19. Bölüm

149 7 1
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ballarım.

Başlıyoruzzz.

İyi okumalar.

Odadan çıktığımda arkamdan birilerinin geldiğinin bilincinde olduğumdan kapıyı kapatmadım. Kapının kapanma sesini duyduğumda arkama döndüm. Sanki benim arkamı dönmemi bekliyormuş gibi sarılan Ömer'le ben de ona sardım kollarımı. At kuyruğumun sallandığını hissedince ilk önce saçlarımı kokladığını daha sonra nefesini dışarı verdiğini anladım.

Anlamaman salaklık olurdu zaten.

Bir anda nereden geldiğini anlamadığım Karamsar'la kaşlarım çatılırken kimin kollarında olduğumu hatırlamamla yüzümü eski haline çevirdim. Ondan ayrıldığımda gözlerimin kapalı olduğunu yeni farketmiştim. Derin bir nefes aldım ve yüzüme onun gibi bir gülücük kondurdum.

"Görüşürüz o zaman?"

Soru sorar gibi konuşmamla hem gülmüş hem de "Görüşürüz güzelim." demişti enerji kokan sesiyle. Sanki birkaç saat önce sarhoş olup 'başım ağrıyor' diye sızlanan benmişim gibiydi.

Yürümeye başladığımda abimin arkamdan gelmediğini fark edince arkamı dönüp kafamla 'hadi' işareti yaptım. Nihayet arkamdan gelmeye başladığında aniden bana el sallayan Ömer'e ben de onun gibi gülümseyip el salladım. Her ne kadar şaşırmış olsam da belli etmemeye çalışmıştım. Anlamadığını umuyordum.

İnsanlarla hiçbir zaman bu kadar zamanda bu kadar samimi olmamıştım. Ama elimde değildi. O benim kanımdan olan abimdi ve bana bunu sonuna kadar hissettiriyordu. Belki de bir abi gibi değil de bir arkadaş gibi hissettiriyordu.

"Ne zamandır o p*çle bu kadar samimisin sen? Ya da şöyle söyleyeyim: Ne zamandır bu kadar az bir zamandır takıldığın biriyle bu kadar samimi olmaya başladın?"

Kaşlarımı çatarak ilerlediğim koridorda durdum. Taştanların olduğu koridordan çıkmış giriş kata gelmiştik.

"Sen beni bir kıskandın sanki he? Ne dersin?" Tek kaşımı kaldırarak sorduğum soruya ciddi yüzüme nazaran bariz seçilebilen bir alay katmıştım. Bu, çatılı olduğunu yeni farkettiğim kaşlarını daha fazla çatmasına sebep olmuştu.

"Ben mi kıskanacağım seni? Hah, sen onu rüyanda bile göremezsin!" diyerek nazlı bir kız edasıyla yürümeye devam etti.

"Emin misin?" derken sondaki 'i' harfini uzatmış, cümlemde tamamıyla görünen bir alay oluşturmuştum.

"Emin değil, Muratım."

Yaptığı soğuk espriyle yüzümün buruşmasına engel olamamıştım.

"Sen şimdi espri yaptığını falan da sanıyorsundur."

Yolun ortasında durduğumu fark ederek onun arkasından arabama doğru ilerlemeye başladım. Ayrı ayrı gelmiştik ve arabaları aldırtmakla uğraşmamak için ayrı ayrı gidecektik.

Arabamın kilidini ardından da kapısını açtıktan sonra birinin "Avukat!" diye seslendiğini duymamla arkama döndüm. Aramızda kavganın eksik olmadığı çocuğu görmemle tek kaşım benden izinsiz havaya kalktı. Benim durmamla abim de durunca 'sorun yok' dercesine gözlerimi kapatıp açtım. O da aynı tepkiyi verince gülümsememek için kendimi tuttum. Eğer şu an gülümsersem tüm karizmam çizilecekti ve bu benim için hiç iyi değildi.

Sonunda yanıma geldiğinde derin bir nefes aldım. "Şu adama söyle gitsin. Yemem seni, merak etme." diye sert bir giriş yaptığında beni kötü ve ders verici bir konuşmanın beklediğini anladım. Abime dönüp kafamla gitmesi için işaret yaptığımda o da derin bir nefes alıp kafasını salladı ve arabaya bindi. O arabaya binince ben de kafamı tekrardan karşımda duran ve adını hala bilmediğim, içimden de lakabını takmayı unutmadığım, Kavgacı'ya çevirdim.

"Evet, seni dinliyorum."

"Bana bak; Buraya ne seninle samimiyet kurmaya ne de saçma sapan nedenlerini dinlemeye geldim. Ailemden uzak dur, onlara senin yüzünden bir daha bir şey olursa ölümün benim elimden olur. Duydun mu? Bu seni ilk ve son uyarışım. Bir daha ne uyarı ne başka bir şey! Karşıma da çıkma."

"Bitti mi?" diye bir soru yönelttim. Bunalmıştım. Fazla saçma konuşmuştu. Söylediklerinin hiçbiri mantıklı değildi ve benim üzerimde ufacık bir etki yaratmamıştı korkuya dair.

O benim bu sözüme sinirlenerek arabama bir tekme savurduğunda "N'apıyorsun be sen?" diye yükseldim. Sinirlenmiştim. Ne haddineydi de benim arabama vuruyordu. Elimle göğsünden ittiğimde hastaneden nefes nefese bir Ömer çıktı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan Kavgacı'yı yakalarından tutup havaya kaldırdı. Yere fırlatacağını anladığımda hemen ileri atıldım buna engel olmak adına.

"Ömer, sakin ol." dediğimde bana aldırmayacağını düşünerek söylemiştim ancak o benim şaşırmama sebep olarak benden tarafa çevirdi yüzünü. Şaşkınlığımı bir kenara atarak "Sakin ol ve onu bırak." dediğimde az önce sanki her şeyi farkında olmadan yapmış gibi ellerini Kavgacı'nın yakasından çekti. Kavgacı'nın kendini geri çekeceğini düşünsem de o beni yine şaşırtarak tam tersini yaptı ve Ömer'in üzerine yürüdü. "Bu sefer de sen mi savunuyorsun bu hiçbir şeyimiz olmayan hatta ve hatta tanımadığımız kızı?" dedi hiddetle. Kalbimin acıyla kıvrandığını hissettim. Kırılmaya hakkım yoktu, haklıydı. Neden kırılıyordum ki? Ne gerek vardı buna?

"Geç içer'de beni bekle. Bu yaptıklarının hesabını sana gelince soracağım."

Kavgacı içeri gitmek istemediğini ancak buna mecbur olduğunu belli edecek şekilde hastaneye doğru yürümeye başladı. Yürümeden önce bana kötü bakışlar atmayı da ihmal etmemişti. Açıkçası çok da umurumda değildi ancak kendine hakim olması gerekiyordu. Eğer öyle olmazsa ben onun inadına ailesine katılacağımı adım gibi iyi biliyordum.

O hastaneye ilerlerken ben de vakit kaybetmeden Ömer'e döndüm.

"Kardeşinin sinirlerine baktırmanızı tavsiye ediyorum. Gerçi tavsiyeme uysanız da uymasanız da ben bu günlerin hesabını zamanı gelince soracağım. İyi günler." dedikten sonra yüzüme küçük bir gülümseme kondurup elimi salladım ve nihayet arabama bindim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 12, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bilinmezin İçindeki Avukat (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin