ilgilenmelerini sağlamaktı. Ama bu saçma sorularıma rağmen babam kahvaltı masasında gözlerini gazatesinden ayırmazdı. Hep küçük şeyler bekledim onlardan, annemin saçlarımı taramasını, babamın masal anlatmasını, beraber saçma sapan oyunlar oynamak gibi küçük mutluluklar. Bir akşam yıldızları seyrederken dadıma dönüp "yıldızlara dokunabilirmiyiz?" diye sordum. "neden yıldızlara dokunmak istiyorsun?" dedi cevap vermedim çünkü sebebini bilmiyordum, "pekala cevap vereyim, yıldızlar çok uzaktalar Hazan'cım bu yüzden onlara dokunamayız" dedi, "ozaman annem ve babamda yıldızlar gibimi" dedim. "neden böyle düşündün" dedi birşeyler anlamak istercesine, "çünkü onlarada dokunamıyorum" dedim cevap vermek yerine yüzümü okşadı, ozaman anlamıştım sıcaklıktan yoksun, sevgiden bihaber büyüdüğümü. Bazen keşke fakir bir ailede doğmuş olsaydım diye düşünürdüm, aynı odada kardeşlerimle oyunlar oynamak, kış günlerinde sobanın etrafına doluşmak yada annemle beraber yemek yapmak gibi küçük aile sıcaklığı..
Bugüne kadar hiç gerçek anlamda sevildimmi hiç bilmiyorum, sevdiğim insanlar çekinmeden gösterdi gerçek yüzlerini, acımadan yaraladılar beni yaralar tam kabuk bağladı diyorum ama canavar ruhları tırnaklarıyla kazıp kanatıyorlardı yeniden, ruhumu iyiliştirmeme izin vermiyorlardı. Odamda sakinleştiricilerin etkisinden uyuşmuş vaziyette yatağımda yatmış gözlerimi tavana dikip bu saçma sapan hayatımı düşünüyordum. Odanın kapısı açıldı başımı çevirdim Neslihan Hemşire içeri girdi yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirip yanıma gelip yatağıma oturdu, "nasılsın tatlım" dedi, bu sorulardan nefret ediyordum 'nasılsın, iyi misin, nasıl hissediyorsun' bıkmıştım artık yüzümü ona doğru çevirip,
"bok gibiyim anladınız mı hayatım bir şerefsizin elinde oyuncak olmuş, battığım bataklıkta boğulmam için elinden geleni yapıyor akbabalar gibi tepemde dolaşıp öümümü bekliyor" diye bağırmak isterdim ama yapmadım herzamanki gibi cevap vermeden kendimi pencere tarafına çevirip gözlerimi kapadım, bir süre sonra yataktan kalkıp banyoma girdi. Onu gördüğümü sandığım günden beri; bana göre gerçekten görmüştüm, ama herkes halisilasyon gördüğümü iddia ediyordu ve beni buna inandırmaya çalışıyorlardı. Ordaydı kanlı canlı bana bakıyordu, maviliklerini üzerime sabitlemişti. Savaş Bey, Cenk, Buğra ve güvenlik görevlileri heryeri didik didik etmişti ama ona dair bir iz yoktu, burası kocaman bir yerdi ve eminim biryerlerde gizlenmişti ama kimseye anlatamıyordum, deliliğin en kötü yanı kimse söylediğinize inanmıyordu. Savaş Beye onu gösterdiğimde oturduğu yerde yoktu o anda herkes bana acıyan gözlerle bakmaya başladı hepsinde aynı ifade vardı işte bu çok can yakıcıydı. Kendimi o anda boynuna ip dolanmış idam sehpasında ölümü bekleyen bir suçlu gibi hissetmiştim, bu acizliğim in yansıması gibiydi. yastığımı sıkıca sarılıp burnumu çeke çeke ağlamaya başladım Neslihan Hemşire ağladığım için mendil uzattı burnum aktığı için ona bakmadan uzattığı mendili aldım bu çok utanç verici, mendile burnumu çekerek sildim sonrada teşekkür ettim,
"bir şey değil" dedi ama bu Neslihan Hemşirenin sesi değildi yataktan irkilerek doğruldum, bu çok ezikçeydi burnumu çekerek ağlamaktan bahsediyorum yani birinin yanında, kekeleyerek konuştum, "ssenn burda ne arıyorsun" dedim
"seni merak ettim" dedi dinlendirici ses tonuyla "Cenk beni neden merak ediyorsun...yani biz birbirimizi tanımıyoruz bile" dedim nefes vererek başıyla yatağımı gösterdi "oturabilirmiyim"dedi onay isteyen bakışlarıyla, bu yakınlık beni rahatsız etsede ayaklarımı toplayıp geri çekildim vakit kaybetmeden yatağın köşesine oturdu. Ellerini saçlarından geçirdi ve daha çok dağıttı canı sıkkın gibi bir hali vardı konuşmaya başlayınca istemsizce dudaklarına baktım kendimi toparlayıp ellerime odaklandım.
"Birini merak etmen için onu çok iyi tanıman gerekmez.... bak Hazan ne yaşadığını biliyo- sözünü bitmesine izin vermedim yüzüne sinirlenerek baktım
"nerden biliyorsun, yada dur tahmin ediyim burası dayının merkezi ve herkesin hayatına karışmaya hakkın olduğunu düşünüyorsun değilmi?" dedim bu çok utanç verici kendimi damgalanmış gibi hissediyorum, sanki alnımda yazılmış gibi birilerinin yüzüne bakmaya bile çekinirken kendinin hayat hikayemi bilmesi canımı sıkmıştı.
"ben birşey öğrenmek istersem öğrenirim bunun için dayıma ihtiyacım yok, ayrıca kimsenin hayatına karışmıyorum" dedi. Bir süre sessizlikten sonra ayağa kalktı ve gözleri acıyarak beni inceledi, üstünü düzeltip tekrar baktı birşey söylememi bekliyordu,
"yapma" dedim yüzünü anlamışcasına buruşturdu "yani bana acıyarak bakma"
"hah acımakmı " eliyle ağzını kapattı sonra indirip eliye etrafı gösterdi "biz nerdeyiz Hazan farkındamısın bir rehabilitasyon merkezi; yani bende senin gibi hastayım senin benden bir farkın yok."
"bana inanıyormusun...yani onu gerçekten gördüğüme eminim". dedim
"sana inanıyorum Hazan yani ilaçlarını azaltmıştın, halisilasyon görme olasılığın düşük" dedi
"ilaçlarımı azaltığımıdamı öğrendin neden hayatım seni bukadar ilgilendiriyor bu bana çok saçma geliyor"dedim, yüzüme boş boş baktı
"ben artık gidiyim kendine gelmene sevindim" dedi yüzünden tebessüm bile geçmedi buna aynada çalışıyormuş gibi bir hali vardı, teşekkür edip mendili ona doğru uzattım,
"sen de kalsın zaten bana emanetti" dedi arkasını dönüp odadan kokusunu da alıp çıktı. mendile bakıp inceledim üzerinde harfler fardı G.Y kime aitti bu mendil yine kafamı karıştırmayı başarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ DELİ BİR KALP
Randomiki yaralı kalbin hikayesi ,yaşadıkları olaylar onları bir akıl hastahanesine sürükler bakalım hasta olan ruhlarını kalpleriyle onarabileceklermi; yoksa kendi karanlıklarında boğulmayımı tercih edecekler. *Ümidi yitirmiş olanın başka kaybedecek bir...