Vote vermeyi ve satır arası yorum yapmayı unutmayın ballarım.
Başlıyoruzzz.
İyi okumalar.
Her zamanki gibi sabah kalkmış, rutin işlerimi halletmiş, şimdi ise aynanın karşısında makyajıma son dokunuşları yapıyordum. Kapının çalmasıyla irkildim. Daha saatin, çoğu kişiye göre, erken olmasından dolayı biraz şaşırsam da önemsemeyerek pudrayı yüzüme yaymaya devam ettim. Kapının kapanma sesisini duyduğumda kapıdaki kişinin içeri davet edildiğini anladım.
Kapı çaldığında kafamı oraya doğru çevirdim. "Gel!" Gelenin, işe yeni başlamış hizmetlilerden biri olan, Simge olduğunu görünce tekrar aynaya döndüm yüzümü. "Evet?" diye sorduğumda artık neden geldiği aklına gelmiş olacak ki açıklama yapmaya başladı; "Şey, efendim-" Sözünü keserek "Geveleme de söyle ne söyleyeceksen." dediğimde gözlerini aynadan yüzüme dikti. Tek bir mimiğimin dahi oynamadığını görünce tekrar söz aldı; "Efendim, aşağıda iki beyefendi ve bir hanımefendi sizinle konuşmak istediklerini söylediler."
Aşağıda muhatabım olan birden fazla kişi olduğunu belirten sözcükler afallamama sebep olsa da belli etmedim. "Tamam, sen gidip bir şey içmek isteyip istemediklerini sor." "Peki, efendim."
Duyduğum onay cümlesi ondan memnun kalmamı sağlarken kafamı dağıtmadan tekrar misafir olayına döndüm. Evime benimle muhatap olmak için gelen çok az kişi olurdu ve hiçbir zaman bu kadar erken gelmezlerdi. Saate baktığımda daha 08.45 olduğunu gördüm. Aşağıdakileri daha fazla bekletmemeye karar vererek odamın kapısına doğru adımladım.
Odaların bulunduğu koridora çıktığımda kulaklarımda topuklularımın seslerini işittim. Merdivenlere vardığımda bakışların çoktan bulunduğum tarafa döndüğünü gördüm. Bunu umursamayıp hızımı değiştirmeden aşağıya inmeye devam ettim. Bu sırada onları incelemeye başlamıştım bile; Yaşlı sayılmayan ama genç de görünmeyen bir çift,belki de yaşlılardı ama belli etmiyorlardı, ve onların oğulları sayılabilecek bir adam duruyordu karşımda. Kadın ile oğlunun gözleri dikkat çekici bir mavilikteydi ve benim de dikkatimi ilk çeken şey bu olmuştu. Tenlerinin rengi beyazdı ve bu mavi gözlerini daha çok ön planda tutuyordu. Diğer adamın ise teni buğday rengindeydi ve gözleri çoğu kişinin bakınca fark edemeyeceği bir kahverengilikteydi.
Merdivenin son basamağında inmeme ramak kalmıştı ki daha genç görünen adam ayağa kalkınca zaten onun yanına gidiyormuşum gibi adımlarımı o tarafa yönelttim. "Merhaba, Ömer ben. Ömer Taştan." Yanına ulaştığımda elini uzatıp söylemişti bunları. "Memnun oldum Ömer Bey. Cansu ben de."
Yine aynı soğuklukla elini sıkıp bunları sarf ettiğim kelimelerle gözlerindeki parıltı gitmiş yerini hayal kırıklığı almıştı. Ne bekliyordu; Ona samimiyetle yaklaşmamı falan mı? Eğer öyle bir şey bekliyorsa daha çok beklerdi. Çünkü insanlara samimi bir şekilde yaklaştığım zaman ne olduğunu defalarca kez görmüştüm. İnsanlar hiçbir şeyle yetinmeyip daha fazlasını istiyorlardı. Yüz verince de gaza geliyorlardı. Ben bu maskeyi yüzüme indireli çok olmuştu ama çıkarmaya çalıştığımda da her seferinde açığımı aramaya başlamışlardı. Ben de bu maskeyi ,kime karşı olursa olsun, indirmemeye yemin etmiştim ve ben yeminlerimi asla bozmazdım. Umarım insanlar bir gün gülüşlerimi ve gözyaşlarımı saklamamın bedelini öderdi. Çünkü bunları saklamak bana fazlasıyla acı veriyorken onların bedel ödemesi gerekirdi, bu onların suçuydu. "Bunlar da annem ve babam; Azra Taştan ve Yusuf Taştan." Annesinden ve babasından 'bunlar' diye bahsetmesi sinirlerimin zıplaması için üzerine gitse de umursamadım. "Memnun oldum." diyerek annesi ve babası ile de el sıkıştıktan sonra adının Ömer olduğunu öğrendiğim adamın yanına oturdum.
Yalancı bir öksürükle zaten üzerinde olan dikkatimi daha çok üzerine çektiğinde yerimde dikleştim. "Ben ner'den başlayacağımı bilmiyorum ama bir şekilde başlamam gerekiyor." Bunları söyledikten sonra konuşmasına ara verdi. Gerçi konuştuklarını bana değil de kendine söylüyormuş gibiydi. Endişeli görünüyordu. Bu kadar endişelenilecek ne anlatabilirdi ki bana. Yine düşüncelere dalacağımı fark ettiğimde dikkatimin tekrar karşımdaki adama odaklanmasını sağladım. O ise hala kafasında kelimeleri tartıyor gibiydi. "Bakın benim bir kardeşim var. Yıllar önce daha küçükken bir düşmanımız tarafından kaçırıldı. Şimdi kendisi yirmi beş yaşında." Yine durdu ama bu sefer benim ne düşündüğümü anlamaya çalışıyor gibi yüzüme, gözlerimin içine bakıyordu.
"Yani siz şimdi benden kardeşinizi kaçıran adamı dava etmemi mi istiyorsunuz?" diyerek söze girdiğimde sanki bunu bekliyormuş gibi burnundan güldü. "O sizsiniz desem?" dediğinde ise ben çoktan şok olmuş bir biçimde yüzüne bakıyordum.
BÖLÜM SONU
Kısa oldu farkındayım ama idare edin. Sizi seviyorum. Kendinize çooook iyi bakın.❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmezin İçindeki Avukat (Askıda)
Genç Kız EdebiyatıHer şey genç avukatın bir sosyal medya platformunda doğum lekesini göstermesiyle başladı. Genç avukat bunların nasıl ve ne zaman olduğuna bir anlam verememişti. Öyle ani olmuştu ki... Sanki her şey gerçekleşmek için o anı bekliyordu. Ani bir biçimde...