kalp bağı

209 29 73
                                    

Jimin'in beni kiminle tanıştıracağını çok merak etsem de asla rahatlayamıyordum. Çok gergindim. Bankta her zamanki gibi sağ köşeye oturmuş, Jimin'in gelmesini bekliyordum. Beni de alıp tanıştıracağı kişinin yanına götürecekti herhalde.

Kumların üzerinden gelen, az da olsa duyabildiğim adım sesleriyle başımı sol tarafa çevirdim. Jimin geliyordu ve... Tek değildi. Tanıştırmak istediği kişiyi buraya getireceği aklımın ucundan geçmemişti. Garip bir buluşma olacaktı.

Yanında Jimin'den uzun ve daha yapılı genç bir çocuk vardı. Beyaz tenli ve siyah düz saçlıydı. Dudağında ve kulaklarında piercingler vardı. Kaşında da daha önce yaptırmış olduğu piercing nedeniyle kalan küçük bir boşluk izi vardı. Kollarında ise çeşitli dövmeleri vardı. Jimin'le yan yanayken çok zıt duruyorlardı. Biri simsiyah giyinmiş ve daha sert dururken; Jimin renkli kıyafetleri ve sarı saçlarıyla çok masum duruyordu. Böyle bir çocukla nereden tanışıyordu ve onu neden benimle tanıştırmak istiyordu bilemedim. Tahmin bile yürütemedim. Çocuk da oldukça yakışıklıydı, istemsizce ona sinir oldum.

İkisi de bankın köşesinde ayakta dikilirken bende ayağa kalkıp karşılarında durdum. Jimin'in yanındaki çocuk hafif bir tebessüm etti ve Jimin'e baktı. Jimin gülümsediği an tekrar bana döndü ve eğilip selam verdi. Doğrulurken de, "Jeon Jungkook," diyerek adını söyledi. Jimin'le birbirlerine olan bakışları beni gerse de bir şey belli etmedim.

Bende hafifçe eğilip selamladım onu, ardından, "Min Yoongi," dedim.

"Memnun oldum."

"Bende."

Jimin birkaç hareket yapmaya başladığında ikimiz de ona baktık. "Hadi oturalım artık."

Banka baktım. Zaten üç kişilik olan bankta dizilirsek nasıl rahat edecektik ki? Bu düşüncemi anlamış olacak ki Jungkook konuştu. "Jimin'e başka bir yerde buluşmamız gerektiğini söyledim ama o çok inatçı, beni dinlemedi."

Jimin'e baktığımda Jungkook'a dil çıkarmış olduğunu gördüm. Gülmek istedim ama yapmadım. Jungkook'a karşı gülmek istemiyordum. Sanki çok güzel bir gülüşüm varmış gibi onu bir tek Jimin görebilsin istiyordum.

"Sorun değil, oturalım," dediğimde Jimin ortaya oturdu. Ben kendi yerime geçerken, Jungkook da sol köşeye oturmuştu. Jimin'in her zamanki yerine onun oturması sinirimi bozdu. Jimin ile kollarımız birbirine değiyordu ama sevinmemi engelleyen şey, Jungkook ile Jimin'in de kollarının birbirine değmesi olmuştu. Hafifçe kaşlarımı çattım. Kimdi yahu bu çocuk?

Jimin telefonunu çıkarıp bir şeyler yazmaya başladı. Yazma işi bitince ekranı bana uzattı. Yazdıkları beni öyle şaşırtmıştı ki ne tepki vereceğimi bilemedim.

Yoongi, Jungkook benim küçük kardeşim. Ve bu hayatta en değer verdiğim kişi. Umarım onu seversin!

Şaşkın bakışlarımı Jimin'e çevirirken aralık olan dudaklarımı kapattım. O da dudaklarımdaki bakışlarını gözlerime çıkardı. Kafamı biraz geriye atıp Jungkook'a baktım. Birbirine bir gram benzemeyen bu iki çocuk kardeş miydi? Üstelik büyük olan Jimin miydi? Bunu hiç beklemiyordum. Resmen onu erkek kardeşinden kıskanmıştım. Şaka gibi.

Jungkook bakışlarımı hissetmiş olacak ki kumların üzerinde oynayan kuşlara bakmayı bırakıp bana dönmüştü. Kaşlarını kaldırdığında yutkundum. Hiç benzemiyorlardı!

Birden bire ayağa kalktı ve karşımızda, yere, oturdu. Ellerini arkaya atıp kumların içine karıştırdı ve ayaklarını birbirine bağladı. İkimiz de ona bakarken konuştu. "Üçümüzün böyle oturması çok komik duruyor ve sohbet etmemiz zor. Ben böyle oturayım en iyisi. Kumlar da yumuşak ve sıcak nasıl olsa..."

silent voice Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin