bir fotoğraf

947 45 94
                                    

İşten çıktığım gibi kliniğime oldukça yakın olan sahile doğru yürüdüm. Diş hekimiydim ve kendi kliniğim olduğundan, biraz daha rahattım. Hiçbir zaman para sıkıntısı çekmiyor, isteğime göre iş saatlerimi ayarlıyordum. İşimi iyi yapan biri olduğumdan, kendime karşı verdiğim bu rahatlığın yerinde olduğunu da düşünüyordum. Her ne kadar hiçbir zaman diş hekimi olmak istemesem de, sonuç olarak iyi bir doktordum.

İstediğim çoğu şeyin olmaması gibi, geleceğimde yapacağım meslek de benim isteklerime zıttı. Ergenlik dönemlerimde yaşadığım bazı psikolojik sorunlar sebebiyle stres atabilmek için kendimi mutfağa kapatır, yemek ve tatlı yapardım. Bunu o kadar çok yapar olmuştum ki, yaptığım her şey çok lezzetli olur ve tadanların beni bolca övmesini sağlardı. Bir süre sonra yemek yapmak benim için bir kaçıştan çok hobi haline gelmişti. Sonrası belli zaten, aşçı olma hayaliyle dolup taşmıştım.

Ama gel gör ki, şu an bir diş hekimiyim. Bu da hayatın bana bir tarafıyla gülme şekliydi. Bunu yapma nedenim ise tamamen ailemin onayını(!) almak istememdendi. Çok acınası bir durum belki ama küçük yaşlarımdan beri benimle gurur duysunlar diye yapmadığım şey kalmamıştı. Derslerimde başarılı olsam da, çalışıp eve para getirsem de, çevreme karşı saygılı olsam da hiçbir zaman bana bir aferin bile dememişlerdi. Bu zaten olması gereken şey, bu yüzden seni övmemizi bekleme deyip kenara çekilmişlerdi her seferinde. Onlardan göremediğim ilgi ve sevginin neye benzediğini merak ettiğimden beni nasıl onaylar ve benimle gurur duyarlar diye düşünürken bulmuştum kendimi.

Babam için bu bana çok para kazandıran iyi bir işte çalışmamla olacak şey iken annem için de insanlara karşı hep kibar olmamla olacak şeymiş. Zaten bunları yapıyordum ama demek ki bir şey eksikmiş. Babamı bir gün arkadaşına benim doktor olacağımı söylerken duydum. Bunu söylerken gülümsüyordu. Bunu istiyor ve artık beni sevecek umuduyla aşçılık hayalimi onlara söylemeden bir kenara atmış, doktor olabilmek için çalışmıştım. Doktor olmak istemem onları çok sevindirmiş olacak ki yıllardır duymadığım güzel sözcükler işitmiştim ağızlarından. Doktor olduğumda ise gerçekten çok sevinmişlerdi. Ama umduğum gibi bana ilgi ve sevgi vermek yerine, istediklerini aldıkları an eski hallerine dönmüşlerdi.

Bir gün yaşadığım bu psikolojik baskıya dayanamayıp onlara ağlayarak sonunda gurur duyabileceğiniz bir evlat oldum mu diye sormuştum ve onların tek yaptıkları aşağılayıcı bakışlar atmak olmuştu. Bir süre sonra daha fazla dayanamamış, onlarla bağlarımı tamamen koparmıştım. Ne yaptıklarını merak etmiyor değildim ama hayatıma girerlerse her şeyime burunlarını sokacaklarını bildiğimden, böylesinin daha iyi olduğunu düşünüyordum.

Onlar hayatımda olmamasına rağmen neden sevmediğim bir mesleği yapıyor olduğumsa tamamen hasarlı psikolojimden kaynaklıydı. Çünkü her ne kadar zaman zaman inkar etsem de, hâlâ ailemin baskısını üzerimde hissediyordum. En ufak hatamda beni azarlayacaklarmış gibi hissediyor o yüzden kusursuz biri olmak için çabalayıp duruyordum. Haliyle böyle olmak beni robotlaştırıyordu. İfadesiz bir surat, resmi kıyafetler, az ve öz kelimeler... Bunlar beni oluşturuyordu ve ben böyle biri olmayı hiç istemezdim. Fakat beni soktukları bu kafesin içinden de çıkamıyordum.

Bazen kafa dinlemek istediğimde bu sahile gelir, boş boş oturup denizi izlerdim. Kumların üzerindeki eski banka doğru ilerlemeye başladım. Bu eski bank da benim gibi yalnızdı. Gelen giden yoktu, onu buraya yapan kişi bile unutmuştu onu. Burası oldukça huzurluydu. Denizin git gellerinin çıkardığı sesi seviyordum. Stabil hayatımdaki tek renk bu anlardı. Başka bir şey yoktu ve bende istemiyordum. Yetinmeyi öğreneli uzun zaman olmuştu zaten.

Güneşin batmasına az kalmış olmalıydı ki etraf tatlı bir turuncu rengine bürünmüştü. Bu görüntüye gülümsedim ama içimden. Surat ifademdeki donukluğu silemedim.

silent voice Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin