benim için yaşa

225 19 226
                                    

Yanımda uyurken kıpırdandı. Güçsüz parmaklarını kaldırıp yüzümde gezdirmeye başladı. Yılın ilk karı yağmaya başlamıştı. Ocak mevsiminin ortalarındaydık. Saat gecenin kaçıydı bilmiyorum. Kar sanki kalbimize yağıyordu.

Gülümsedi ve ellerini kaldırdı. "Seni çok sevdiğimden, hiç doya doya bahsedemedim sana... Ama ben seni hep çok seviyorum, biliyorsun değil mi?"

"Sözler yanlış anlaşılmalara neden olur demiştik, sende bunu biliyorsun değil mi? Bana seni seviyorum demene gerek yoktu çünkü ben bunu kalbimin en derinlerinde hissettim zaten. Seni gördüğüm ilk günden şimdiye kadar, beni sevdiğini iliklerime kadar hissettim... Zarif bir kalp taşıyorsun sen göğüs kafesinde, ve onun her bir karışısında ben varım, ben bunu hissediyorum." Gülümseyerek dudaklarıma bakıyordu. Konuşmaya devam ettim.

"...Sessizliğimizi dinlemeni söylemiştim sana. Bende pek konuşkan bir adam olmadım hiç, biliyorsun. Ama sen beni hep dinledin, hep duydun. Kimse duyamadı dediklerimi ama sen sessizliğimi dinledin. Beni anladın..."

"Seni seviyorum Yoongi."

İlk zamanlardan beri işaret dilini öğrendiğim ama kullanamadığım cümleyi, işaret diliyle anlattım ona. "Seni seviyorum Jimin."

Dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Son kezmiş gibi öptüm dudaklarını. Doya doya.

***

Güneşin batmasına yaklaşık bir iki saat kala Jimin, hep oturduğumuz banka gitmek istemişti. Onu sıkıca giydirip dışarı çıkardım.

Yaklaşık yirmi dakikalık yolun ardından arabadan indik. Bana elini uzatınca sıcak parmaklarını tuttum. Banka doğru yürümeye başladık. Bir gece yağmasına rağmen kar çok güzel tutmuştu. Şu an yağmıyordu ama her an tane tane yağabilirdi. Karlı olmasına rağmen çok da soğuk değildi hava.

Banka vardığımızda, bankın üzerindeki karları yere attım. Jimin sol köşeye otururken, ben de sağ köşeye oturdum. Her zamanki gibiydi işte. Peki neden hüzünlüydüm? Gerçi onu ne zaman görsem bir yanım hüzünlü olurdu, yoksa hissetmiş miydim bu günlerin geleceğini? Onu ilk gördüğüm gün bile içim hüzünle dolmuştu. Güldüğünde kısılan gözlerine kalbimi kaptırırken bir yandan da kalbimden oluk oluk kan akmıştı içime doğru. O hep öyle gülsün istemiştim, o gülmekten fazla ağlamıştı.

Bana bakıp gülümsediğinde tebessüm ederek baktım ona. Ne de aşığım bu gülümseyişine. Beni uçurumdan iten bu gülümseyişine nasıl da yanıp bitiyorum. Jimin'e bakmak denize bakmak gibiydi. Öyle temiz ve berraktı ki... Huzur buluyordum gözlerinde. Gözleri bir gün açılmayacak diye çok korkuyordum. Bunları düşündüğüm için kendime kızıyordum ama bu ahmak kafamı susturamıyordum. Düşüncelerim kalbine ulaşıyorsa küçüğüm, ne olur affet beni.

Gökten yağan birkaç kar tanesi turuncu şapkasının üzerine düştüğünde gökyüzüne baktım. Kar taneleri üzerimize yavaş yavaş yağmaya başladı. Jimin gökyüzüne bakarken gülümsemiş, ellerini kaldırarak kar tanelerinin avuç içlerine düşmesini sağlamıştı. Bana baktı. "Çok mutluyum." Gülümsedim. "Ben de çok mutluyum, iyi ki benimsin, iyi ki benimlesin," dediğimde bana doğru yanaştı.

"Hep seninle olmak istiyorum..."

Hep seninle olmak istiyorum... Tutamayacağı sözler vermiyordu Jimin. Tıpkı şimdi olduğu gibi, gideceğini bildiği gibi, yanında kalacağım diyemiyordu bana. Kalbim çok üzülüyordu buna. Bana söz vermek yerine, bunu dilemesi beni çok üzüyordu.

"Hep benimle olacaksın... En derinlerimde," deyip elimi kalbime götürdüm, "Burada," diye bitirdim cümlemi. Ellerini yanaklarıma koyup yanaklarımı sıktı gülerek. Sıcak elleri soğuktan buz tutmuş yanaklarıma çok iyi geldi; ama acıyla yanan kalbimin soğuktan titremesine sebep oldu.

silent voice Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin