2. Bölüm

184 19 1
                                    


Multimedya : Armanç Yıldırım

Karşımda iki tane dev gibi adam bana bakıyordu. Biri benim gibi korkuyla diğeri öfkeyle bakıyordu.

Armanç gözlerimin içine bakarak yanındaki adama "bunun burada ne işi var?" Dedi. "Armanç bey sizin yanlız olduğunuzu sanıyordum, ondan rahat rahat konuştum haberim yo..." adamın konuşmasını yarıda kesen armanç bağırarak "defol buradan." demesi ile adam odadan hemen çıkıp gitti.

Korkudan ne yapacağımı bilemezken dik durmaya ve korkumu belli etmemeye çalıştım. Gözlerinde öfke taşan adam bana doğru yürümeye başladığında elimde olmadan geri geri gidiyordum. Sonunda sırtım duvara çarptığında gidecek bir yerim kalmamıştı. Armanç bunun rahatlığıyla tam bir adım dibimde durdu.

Gözlerini üzerimden bir saniye bile ayırmadan "Ne işin var burada?" dedi sert çıkan sesiyle. Korktuğum sesimden anlaşılmasın diye derin bir nefes aldım. "Kıyafetlerim buradaydı, üstümü değiştirmek için gelmiştim." dediğimde elini duvara koydu ve bana biraz daha yaklaştı. Bu dev gibi adamdan korkmamak imkansız gibi bir şeydi, yanında resmen küçücük kalmıştım. "Kıyafetlerinin burada ne işi var, bu odaya kimse elini kolunu sallayarak giremez." dedi.

Bu adamın tam dibimde olmasını unutmaya çalışarak "bu gün ki doğum günü sahibi olan zeren hanım ve bade ile ben ilgilendim. Tüm gün bu odadaydım ayrıca elimi kolumu sallayarak girmek zorundayım çünkü bu benim işim beyefendi." Dediğimde bir adım atıp bu adamdan kurtulmak için hareket edecekken diğer elini de duvara koymuştu. Şuan duvar ve onun kolları arasında hapis kalmıştım.

"Az önce konuşulanları duydun mu?" Dediğinde "hayır" dedim kısık çıkan ses tonumla. Göz teması kurmamak için onun yüzüne bakmazken gözlerimi beyaz gömleğinden bile belli olan vücuduna dikmiştim. Şuan benim sapık olduğumu ve ya ondan etkilendiğimi düşüne bilirdi.

Ama o aksine ilk baştan beri bir defa bile gözlerini gözlerimden ayırmıştı. "Yalan söylüyorsun." diye bağırdı kulağımın dibinde. Bir anda ne olduğunu anlamadan gelen deli cesaretim ile kafamı vücudundan kaldırdım ve gözlerinin içine baktım. "Evet yalan söylüyorum, duydum her şeyi ve konuştuğunuz hiçbir şey benim umrumda değil." Dedim ve tüm gücümle onu ittiğimde elini duvardan çekip bir anda belimi kavramıştı.

Allahım sana geliyorum. Bu adamdan kurtulmak isterken şuan bana sarılıyordu. Kulağımın tam dibine eğilerek "benim umrumda ve sen küçük hanım hayatının son dakikalarını yaşıyorsun bunun tadını çıkar." dedi.

Ne sanıyordu bu adam kendini, kollarının arasından çıkmak için çabalamaya başladım. "Bırak beni, o saçma sapan konuşmalarınızdan hiçbir şey anlamadım. Sen de o silahlar da hiç biriniz umrumda değilsiniz, bırak beni şimdi." Dediğimde sabahatan beri bedenimi kollarının arasında sıkıca tutan adam bir anda beni bıraktığında sırtım arkamda ki duvara çok pis bir şekilde çarpmıştı.

O an sırtımda hissettiğim ağrı yüzünden istemsizce ağzımdan bir inilti kaçmıştı. Dolan gözlerimin bu iğrenç adamın karşısında akmaması için direniyordum. "Seni şuan bırakıyorum ama o silahların yeri bulunursa eğer hangi delikte olursan ol seni bulurum. Bulmakla da kalmam o deliğe gömerim." Dedi.

Sanki bana az önce hiçbir şey yapmamış gibi arkasını döndü ve eski oturduğu koltuğa geçip rahat rahat oturdu. Bu iğrenç adamı daha fazla görmeye dayanamayıp yaslandığım duvardan ayrıldım. Koşarak odanın kapısını açtığımda karşımda dikilen adamları umursamadan odadan çıktım.

Hemen gelen asansöre binip giriş kata indim. Herkes gitmişti, restoran bom boş kalmıştı. İlk defa bu yerden bu kadar korkmuştum. Kendimi bu iğrenç yerden dışarıya atıp derin bir nefes aldım. Yoldan geçen bir taksiyi durdurup bindim ve evimin adresini söyledikten sonra eve varana kadar sesiz sesiz akan göz yaşlarımı sildim ve kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

MEHİR - Ay ParçasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin