Öyle anlar yaşar ki insan, umursamaz bazılarını. Bana sen lazımsın, ötesi yok. Doğum tarihimle ölüm tarihimin arasındaki kısa çizgiye bir aşk sığdıra bilirsem ne ala... Geri kalan her şey başkalarının olsun.
Gerçekten çok kötü bir rüyaydı. Kabus genelde nadir görürdüm. Bugün de görmüştüm. Hemde kabustan bile beterdi. Uyandığımda her tarafım ter olmuştu.
Kabustan bu kadar etkilenmiştim demek ki. Herşey gerçek gibiydi. Yanımda Poyraz'ın uyuduğunu farkettim.
Eğer bana elini sürmüş olsaydı onu asla affetmezdim. Hala otobüsteydik. Yolumuz az kalmıştı. Hava kararmaya başlamıştı. Yolumuz az olduğu için bir daha uyumadım. Kulaklıklarımı takıp müzik dinlemeye başladım.
Cama başımı yaslayıp dışarıyı izlemeye başladım. Uzun yolculukları çok severdim. Özellikle dışarıyı seyretmeyi. Aklıma Hakan'ın bana dedikleri gelmişti.
"Seni ilk geldiğin günden beri seviyorum" bu cümle aklımda kalan tek yerdi. Diğer söylediklerine takılmamıştım ama bu cümle bana hayellerim gerçekleşek gibi hissettirmişti.
Ama bu söz konusu bile olamazdı çünkü Hakan ve Ecem sevgililerdi. Bu düşünceler aklımdan geçerken ve müzik dinlerken ağladığımı farkeetim. Bu aralar çok ağlıyordum.
Hemen gözümdeki yaşları sildim. Bu aşk bana gerçekten acı veriyordu. Poyraz'ın uyandığını ve beni izlediğini farkettim. Bana döndü ama tek bir cümle bile söylemedi.
Otobüs durmuştu. Okulun önüne gelmiştik. Herkes otobüsten inmeye başlamıştı. Poyraz ve Hakan benden önce inmişlerdi. Bende peşlerinden inmiştim. Herkes evlerine dağılmaya başlamıştı. Bende durağa doğru yürümeye başladım.
Akşam vakti olduğu için korkuyordum. Bu yüzden hızlı bir şekilde durağa yürüdüm. Durağa geldiğimde kimse yoktu. Daha sonradan bir kaç kişi gelmişti ama ben hala korkuyordum. Arkamdan bir ses geldi:
- Vay yavruya bak sen.
İnanmıyorum korktuğum şeyler hep başıma gelirdi. Bu da korktuğum bir şeydi. Arkama bakmadan okulun bulunduğu yöne doğru hızlı adımlar atmaya başladım.
Arkamdan geldiklerini hissettiğimde dah hızlı yürüdüm. Ben hızlandıkça onlarda hızlanıyorladı. Koşmaya başladım. Birinin kolumdan tutmasıyla korkum ikiye katlandı.
İki kişilerdi ben bunlarla baş edemezdim. Hemen bir yol bulmam lazımdı ama etrafta kimsecikler yoktu. Avazım çıktığı kadar bağırdım. Birisi elini hemen benim ağızıma götürerek beni susturmaya çalıştı.
Ben kendimi ne kadar zorlasamda ellerimden kurtulma şansım yoktu. Diğer adam eline bir bez parçası aldı ve elindeki şişeyle beze döktü. Hemen ağızıma götürdü.
Her yer karanlık olmaya başlamıştı ve gözlerim kararıyordu. Kendimi iyi hissetmiyordum. İşte öldüğüm gün bugün olacaktı. Hayır bu kadar ani olmamalı herşey bu kadar çabuk gelişmemeliydi.
2 saat sonra
Gözlerimi açtığımda tanımadığım bir evdeydim. Burayı hiç görmemiştim. Bir odadaydım. Kapı kapalıydı. İçeriye birinin girmesiyle gözlerimi hemen yumdum. Biri yanıma geldi ve yatağın kenarına oturdu. Elini yüzümde gezdirmeye başladı. Kimdi bu.
Hemen gözlerimi açtım. Gördüğüm kişiyle gerçekten şok geçirdim. Poyraz yanımdaydı. Peki beni nasıl bulmuştu?
Beni o adamların elinden nasıl kurtarmıştı?Hepsinin cevabı Poyrazdaydı. Poyraz bana anlamayan gözlerle bakıyordu. Hemen yataktan doğruldum . Merak ettiğim soruların cevapları almalıydım .
- Burası neresi ?
- İlk sözün bu mu sana inanamıyorum. Senin orda ne işin vardı? O adamlardan nasıl kurtuldun? Beni nasıl buldun? Gibi sorular sormak yerine sadece burası neresi diye mi soruyorsun. Gerçekten sana inanamıyorum.
- Sana hesap vermek zorunda değilim . Tamam beni kurtarmış olabilirsin ama bu sana bana babammış gibi hesap sorma hakkı tanımıyor . Çanta nerede?
Yaslandığı duvardan ayrılıp yatağa yaklaştı. Gözleri çok tuhaf bakıyordu . Sanki birşeyler anlatmak istiyor ama anlatamıyordu .
Bana doğru attığı her adımda kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor ve ben bana ne olduğunu merak ediyordum . Böyle hissetmem saçmaydı.
- Ben istediğim herşeyi sorarım anladın mı beni?
- Bu soru bana soruluyorsa,herşeyi soramazsın. Peki sen anladın mı?
Konuşmamız hiç iyiye gitmiyordu. Hemen yerimden kalktım. Bir an başım döndü ama sonra kendimi toparladım. Poyraz benim kötüleştiğimi gördü ama kılını bile kıpırdatmadı.
- Saat kaç? dedim ve yataktaki yerimi geri aldım.
- Gece 02:00. Yani sabah olmaya az kaldı.
- Annemlere haber vermem gerek. Çantamı nerey koydun?
- Bekle getiriyorum. Burdan bir yere kıpırdama.
- Anlaşıldı efendim başka bi arzunuz var mıydı?
- Kapa çeneni ve bekle.
Sesinde beni korkutacak bir ton vardı. Ben dururmuyum tabi hemen peşinden gittim.
Kapıyı sessizce açtım ve Poyraz'ın bulunduğu odayı aramaya başladım.Odalara teker teker bakarken bir oda dikkatimi çekti. Hemen odaya girdim. Çok tuhaf bir odaydı. Duvarlarda tanımadığım insanların fotoğrafları asılıydı.
Teker teker her bir fotoğrafa bakarken bir fotoğraf dikkatimi çekmişti. Küçük bir çocuk çimenlere yatmıştı ve yanında da bir kadın vardı. Çocuğun yüzünde beni etkileyen bir gülümseme vardı.
- Burada ne işin var senin? Hemen çık bu odadan. Sana yerinden kıpırdamamanı söylemedim mi?
Yanıma gelerek kolumu sert bir şekilde tuttu ve beni az önceki odaya geri getirdi.
- Sen neden söz dinlemiyorsun? Sana burda kalmanı söyledim.
- Bende sana babam gibi davranamazsın dedim.
Üzerime gelmeye başladı. Çok korkuyordum. Beni yatağa sertçe itti. Yanıma uzandı ve kulağıma yaklaşarak
- Sana zor kullanmaya beni mecbur bıraktın.
Değerli okuyucularım bu bölüm biraz geç geldi. Çok üzgünüm sizden çok özür dilerim. Bazı olaylardan dolayı bu bölümü yazamadım. :( inşallah bu bölümü beğenirsiniz.
Sevgiyle kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günaydın Gece
Teen FictionAşk zamansız gelir derler. Öyle zamansız çalar ki kapını ne hazırsındır ne de red edebilirsin. Kelimeler boğazında tıkanır öylece kalırsın. Ne anlarsın yaşadıklarını ne de önemsiz bir hayal gibi gülüp geçersin. Çünkü bir kez çaldı mı aşk kapını işte...