Medya: Cansu (Saçlarının doğal olduğu hali)
Okumadan önce oy verip yorum yapmayı unutmayın. Destek veren herkese şimdiden teşekkürler.
Başlıyoruzzz.
İyi okumalar.
"Abi?" Şaşkınlıkla karşımdaki adama bakıyordum. Gerçekten o muydu? Dönmüş müydü? Eğitimi bitmişti yani, öyle mi? Benim için mi gelmişti? Her şeyi boşverip ayağa kalktım. Ben hala şaşkın şaşkın ona bakarken o, bana doğru kollarını açtı. "Ee abiye sarılmak yok mu?" dediğinde daha fazla beklemeyerek kollarımı boynuna doladım. Gerçekten dönmüştü. Buradaydı. Verdiği sözü tutmuştu.
Abim kısa süre önce, yani tahminimce 3 ay olmuştu, Londra'ya iç mimarlık eğitimi için gitmişti. Bize en az 6 ay boyunca orada olacağını söylemişti ve ben de bu haberle çok üzülmüştüm. Bunun üzerine o da bana çok sıkı çalışıp bu süreyi en aza indireceğine dair söz vermişti.
Kafamdaki soruları ve düşünceleri silip burnumu boynuna gömüp o çok sevdiğim ve her zaman sığınağım olan kokusunu içime çektim.
"Senin ne işin var abi burda?" diye sordum ondan ayrılırken. Bana bakıp gülümsedi. "Kahvaltı yapmaya gelmiştim, güzelim. Zaten sonra da şirkete gidip sana sürpriz yapacaktım. Sen sormadan söyleyeyim artık temelli olarak buradayım. Bu arada sana kırıldım haberin olsun." Korkuyla ona baktım. Neden kırılmıştı ki şimdi? Bilmeden bir şey mi yapmıştım? Düşüncelerimi dile getirip konuşacaktım ki az önce kalkmış olduğum masadan bir öksürük sesi geldi. Oraya dönüp baktığımda Emre'nin özlemle abisine baktığını gördüm. Kalbimde bir yerlerin acıdığını hissettim. Emre'yle göz göze gelince utançla gözlerimi kaçırdım.
Kendimi fazla kaptırmış ve onların birbirini benim Murat abimi özlediğimden daha çok özlediğini hatta onların öz kardeş olduklarını unutmuştum. Murat abim Emre'nin yanına gidip onu ayağa kaldırdı. Ardından ona da sarıldı. "Ulan eşşek, madem özledin ne diye trip atıyorsun?" dedi sırtına öcünü alırcasına sertçe vururken. Bir süre sonra onlar da az önce bizim ayrıldığımız gibi ayrılırken hala ayakta durduğumu farkettim. Ben az önce kalktığım sandalyeye otururken Murat abim de yanımdaki sandalyeye oturdu.
Murat abim masaya oturduktan sonra koyu bir sohbete dalmıştık. Öyle ki zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım.
Kahvaltı yaptıktan sonra Murat abimi, Emre'yle beraber, zar zor da olsa benim evime yollamış ve dava için çalışmaya koyulmuştuk. Yaklaşık 1,5 saat sonra olacak davaya iyice hazırlanmış ve çok da uzak olmayan adliyeye doğru yola çıkmıştık. Bu sırada da dava hakkında kendimizce tartışıyorduk.
Dava, bir şirketin en başta uyuşturucu kaçakçılığının bulunduğu suçlarından birçoğunun genel olarak kanıtlanmasıyla açılmıştı. Şirket oldukça güçlü ve nitelikliydi, kalan kanıtları farkettirmeden almak için anamızı ağlatmıştık. Neredeyse bir yıldır uğraşıyorduk davada kullanılacak delillerin eksikliği yüzünden ve biz davayı resmi olarak bir ay önce açmıştık. Büyük bir dava olacaktı ve medyada oldukça ses getirecekti ama olsundu. Getireceği yeniliklere değerdi. Davada karşı taraf bize şu an çok büyük bir kin tutuyordu ama bu benim çok da umurumda değildi açıkçası. Çünkü bu dava eğer bu gün bizim başarımızla sonuçlanırsa içlerinde tuttukları kin ve öfke hiçbir işe yaramayacaktı. Ellerinde ne var ne yok gidecekti ve şirketlerinin kapısı bir daha açılmamak üzere mühürlenecekti. Aynı zamanda benim ve büromun yararına olacaktı bu dava. Çünkü iyi para kazandırıyordu ve yolumuzdaki çoğu engeli aşmamızı sağlayıp bizi Türkiye'deki bürolar arasında lider büro haline getirecekti.
Adliyeye geldiğimizde hiç beklemeden içeri girdik. Biz içeri girip dava avukatları için ayrılan odaya çıktığımızda karşı tarafın çoktan gelmiş olduğunu gördük ama bir sorun vardı: karşı taraftakiler resmen ordu halinde gelmişlerdi ve ben bunu hiç beklemiyordum. O şeref yoksununun buraya bu kadar adam dizecek para harcamasını beklemiyordum aslında. Biz iki kişiydik ve karşıdakiler 3'ü kız 7'si erkek olmak üzere 10 kişilerdi. Savunma yapabilirdik, hatta savunmayı karşıdaki 10 avukattan bile daha iyi yapardık, ama bize fırsat kalır mıydı, bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmezin İçindeki Avukat (Askıda)
ChickLitHer şey genç avukatın bir sosyal medya platformunda doğum lekesini göstermesiyle başladı. Genç avukat bunların nasıl ve ne zaman olduğuna bir anlam verememişti. Öyle ani olmuştu ki... Sanki her şey gerçekleşmek için o anı bekliyordu. Ani bir biçimde...